Türk Sporunun gururu Semih Saygıner; bilardoya neden ara verdiğinden, bilardoya dönüşüne kadar ki tüm süreci Sporx’ten Gazeteci Yavuz Atalay’a anlattı.
İşte o gündeme oturacak röportajın tamamı;
Tabi, sohbet ettiğiniz kişi, Dünya sınırları içerisinde işinin en iyisi olunca; sohbet, daha hoş oluyor. Dünya sınırları içerisinde, şeklinde bir ifade kullandım ve zannediyorum bu ifadeyi biraz garipsediniz. “Sanki sen ‘Dünya sınırları’ diye belirtmesen, biz, Mars anlayacağız” diyenleriniz de var. Haklı olabilirsiniz. Ben, ileride şöyle bir haber okursanız şaşırmayın diye bu ifadeyi kullandım: “Flaş flaş flaş… Semih Saygıner, 3 Bant Bilardo’da enteresan bir deneme yapmaya hazırlanıyor. Beyaz topa Dünya’dan vuracak olan Saygıner, beyaz topu; önce Mars’a, sonra Venüs’e, daha sonra ise Jüpiter’e çarptırıp Dünya’da sarı ve kırmızı topa vurdurmayı deneyecek.” Böyle bir habere rastlar mıyız? Rastlarız. Bu haber, ya bizim medyanın ya da Semih Saygıner’in enteresanlığından çıkar. Ama mutlaka
-YENİLDİĞİM ADAM İSVEÇ’TE HAVA ATIYOR(MUŞ)
Bilardoya ilk başladığınızda yurt dışına gitme hayaliniz vardı. Gittiniz. Ve ilk maçta yenildiniz. Yenildiğiniz rakibinizle Dünya Şampiyonu’nu yendikten sonra hiç maç yaptınız mı?
Osman Gökdemir abimiz, bize ön-ayak oldu. Yurt dışına gittik. İlk maç… İşveçli… Crispine isminde birine yenildim. Belli bir zaman sonra Dünya Şampiyonu’nu yendim. ilk maç yenildiğim Crispine ile daha sonra hiç maç yapmadık. Bir kere oynadık. O maçta da yenildim. Hala hava atıyormuş İsveç’te, bana galibiyeti yok, diye (kahkaha)…
Bir daha Crispine ile maç yapmak ister misiniz?
Bence, o yapmak ister mi, ondan emin değilim (kahkaha)…
-BENDE SİHİR FİLAN YOK, SADECE, DÜŞÜNMEDİKLERİ ŞEYLERİ DÜŞÜNÜYORUM
Oldukça fazla vuruş tekniğiniz var. Size has… İlk vuruş tekniğini sormak istiyorum. Nasıl buldunuz? Veya buldunuz da önce farkına varmayıp sonra mı farkına vardınız?
Yoo… Farkına vararak buldum. Bunu şöyle anlatayım… Bir pozisyon var. Çok zor bir pozisyon… En profesyonel oyuncunun bile 100 vuruştan ancak 5’ini sayıya çevirebileceği bir pozisyon… Tolerans olmayan… Sonra düşündüm… Dedim ki kendi kendime, ya bu pozisyonun kolay bir yolu yok mu, diye… Çünkü bu sayıları yapamıyoruz. Derken, bir takım teknikler geliştirdim. O tekniklerle, vuruşların toleranslarını yukarı çektim. Ve ben dâhil, herkes, o taktikle; 100 vuruşun 95’ini sayıya çevirdi. Onun için de herkes, “Semih Saygıner’in Sihirli Vuruşları” dediler. Aslında sihir mihir yok. Bunlar o zamana kadar onu düşünmemişler.
-FEDERASYONU BİLE OLMAYAN BİR ÜLKEDEN GİDİP, DÜNYA’NIN YENİLMEZ ADAMINI YENDİM
Dünya şampiyonunu yendiğiniz maçta enteresan bir şey oldu mu?
Daha enteresan ne olabilir? Federasyonu bile olmayan bir ülkeden gidiyorsunuz, o anda Dünya’nın yenilmez olan bir adamını yeniyorsun…
-SPORU BİLMİYORUZ. RAKİBİMİZİN BİZDEN İYİ OLABİLECEĞİ AKLIMIZA GELMİYOR
Biraz spordan bahsedelim o zaman…
Sporda yenmek de yenilmek de kardeştir. Biz yenilmeyi asla hazmedemiyoruz. Mutlaka altında bir şey arıyoruz. Mesela, rakibimiz bizden daha iyi olduğu için bizi yenmiş olabileceği hiç söz konusu olmuyor. Örnekse; Anadolu takımlarımızdan biri gidiyor, Fenerbahçe’yi Galatasaray’ı yeniyor, gazetelerdeki başlık şu: “Bunun hesabını kim verecek?” Ya arkadaş, Adanaspor iyi oynamış olabilir mi?
-BİR TAKIMLI OLMAK SUÇSA, BU BENİM SUÇUM DEĞİL
Eee?.. Ne hesabı verecen ya? (Gülüyor) Bir probleminiz mi var abi? Ne hesabı? Ya önceden yeneceğin zaten kağıt üzerinde belliyse bu kadar insanı niye meşgul ediyorsunuz? Niye lig düzenliyorsunuz?
-DÜNYA ŞAMPİYONUNU YENDİM, BİR MAÇ SONRA YENİLDİM
Dünya Şampiyonunu yendiniz. İlk profesyonel mağlubiyetinizi ne zaman aldınız?
Bir maç sonra aldım. Hatta onun bir tanımını yaptım kendime, zafer sarhoşluğu, dedim. Çünkü daha zayıf bir adamdı. Onu yenebiliyor olmam gerekiyordu. Fakat o kadar büyük bir mutluluk yaşadım ki; o mutlulukla kendimi kaybettim. Bu da bana büyük ders oldu.
-UÇURUMUN KENARINDAN MAÇI ÇEVİRDİM VE FEDERASYON BAŞKANI AĞLADI
Rakipleriniz ile aranızda enteresan bir diyalog oldu mu?
Las Vegas’ta çok enteresan bir yarı final maçı yaşadık. Blomdal’la… 2-0 öndeydi setlerde. Bir mola aldık. Ben dışarı çıkarken, o zamanki Federasyon Başkanı, ya usta nasıl durduracağız bu adamı, dedi. Dedim ki başkanım, daha maç bitmedi ki… Sonra, 3’üncü sete başladık. 3 Set alan galip, biliyorsun… 3’üncü sete 11-0 başladı ki 15’te bitiyor set. Ben oradan çevirdim. 2-1 yaptım. Sonra 4’üncü sete başladık. 12-0 yeniliyorum… Şaka değil bak. Bu çok özel bir maç... Oradan yine çevirdim. 2-2 yaptım seti… Son sete başladık. Skor 11-1… Yeniliyorum… Sonra durum geldi 14-14’e… O iki tane maç sayısı kaçırdı. Ben çok heyecanlandım. Büyük bir geri dönüş yaptığım için… 11-1 iken ben 12 sayı aldım üst üste ve 13-11 öne geçtim. Maçı bitirecektim neredeyse… Sonra ikimiz de heyecanlandık. O sayıyı kaçırınca, döndü sandalyesine doğru bir hışımla yürümeye başladı. Almanca, bir şeyler söyledi. Kızdı kendine. Ben de, onun sayı kaçırdığını görünce, hızla masaya yürüdüm. Tabi hal böyle olunca, göğüs göğüse çarpıştık. (Kahkaha) Bilardoda böyle bir şey olması söz konusu değil… Sonra çarpıştığımız andan sonraki sayıyı aldım ve maçı kazandım. Federasyon başkanı da baya ağlamıştı yani…
-ESKİ YÖNETİM NEDENİYLE 7 YILDIR RESMİ TURNUVALARA KATILMIYORUM
Daha sonra bilardoya ara mı verdiniz diyelim?
Kariyerimi dondurdum. 7 Yıldır resmi turnuvalara katılmıyordum. Federasyonun o günkü spora bakış açısı… Daha doğrusu o günkü yönetimin… Sporcuya bakış açısı… Bana yaşattıkları…
Ne yaşattı size?
Çok uzun hikaye…
Vaktim var. Dinleyebilirim…
Aslanı, kedi yaparlar bu memlekette.
Yaptılar o zaman.
Ben de olmamak için çektim kendimi…
-ÖLDÜRDÜLER BENİ
Yani işin açıkçası ben bilardoyu takip eden veya oynayan biri değilim. Buna rağmen sizi duyuyordum. Ancak, bir süre sonra duymamaya başladım. Mesela benim şöyle şeyler duymam gerekiyordu: Semih Saygıner Dünya Kupası’nda son anda elendi veya Dünya Kupasını aldı… Gibi gibi… Duymadım. Bunun için sizin ölmüş olmanız gerekiyor.
Aynen öyle. Öldürdüler zaten. Elinde yetki olan insanlar, yetkiyi hep kötüye kullanıyorlar. Bir kere Türkiye’de şöyle bir arıza var; sporu yöneten insanlar, sporcudan daha öne çıkmak istiyorlar. En büyük arıza bu… Barcelona Kulüp Başkanını tanıyor musun Yavuz? (Yavuz: Hayır) Messi’yi tanıyor musun Yavuz? (Yavuz: Evet) İşte konu budur. Bizde, yönetenler; sporcudan ve hatta yıldız sporcudan daha popüler daha tanınan adamlar olmak istiyor. Noluyor o zaman? Önünde 10 tane yönetici olsun, sen arkada dur. Sonra bir başarı elde edin. O öndeki 10 tane yöneticiyi kimse sallamıyor (af edersiniz, kaba tabirle) ve bana el sallıyorlar ya “Semih abi, semih abi” diye… İşte en büyük sıkıntı bu!
-SPORU BİLEN ÜLKELER, SPORCUYU EL ÜSTÜNDE TUTAR; BİLMEYEN ÜLKELERDE SPORCU EL ÜSTÜNDE TUTAR
Çok güzel bir tespitte bulundunuz…
Ben sana gelişmiş ülkelerle Türkiye arasındaki –sportif anlamda- farkı anlatayım birkaç uzun cümleyle. Dünya’da, sporun gelişmiş olduğu ülkelerde, sporcular el üstünde tutulur… Hele hele yıldız sporcular… Bizde, sporcular; kurallarla yöneticileri el üstünde tutmaya mecbur bırakılmış insanlardır.
-BARCELONA BAŞKANI, KENDİNDEN DAHA POPÜLER DİYE MESSİ’Yİ TAKIMDAN MI KOVSUN?
Size bu anlamda çok büyük sıkıntı yaşattılar anladığım kadarıyla…
Deklarasyonu var eski yönetimin; Semih Saygıner Federasyonun önüne geçiyor diye… Halla halla… Federasyonun önüne geçmek ne? Barcelona Başkanı ne yapsın şimdi, Messi’yi takımdan mı kovsun? Ona gıcık mı olsun?
Dünya’nın en iyisiyken, birkaç kişi yüzünden 7 yıl turnuvalara ara vermek içinizi acıtmadı mı?
Yoo… Acıtmadı. Niye acısın ki? Onların mantalitesinde devam etseydim içim acırdı. Onların mantalitesinde devam edemem ben.
-BİLARDO FEDERASYONU YENİ YÖNETİMİ, BİLARDOYA ÇOK ŞEYLER KATACAK
Daha sonra katılma kararı aldınız.
2014 Yılında yeni bir yönetim geldi… Önceki yönetim ile bu yönetim arasında büyük bir fark var. Mesela, geçen gün; Federasyon başkanına bir şey sordum ve adam cevap verdi. Baya insani tepkileri var… Diyalog kurabiliyorsun yani… Bu kadar. Başka bir şey söylememe gerek yok.
-BENİM BİLARDOYA DÖNÜŞÜM, DÜNYA’DA BÜYÜK YANKI UYANDIRDI
Geri dönüşünüz Dünya’da ses getirdi…
Evet. Geri dönüşümle birlikte, Dünya’da Bilardonun önde gelen isimler, yöneticileri, bilardoyu takip eden kitleler, benim dönüşümü büyük bir takdirle karşıladılar. 7 Sene sonra geri dönmek öyle kolay bir şey değil.
-KAÇ YIL ARADAN SONRA, 2 TURNUVA İLE DÜNYA’DA 121’İNCİLİĞE YÜKSELDİM
Portekiz’de Şampiyonaya katıldınız, orada bir dereceniz var mı?
İlk 16’da elendim. Blomdal’a elendim. Portekiz’de Vild Kartım vardı. Yenildiğim kişi, Dünya Klasmanındaki ikinci oyuncuydu. Kore’de ilk elemelerde oynadım. Kore’de Pre Pre Preselection oynadım. Pre Preselection oynadım. Sonra Preselection oynadım. Ve Selection’da elendim. O ana kadar 6 tane maç yaptım. Selection’a geldiğimde gerçekten yorgun hissettim kendimi. En son elemeyi 1993 yılında oynadım. Bizler bir turnuvada şampiyon olduğumuz zaman 5 maç yapıyoruz. 6 Maç bana biraz ağır geldi. Selection günü kendimi hiç iyi hissetmedim. Ve öyle de oldu. Bunu bir bahane olarak sunmuyorum. Şimdi, 2 turnuva sonunda Dünya Klasmanında 121’inciliğe yükseldim.
-BİLARDONUN YAZILMAMIŞ KURALLARI VARDIR
Bilardo oyuncusunun hile yapma durumu var mı?
Bilardo oyuncusu, faullü bir vuruşu oynamaz. Bu, bilardo da yazılmamış bir kuraldır. Oynarsa ciddi
-FUTBOLU SPOR OLMAKTAN UZAKLAŞTIRDILAR
Bir kıyaslama rica edeceğim sizden. Röportaj öncesi, size futbol ile ilgileniyor musunuz, diye sormuştum. Siz de; futbolu spor olmaktan uzaklaştırdılar, uzaklaştırmasalardı ilgilenirdim, demiştiniz. Bunu biraz irdeleyebilir miyiz?
Futbolu spor olmaktan çıkardılar. Çok ciddi bir fanatizm haline getirdiler olayı…
-ESKİDEN GALATASARAYLIYDIM, ARTIK TAKIM TUTMUYORUM
Bir takım tutuyor musunuz?
Yok. Tutmuyorum. Eskiden tutuyordum. Artık tutmuyorum.
Hangi takım?
Eskiden, çocukluğumdan gelme bir Galatasaraylılığım vardı… Ama artık takım makım tutmuyorum… Maçları da izlemiyorum. Futbol izlemiyorum. Ve çok mutluyum.
-7 YIL BOYUNCA, ZAYIF YÖNLERİMİ ÇALIŞTIM VE ESKİSİNDEN DAHA İYİ OYNUYORUM
Bitirelim mi? Çok keyifli bir sohbet oldu… Son sözlerinizi alayım…
Gerçekten çok keyifli bir sohbet oldu. Bu yolculukta tabi ki birçok şey yaşayacağım. Mağlup olacağım, mağlup edeceğim… Bu bir yolculuk benim için. İlk yolculuğumu Kore’ye yaptım. Dünya’da büyük yankı uyandırdı dönüşüm. Ve kendime 2 yıl verdim. Resmi turnuvalara katılmadığım 7 yıl boyunca da zayıf yönlerimi çalıştım.
İşte o gündeme oturacak röportajın tamamı;
Tabi, sohbet ettiğiniz kişi, Dünya sınırları içerisinde işinin en iyisi olunca; sohbet, daha hoş oluyor. Dünya sınırları içerisinde, şeklinde bir ifade kullandım ve zannediyorum bu ifadeyi biraz garipsediniz. “Sanki sen ‘Dünya sınırları’ diye belirtmesen, biz, Mars anlayacağız” diyenleriniz de var. Haklı olabilirsiniz. Ben, ileride şöyle bir haber okursanız şaşırmayın diye bu ifadeyi kullandım: “Flaş flaş flaş… Semih Saygıner, 3 Bant Bilardo’da enteresan bir deneme yapmaya hazırlanıyor. Beyaz topa Dünya’dan vuracak olan Saygıner, beyaz topu; önce Mars’a, sonra Venüs’e, daha sonra ise Jüpiter’e çarptırıp Dünya’da sarı ve kırmızı topa vurdurmayı deneyecek.” Böyle bir habere rastlar mıyız? Rastlarız. Bu haber, ya bizim medyanın ya da Semih Saygıner’in enteresanlığından çıkar. Ama mutlaka
-YENİLDİĞİM ADAM İSVEÇ’TE HAVA ATIYOR(MUŞ)
Bilardoya ilk başladığınızda yurt dışına gitme hayaliniz vardı. Gittiniz. Ve ilk maçta yenildiniz. Yenildiğiniz rakibinizle Dünya Şampiyonu’nu yendikten sonra hiç maç yaptınız mı?
Osman Gökdemir abimiz, bize ön-ayak oldu. Yurt dışına gittik. İlk maç… İşveçli… Crispine isminde birine yenildim. Belli bir zaman sonra Dünya Şampiyonu’nu yendim. ilk maç yenildiğim Crispine ile daha sonra hiç maç yapmadık. Bir kere oynadık. O maçta da yenildim. Hala hava atıyormuş İsveç’te, bana galibiyeti yok, diye (kahkaha)…
Bir daha Crispine ile maç yapmak ister misiniz?
Bence, o yapmak ister mi, ondan emin değilim (kahkaha)…
-BENDE SİHİR FİLAN YOK, SADECE, DÜŞÜNMEDİKLERİ ŞEYLERİ DÜŞÜNÜYORUM
Oldukça fazla vuruş tekniğiniz var. Size has… İlk vuruş tekniğini sormak istiyorum. Nasıl buldunuz? Veya buldunuz da önce farkına varmayıp sonra mı farkına vardınız?
Yoo… Farkına vararak buldum. Bunu şöyle anlatayım… Bir pozisyon var. Çok zor bir pozisyon… En profesyonel oyuncunun bile 100 vuruştan ancak 5’ini sayıya çevirebileceği bir pozisyon… Tolerans olmayan… Sonra düşündüm… Dedim ki kendi kendime, ya bu pozisyonun kolay bir yolu yok mu, diye… Çünkü bu sayıları yapamıyoruz. Derken, bir takım teknikler geliştirdim. O tekniklerle, vuruşların toleranslarını yukarı çektim. Ve ben dâhil, herkes, o taktikle; 100 vuruşun 95’ini sayıya çevirdi. Onun için de herkes, “Semih Saygıner’in Sihirli Vuruşları” dediler. Aslında sihir mihir yok. Bunlar o zamana kadar onu düşünmemişler.
-FEDERASYONU BİLE OLMAYAN BİR ÜLKEDEN GİDİP, DÜNYA’NIN YENİLMEZ ADAMINI YENDİM
Dünya şampiyonunu yendiğiniz maçta enteresan bir şey oldu mu?
Daha enteresan ne olabilir? Federasyonu bile olmayan bir ülkeden gidiyorsunuz, o anda Dünya’nın yenilmez olan bir adamını yeniyorsun…
-SPORU BİLMİYORUZ. RAKİBİMİZİN BİZDEN İYİ OLABİLECEĞİ AKLIMIZA GELMİYOR
Biraz spordan bahsedelim o zaman…
Sporda yenmek de yenilmek de kardeştir. Biz yenilmeyi asla hazmedemiyoruz. Mutlaka altında bir şey arıyoruz. Mesela, rakibimiz bizden daha iyi olduğu için bizi yenmiş olabileceği hiç söz konusu olmuyor. Örnekse; Anadolu takımlarımızdan biri gidiyor, Fenerbahçe’yi Galatasaray’ı yeniyor, gazetelerdeki başlık şu: “Bunun hesabını kim verecek?” Ya arkadaş, Adanaspor iyi oynamış olabilir mi?
-BİR TAKIMLI OLMAK SUÇSA, BU BENİM SUÇUM DEĞİL
Eee?.. Ne hesabı verecen ya? (Gülüyor) Bir probleminiz mi var abi? Ne hesabı? Ya önceden yeneceğin zaten kağıt üzerinde belliyse bu kadar insanı niye meşgul ediyorsunuz? Niye lig düzenliyorsunuz?
-DÜNYA ŞAMPİYONUNU YENDİM, BİR MAÇ SONRA YENİLDİM
Dünya Şampiyonunu yendiniz. İlk profesyonel mağlubiyetinizi ne zaman aldınız?
Bir maç sonra aldım. Hatta onun bir tanımını yaptım kendime, zafer sarhoşluğu, dedim. Çünkü daha zayıf bir adamdı. Onu yenebiliyor olmam gerekiyordu. Fakat o kadar büyük bir mutluluk yaşadım ki; o mutlulukla kendimi kaybettim. Bu da bana büyük ders oldu.
-UÇURUMUN KENARINDAN MAÇI ÇEVİRDİM VE FEDERASYON BAŞKANI AĞLADI
Rakipleriniz ile aranızda enteresan bir diyalog oldu mu?
Las Vegas’ta çok enteresan bir yarı final maçı yaşadık. Blomdal’la… 2-0 öndeydi setlerde. Bir mola aldık. Ben dışarı çıkarken, o zamanki Federasyon Başkanı, ya usta nasıl durduracağız bu adamı, dedi. Dedim ki başkanım, daha maç bitmedi ki… Sonra, 3’üncü sete başladık. 3 Set alan galip, biliyorsun… 3’üncü sete 11-0 başladı ki 15’te bitiyor set. Ben oradan çevirdim. 2-1 yaptım. Sonra 4’üncü sete başladık. 12-0 yeniliyorum… Şaka değil bak. Bu çok özel bir maç... Oradan yine çevirdim. 2-2 yaptım seti… Son sete başladık. Skor 11-1… Yeniliyorum… Sonra durum geldi 14-14’e… O iki tane maç sayısı kaçırdı. Ben çok heyecanlandım. Büyük bir geri dönüş yaptığım için… 11-1 iken ben 12 sayı aldım üst üste ve 13-11 öne geçtim. Maçı bitirecektim neredeyse… Sonra ikimiz de heyecanlandık. O sayıyı kaçırınca, döndü sandalyesine doğru bir hışımla yürümeye başladı. Almanca, bir şeyler söyledi. Kızdı kendine. Ben de, onun sayı kaçırdığını görünce, hızla masaya yürüdüm. Tabi hal böyle olunca, göğüs göğüse çarpıştık. (Kahkaha) Bilardoda böyle bir şey olması söz konusu değil… Sonra çarpıştığımız andan sonraki sayıyı aldım ve maçı kazandım. Federasyon başkanı da baya ağlamıştı yani…
-ESKİ YÖNETİM NEDENİYLE 7 YILDIR RESMİ TURNUVALARA KATILMIYORUM
Daha sonra bilardoya ara mı verdiniz diyelim?
Kariyerimi dondurdum. 7 Yıldır resmi turnuvalara katılmıyordum. Federasyonun o günkü spora bakış açısı… Daha doğrusu o günkü yönetimin… Sporcuya bakış açısı… Bana yaşattıkları…
Ne yaşattı size?
Çok uzun hikaye…
Vaktim var. Dinleyebilirim…
Aslanı, kedi yaparlar bu memlekette.
Yaptılar o zaman.
Ben de olmamak için çektim kendimi…
-ÖLDÜRDÜLER BENİ
Yani işin açıkçası ben bilardoyu takip eden veya oynayan biri değilim. Buna rağmen sizi duyuyordum. Ancak, bir süre sonra duymamaya başladım. Mesela benim şöyle şeyler duymam gerekiyordu: Semih Saygıner Dünya Kupası’nda son anda elendi veya Dünya Kupasını aldı… Gibi gibi… Duymadım. Bunun için sizin ölmüş olmanız gerekiyor.
Aynen öyle. Öldürdüler zaten. Elinde yetki olan insanlar, yetkiyi hep kötüye kullanıyorlar. Bir kere Türkiye’de şöyle bir arıza var; sporu yöneten insanlar, sporcudan daha öne çıkmak istiyorlar. En büyük arıza bu… Barcelona Kulüp Başkanını tanıyor musun Yavuz? (Yavuz: Hayır) Messi’yi tanıyor musun Yavuz? (Yavuz: Evet) İşte konu budur. Bizde, yönetenler; sporcudan ve hatta yıldız sporcudan daha popüler daha tanınan adamlar olmak istiyor. Noluyor o zaman? Önünde 10 tane yönetici olsun, sen arkada dur. Sonra bir başarı elde edin. O öndeki 10 tane yöneticiyi kimse sallamıyor (af edersiniz, kaba tabirle) ve bana el sallıyorlar ya “Semih abi, semih abi” diye… İşte en büyük sıkıntı bu!
-SPORU BİLEN ÜLKELER, SPORCUYU EL ÜSTÜNDE TUTAR; BİLMEYEN ÜLKELERDE SPORCU EL ÜSTÜNDE TUTAR
Çok güzel bir tespitte bulundunuz…
Ben sana gelişmiş ülkelerle Türkiye arasındaki –sportif anlamda- farkı anlatayım birkaç uzun cümleyle. Dünya’da, sporun gelişmiş olduğu ülkelerde, sporcular el üstünde tutulur… Hele hele yıldız sporcular… Bizde, sporcular; kurallarla yöneticileri el üstünde tutmaya mecbur bırakılmış insanlardır.
-BARCELONA BAŞKANI, KENDİNDEN DAHA POPÜLER DİYE MESSİ’Yİ TAKIMDAN MI KOVSUN?
Size bu anlamda çok büyük sıkıntı yaşattılar anladığım kadarıyla…
Deklarasyonu var eski yönetimin; Semih Saygıner Federasyonun önüne geçiyor diye… Halla halla… Federasyonun önüne geçmek ne? Barcelona Başkanı ne yapsın şimdi, Messi’yi takımdan mı kovsun? Ona gıcık mı olsun?
Dünya’nın en iyisiyken, birkaç kişi yüzünden 7 yıl turnuvalara ara vermek içinizi acıtmadı mı?
Yoo… Acıtmadı. Niye acısın ki? Onların mantalitesinde devam etseydim içim acırdı. Onların mantalitesinde devam edemem ben.
-BİLARDO FEDERASYONU YENİ YÖNETİMİ, BİLARDOYA ÇOK ŞEYLER KATACAK
Daha sonra katılma kararı aldınız.
2014 Yılında yeni bir yönetim geldi… Önceki yönetim ile bu yönetim arasında büyük bir fark var. Mesela, geçen gün; Federasyon başkanına bir şey sordum ve adam cevap verdi. Baya insani tepkileri var… Diyalog kurabiliyorsun yani… Bu kadar. Başka bir şey söylememe gerek yok.
-BENİM BİLARDOYA DÖNÜŞÜM, DÜNYA’DA BÜYÜK YANKI UYANDIRDI
Geri dönüşünüz Dünya’da ses getirdi…
Evet. Geri dönüşümle birlikte, Dünya’da Bilardonun önde gelen isimler, yöneticileri, bilardoyu takip eden kitleler, benim dönüşümü büyük bir takdirle karşıladılar. 7 Sene sonra geri dönmek öyle kolay bir şey değil.
-KAÇ YIL ARADAN SONRA, 2 TURNUVA İLE DÜNYA’DA 121’İNCİLİĞE YÜKSELDİM
Portekiz’de Şampiyonaya katıldınız, orada bir dereceniz var mı?
İlk 16’da elendim. Blomdal’a elendim. Portekiz’de Vild Kartım vardı. Yenildiğim kişi, Dünya Klasmanındaki ikinci oyuncuydu. Kore’de ilk elemelerde oynadım. Kore’de Pre Pre Preselection oynadım. Pre Preselection oynadım. Sonra Preselection oynadım. Ve Selection’da elendim. O ana kadar 6 tane maç yaptım. Selection’a geldiğimde gerçekten yorgun hissettim kendimi. En son elemeyi 1993 yılında oynadım. Bizler bir turnuvada şampiyon olduğumuz zaman 5 maç yapıyoruz. 6 Maç bana biraz ağır geldi. Selection günü kendimi hiç iyi hissetmedim. Ve öyle de oldu. Bunu bir bahane olarak sunmuyorum. Şimdi, 2 turnuva sonunda Dünya Klasmanında 121’inciliğe yükseldim.
-BİLARDONUN YAZILMAMIŞ KURALLARI VARDIR
Bilardo oyuncusunun hile yapma durumu var mı?
Bilardo oyuncusu, faullü bir vuruşu oynamaz. Bu, bilardo da yazılmamış bir kuraldır. Oynarsa ciddi
-FUTBOLU SPOR OLMAKTAN UZAKLAŞTIRDILAR
Bir kıyaslama rica edeceğim sizden. Röportaj öncesi, size futbol ile ilgileniyor musunuz, diye sormuştum. Siz de; futbolu spor olmaktan uzaklaştırdılar, uzaklaştırmasalardı ilgilenirdim, demiştiniz. Bunu biraz irdeleyebilir miyiz?
Futbolu spor olmaktan çıkardılar. Çok ciddi bir fanatizm haline getirdiler olayı…
-ESKİDEN GALATASARAYLIYDIM, ARTIK TAKIM TUTMUYORUM
Bir takım tutuyor musunuz?
Yok. Tutmuyorum. Eskiden tutuyordum. Artık tutmuyorum.
Hangi takım?
Eskiden, çocukluğumdan gelme bir Galatasaraylılığım vardı… Ama artık takım makım tutmuyorum… Maçları da izlemiyorum. Futbol izlemiyorum. Ve çok mutluyum.
-7 YIL BOYUNCA, ZAYIF YÖNLERİMİ ÇALIŞTIM VE ESKİSİNDEN DAHA İYİ OYNUYORUM
Bitirelim mi? Çok keyifli bir sohbet oldu… Son sözlerinizi alayım…
Gerçekten çok keyifli bir sohbet oldu. Bu yolculukta tabi ki birçok şey yaşayacağım. Mağlup olacağım, mağlup edeceğim… Bu bir yolculuk benim için. İlk yolculuğumu Kore’ye yaptım. Dünya’da büyük yankı uyandırdı dönüşüm. Ve kendime 2 yıl verdim. Resmi turnuvalara katılmadığım 7 yıl boyunca da zayıf yönlerimi çalıştım.