Şansal Büyüka: "Fatih Terim, Ryan Babel'i kazanmalı"

Türkiye’nin en hızlı takımı Galatasaray’ın bile Glasgow Rangers maçında ne kadar yavaş kaldığını gördük. Demek ki, Süper Lig’in en hızlı takımının bu hızı bile, bir Avrupalının hızına yetişmeye yetmiyor.Bu gerçeği kabul etmek, ısrar etmek ve çözümünü bulmak zorundayız; Türkiye’de futbol çok yavaş oynanıyor. Yavaş değil, çok yavaş oynanıyor.

Glasgow Rangers son yarım saati 2-0 önde oynadı. Bir futbolcusunun yere yattığını, zamana oynadığını, savunma yaptığını gördünüz mü? Bizde avantajlı durumda olan takımın oyuncularından biri yatıyor, diğeri kalkıyor. Hop, yeniden biri yatıyor, diğeri kalkıyor. Oyunun durmasından son yarım saatler neredeyse oynanmıyor.En ufak bir itmede, vücut vücuda mücadelede yerdeyiz. Zaten hakemler faul çalmaya, oyunu durdurmaya hazırlar. Hız kalmıyor, tempo kalmıyor, kılı dönen yere yatıp kalkmıyor. Sahalarda ciddi bir “sahtecilik” var.

Özellikle çok uzun yıllardır, Süper Lig’de bir-iki yabancı hocanın dışında ağır bir yerli hoca egemenliği var. Bizim hocaların skoru koruma endişeleri, kovulmaktan korkmaları, “yenemiyorsan yenilme” anlayışı, kendilerini yenilemekten uzak kalışları, Türk futbolunu bu günlere getirdi.Bu yavaş futbolun başrol oyuncuları elbette bizim hocalar... Asla kendilerini yenileyemediler. Çağdaş futbola ayak uyduramadılar. Ama bir de kendimize bakalım: Kolay tatmin oluyoruz, daha fazlasını istemiyoruz, ısrar etmiyoruz, asla yetinmeyi kabulleniyoruz. Bu ilkel anlayışa ve ağır futbola karşı duranları hemen kulüp düşmanı ilan edip, hedef gösteriyoruz.

Televizyon programlarına hakemle başlayıp hakemle bitiriyoruz. Futbolun gelişmesi, hızlanması, çağdaş anlayışı yakalaması için en ufak bir çaba göstermiyoruz. Her kötü sonucu hakeme bağladığımız için, ağır futbolu, bıkkınlık getiren yan pas oyununu konuşamıyor, kendimizi kandırmaya devam ediyoruz.Bu kadar yavaş oynadığımız için, futbolu hızlı oynayanlar, yani Ukraynalar, İskoçyalar, otobanda gider gibi çok gerilerden gelip bizi solladılar, geçtiler. Bu anlayışla, dünya futbol sıralamasında düşüşe geçen, hatta çakılan Türkiye’nin şampiyonunu artık Şampiyonlar Ligi’ne direkt gönderme ihtimali bile kalmadı.

Kendi bindiğimiz dalı kestik, kendi kendimizi yaktık. Hala farkında değiliz. Günümüzün futbolunda, “Hızlı... Hızlı... Hızlı...” Mümkünse daha hızlı... Bu yavaşlıkta gidersek, bugün bizi geçenler, yarın tur bindirirler.Türk futbolunun hızlı oynamayı, tek top yapmayı, iki-üç pasla rakip kaleye inmeyi ve gol pozisyonu yaratmayı, hatta gol atmayı, öğrenmesi gerekiyor. Yerimizde saysak razıyım, bu kadar yatırıma, bu kadar ilgi ve sevgiye rağmen geriye gidiyoruz. İlerlemek için hızlanamıyoruz ama gerilemek için, müthiş hızlıyız.

Fenerbahçe’de iki bek Gökhan ve Caner son derece iyi oynuyor. Süper Lig’in en iddialı iki beki Nazım Sangare ile Novak da şimdilik oturuyor. Ne zaman oynarlar meraktayım. Her zaman darlıktan değil, bazen varlıktan da sıkıntıya düşersiniz. Erol Hoca’nın işi zor... Ama zorluk dediğiniz bu olsun.

Babel’de, Emre Kılınç’ta ısrar ederim. Arda’nın kendine gelmesini beklerim. Falcao’ya, Diagne’ye “oynayın biraz” derim.Arkasına çok adam kaçıran Omar’ın dikkatini çekerim. Ömer Bayram’ı yeniden sahaya sürerim. Mümkünse oyunu kuracak bir orta saha üretirim. En önemlisi, maaşları zamanında öderim. G.Saray için benim reçetem bu... Ama eczanede geçmiyor (!)

Galatasaray 3 puan kaybetti. Beşiktaş 3 puan keybetti. Trabzonspor 2 puan kaybetti. Başakşehir 2 puan kaybetti. Fenerbahçe 3 puan kazandı. Toplam 13 puan... Fenerbahçe zevkten dört köşe...

Bizim yerli hocalar kına yaksınlar. Özellikle son üç yılda Avrupa Kupası maçlarını “rotasyon alanı” ilan eden hocalarımız oldu. Takım puanını, ülke puanını çok derinden ilgilendiren maçlara yedek kadrolarla, oynatmadıkları oyuncularla çıktılar.Zaten asıl kadrolarla yenmekte zorlandığımız Avrupa takımlarını, doğal olarak yedek kadrolarla yenemedik, yeterli puanı toplayamadık. Hocaların bu umursamaz tavırlarını ciddiye almadık. TFF olarak bu anlayışa ilgisiz kaldık.Sonuç ortada: Şampiyonumuz da, artık Şampiyonlar Ligi’ne direkt gidemiyor.

Bu beraberliğin gözü çıksın. Kanser gibi Türk futbolunun yakasına yapıştı. Yenilmemeye oynamanın adını da değiştirip “kontrollü oyun” koydular. Bir türlü kurtulamıyoruz. 10 maç oyna, 10 beraberlik al, 10 puan toplayıp 20 puan kaybediyorsun. Aynı 10 maçta 5 galibiyet, 5 mağlubiyet al, 15 puan toplayıp 15 puan kaybediyorsun.Yani 5 mağlubiyetle 10 beraberlikten 5 puan daha fazla puan topluyorsun. Buna rağmen “yenilmeyelim” diye beraberliğe oynuyorsun. Futbol seyretmiyoruz, çile çekiyoruz. Bu kafa, köhne kafa... Sevgili hocalar, kendinizi yenileyin.

Beşiktaş’ta yeni stoper Montero sırıtmadı ama çare de olamadı. Beşiktaş’ta geri dörtlü perişan... Atiba iyi değilse Beşiktaş orta alanı dikiş tutmuyor. Adam 40’ına merdiven dayadı, bir çare... Orta alan için, yaratıcı yönleriyle Ljajiç çare olabilir. Ama oynamaya niyetlenmesi lazım... Aboubakar ilk maçında çok iyi göründü, ikinci maçta kötü... O kadar çok ofsayta düştü ki, Burak Yılmaz’ı hatırladık. Güven Yalçın çok hareketli... Beşiktaş’ın sıkıntı çektiği dakikalar için ilk alternatif olabilir. Fenerbahçe, Gökhan ile Caner’i bıraktı, sonraki yıllarda çok aradı. Bu ikiliyi arama sırası sanki Beşiktaş’a geldi. Kim ne derse desin N’Koudou ciddi şekilde aranıyor.

Başakşehir gene kazanamadı. Modeli geçmiş bu oyun anlayışıyla daha çok hayal kırıklığı yaşarlar. Futbol artık hızlı oynanıyor. Başakşehir halen bıktırıcı yan paslar, tekrar paslar ve “kaplumbağa” hızıyla rakip kaleye gitmeye çalışıyor. Alışkanlıklar paslı çiviye benzer, söküp atmak zordur, kabul ediyorum. Buna rağmen Başakşehir bu ilkel oyun anlayışından mümkün olduğu en kısa sürede kurtulmalı... Takımı değiştirmekten daha çok, takımı oluşturan oyuncuların kafalarını ve futbol anlayışını değiştirmeli...

Ön yargılı değilim ama Fenerbahçe’nin şu kadrosu içinde Tolga Ciğerci’nin yer bulması mümkün değil...Sosa ile Gustavo orta alanın iki değişmezi ise üçüncüsü Ozan ile Mert Hakan’dan biri olur. Sağda Gökhan’ın, solda Caner’in önüne kadar gelebilen, defansif anlayışta oyuncu yok. Hep aklımda, gerekirse Gökhan’ın önünde Nazım Sangare, solda Novak’ın önünde Caner olmaz mı?

Samatta’ya 90 dakikada kaç yan pas geldi? Sadece iki... İkisi de gol oldu. Fenerbahçe kenar ortaları arttırmalı... Deniz’in, Ferdi’nin, Sinan’ın bu takımda yer bulmak için performanslarını çok ama çok arttırmaları gerekiyor. İki golcü Samatta ile Cisse... İki alternatif golcü Valencia ile Thiam... Ancak Valencia ile Thiam’a kenarlar uymuyor gibi...İki penaltı yaptı, bir yanlış pas verdi diye Lemos’u çok eleştirmek doğru değil... Biraz daha beklemek lazım... Kaleci Altay’ın sadece futbolculuk değerleri değil, insan kalitesi de çok yüksek. Bunu, konuşunca hemen anlıyorsunuz. Halen transfere ve yeni bir ekip kurmaya devam eden bir takım var. Bu zor zamanlar en az hasarla atlatılırsa, iyi zamanlar yakın demektir.

Milli maç haftasına girdik, yazmanın sırasıdır. Hakan Çalhanoğlu, Beşiktaş’ı Avrupa’dan eleyen Rio Ave takımı karşısında son dakika golüyle Milan’ı elenmekten kurtardı. Milan’da her maçta yeni bir hikaye yazan Hakan Çalhanoğlu, benzer başarı öykülerini milli takımda oynarken de yazabilse ne iyi olur. Milli takımın açıklanan kadrosunda forvet olarak dört oyuncu var; Ahmet Kutucu (Schalke), Burak Yılmaz (Lille), Enes Ünal (Getafe), Kenan Karaman (Düsseldorf)... Süper Lig takımlarının içinden şu an itibariyle tek golcü, tek santrfor çıkmıyorsa, bu kimin ayıbı ve günahı acaba?

Süper Lig’in ilk dört haftası sonunda, ilk 75 dakikalık oyunu ile Gençlerbirliği’ni çok beğendim. Beşiktaş’ın baskı kurmasına izin vermediler, tek topla üçgenler kurarak çıktılar. Uzun toplar ve hızlı hücum anlayışıyla Beşiktaş savunmasının arkasına sarktılar. Topu havaya kaldırmadılar, pas trafiğini yerden yönettiler. Mükemmel oynadılar. Son 15 dakikada kalelerini iyi savundular. Gençlerbirliği’ne yakışmayan tek şey, Sio’nun görülmemiş bir laubalilikle ikinci golü kaçırmasıydı.

Gaziantep Teknik Direktörü Sumudica, iki manajerin bir futbolcuyu yönetime önermesi için kendisine 50 bin euro rüşvet teklif edildiğini açıkladı. Türk futbolunda çok uzun yıllardır olan işler... Bugün scout ekiplerine, futbolcunun değerine göre, teknik adamlara ve yönetime teklif etsin diye 100-200 bin euro rüşvet öneren menajerler, hatta bu işe karışan yöneticiler halen var. Sumudica delidir doludur ama bu konuda söyledikleri maalesef doğrudur.