"Öncelikle şunu belirtmekte yarar var; Yunan futbolu, Terim’in daha önce çalıştığı Türkiye ve İtalya’ya benzemiyor. Daha doğrusu; Panathinaikos asla bir Galatasaray değil. Camiaları kıyasladığımızda farklılıklar çok fazla. Örnek mi? Panathinaikos’un stadı, resmi 16 bin 300, uygulamada ise 12-13 bin kişilik, 1922 yılında inşa edilmiş Apostolos Nikolaidis. Ne kadar onarsanız da, süsleseniz de asla RAMS Park’nın yanından bile geçmiyor. Hatta eski Ali Sami Yen Stadı bile değil. Yeni stat için 10 yıldır konuşuluyor ama daha tek çivi bile çakılmadı."
Elbette dünyanın en iyi spor muhabiri bile, bir takımı hocası kadar tanıyamaz. Ancak, Terim’in çalıştırdığı Panathinaikos’un maçın kaderini değiştirebilecek, lider rolünü üstlenebilecek, fark yaratabilecek oyunculara sahip olmadığı kanısındayım. Trabzonspor’da son dönemde gözden düşmek üzere olan Anastasios Bakasetas’ın takıma ‘kurtarıcı’ olarak gelmesi ya da Fenerbahçeli Samet Akaydın’ın ‘savunmada duvar’ diye transfer edilmesi bilmem yeterli mi? Fatih Terim, Panathinaikos’ta elindeki kadro kalitesinin çok üstünde bir teknik direktördü. Ne taktiğini ne de risklerini gerçekleştirebilecek kadroya sahip değildi.
"Bir başka soru... Terim, Panathinaikos Kulübü’nün teklifini kabul ederken, futbol şubesinin patronu Alafuzos ile antrenörlüğünü Ergin Ataman’ın yaptığı basketbol takımının patronu Dimitris Giannakopulos arasındaki süregelen kavgadan haberdar mıydı? İstifası için son yıllarda Alafuzos’a yapılan baskıları biliyor muydu?"
"Dahası mı? Çok ama çok sabırsızdır Yunan taraftar. Birkaç başarısız sonuç ile her şey değişir. Başkan olsun, teknik direktör olsun, futbolcu olsun önce yuhalamaya başlar, çok geçmeden küfürler de gelir. Türk taraftar daha sabırlıdır. Daha disiplinlidir. Daha anlayışlıdır."
"Spor medyasına gelince... Objektif, tarafsız değildir asla. Sözgelimi, Panathinaikos’u destekleyen bir gazetede, ezeli rakip Olymipakos’un sadece yenilgisi ilk sayfada yer alır. Hatta Panathinaikos yanlısı gazeteler bile 2’ye ayrılabilir. Alafuzos yanlıları ve karşıtları."
"Fatih Terim geldiğinde camia ikiye bölünmüştü. Bir yandan, takımı 2,5 yıl çalıştıran, taraftarın sevdiği sessiz-sedasız Sırp hoca İvan Jovanevic’in işine son verilmesini hatalı sayanlar, hatta nankörlük sayanlar. Diğer yandan ise Terim ile her şeyin değişeceğine ve daha güzel olacağına inananlar. İkinci görüşü savunanlar kaybetti. Hem de sadece 5 ay içinde."
