"Ne huzur kaldı ne de sinir"

Fenerbahçe’nin kaptanı Emre Belözoğlu, şike iddiaları için "Şampiyonluğumuz tertemiz. Günlerdir ne huzur kaldı ne de sinir" dedi.

Haber; Türkiye
Sporx'e ücretsiz abone ol,ilk bilen sen ol!
'Ne huzur kaldı ne de sinir'
Klavye okları ile sonraki ya da önceki habere geçebilirsiniz.
30 Ağustos 2011 09:17
Türkiye Gazetesi'nin Fenerbahçeli futbolcu Emre Belözoğlu ile Milli Takım kampında ilginç bir röportaj gerçekleştirdi.

İşte tecrübeli futbolcunun birbirinden çarpıcı açıklamalarda bulunduğu o sohbet...

Yılın en çok tartışılan futbolcusu Emre Belözoğlu, içinde bulunduğu psikolojiyi arkadaşımız Hasan Sarıçiçek’e bütün samimiyetiyle anlattı. Emre’nin adeta kendisiyle yüzleşmesi şeklinde geçen sohbet çok tartışılacağa benziyor.

Kazakistan ve Avusturya maçlarına hazrırlanan ay-yıldızlı ekibin kampındayız. F.Bahçe ve Milli Takım’ın kaptanı Emre Belözoğlu ile “Sadece sana özel” dediği röportaj için saat 14:00’e randevulaşmısız. Fakat Emre, “Şunu 15:00’e alamaz mıyız? Arda’nın maçı var da, onu seyretmem lazım!” diye haber gönderiyor. Sevgili Türker Tozar, gözümün içine bakıyor, “Kusura bakma ağabey” dercesine... “Tamam” diyorum.

Saat 15:15’te nefes nefese geliyor lobiye Emre... Milli Takımlar idari sorumlusu Hüseyin Coşkun’dan telefonunu istiyor, “Bir iki dakika daha müsaade” diyor, “Oğlumu özledim... Amcası, Ömer Akif tam 5 aylık oldu... Şu an burnumda tütüyor. Onun futbolcu olmasını asla istemem. Gitsin, okusun, vatana - millete hayırlı bir evlat olarak kendini yetiştirsin. Öylesi daha iyi...”

FUTBOLCU YALNIZ ADAMDIR!

“Kaderin bir cilvesi mi bilmem ama futbolcu yalnız adamdır. Üst düzeydeysen bu yalnızlık daha da artar... Etrafta ‘Sen şusun, busun’ diye pohpohlayanlar vardır. ‘Yanlış yaptın’ diyen çıkmaz. Kitap okumaya teşvik eden, sinemaya, tiyatroya götüren olmaz. Futbolcu acı tecrübeler sebebiyle bir fanus içinde yaşar. İnzivaya çekilir, bu şekilde kendini koruyacağına inanır. Tabii ki ben de birçok hata yaptım. Ama kabul edin, çocukluğumu hiç yaşayamadım. 14 yaşından beri üst düzey yarışın içinde oldum. 1992 yılından beri ailemle birlikte hiç bir doğum günümü kutlayamadım. Allah nasip ederse ilk defa bu sezon ailemle birlikte 7 Eylül’de evimde doğum günü yapacağım. İstiyorum ki Kazakistan ve Avusturya maçlarını kazanalım da o doğum günü daha bir mutlulukla dolsun.”

BEN Mİ ANTİPATİKİM?

“Kime göre? Sahada hakeme ve rakibime karşı hatalarım oldu. Ama beni antipatik gösteren bunlar değil, G.Saray’dan F.Bahçe’ye geçmiş olmam. Arena’daki milli maçta ıslıklanmamın sebebi de bu. Demek ki G.Saray’daki değerim çok yüksek, diye düşündüm. O takıma 4 lig şampiyonluğu, bir UEFA, bir de Süper Kupa kazandırmışım. Az şey mi? Yoksa G.Saray’dan F.Bahçe’ye çok futbolcu geçti, hiçbirine bu tepki gösterilmedi.’’

OĞLUMA NASIL ANLATIRIM?

“Federasyona öfkem niye? Özünde dürüst, insani ilişkilere önem veren duygulu biriyim. Başkalarının derdiyle dertlenir, mutluluklarıyla mutlu olurum. Sokakta ağlayan birini veya itişip - kakışan iki kişiyi görsem ‘Bana ne?’ deyip, kafamı çeviremem. Mutlaka durur, bir şeyler yapmaya çalışırım. Haksızlıklara karşı tepkici bir yapım var. Ben futbolun doğrucu Davut’uyum. F.Bahçe’nin Şampiyonlar Ligi’ne gitme hakkının elinden alınması veya bu kulvarda 25 milyon Euro kaybetmesinden daha önemli şeyler var. 104 yıllık tertemiz bir mazi.... Bu kulübü bunun için seven milyonlar var. Oğlum, büyüyüp de Şampiyonlar Ligi tarihinde ilk defa bir takımın ihraç edildiğini ve onun da babasının oynadığı takım olduğunu öğrenip, sorduğunda ben, bunu, Ömer Akif’e nasıl anlatırım? İnanın içim acıyor. Uykularım kaçıyor. Şike kelimesinin konuşulmasına bile tahammülüm yok artık. Bu nasıl bir illettir. Günlerdir ne huzur bıraktı ne de sinir! F.Bahçe kaptanı olarak söylüyorum, bizim şampiyonluğumuz tertemiz. Sahada zerre leke yok. Şaibe yok. Bütün takım buna inanıyoruz. Bizim dışımızda olmuşsa ihtimalini de tahayyül bile etmek istemiyoruz. Tersi, oyuncular olarak biz de aldatılmışız demektir ki, aldatılmayı nasıl kabul edebilir insan?”

O mesaj bir şakaydı!

“Mesaj davası... O bir şakaydı. Bana bunu yakıştıran Melih Gökçek ve Ahmet Gökçek şimdi futboldan hızla uzaklaşıyorlar, ben hâlâ sahalardayım. Malum, şike soruşturması bizi çok gerdi. F.Bahçe’de futbolcular ve teknik heyet kendi aramızda bir toplantı yaptık. Bu krizi nasıl aşarız diye. Bu, takımda kim gidecek, kim kalacak gibi algılandı. Doğru değil. O toplantı futbolcular olarak birlikte olduğumuzu gösterebilmek içindi. Nitekim Alex’i, beni ve Volkan’ı sözcü olarak seçtiler. Hepsi bu.”

Başkana destek borcum

“Bu ülkede üst düzey 3-5 futbolcudan biri olmak zor şey. İnanın hep olayların merkezinde gösterilmek beni çok yordu. Deniyor ki niye her şeye Emre tepki gösteriyor? Benim bu tür olaylara tepki vermem kendi adıma değil, tamamen insani bir tepki. Elbette ortada bir suç ve suçlu varsa cezasını çeker. Ama ya yoksa? Ben F.Bahçeliyim, tepkisiz kalmam mümkün değil. Cezaevinde başkanım, yöneticim ve futbol insanları var. Bunların anneleri, babaları, eşleri ve dostları var. Yargılama zaten devam ediyor. Ama dışarıdaki yargısız infaz niye? Bunların masum insanlar üzerinde yapacağı tahribatı hiç düşünen var mı? Bakın, Diyarbakırspor’un başkanını içeri aldılar, daha soruşturma sürerken, yazılanlar yüzünden babası kahrından kalp krizi geçirip öldü. Bu babanın tek suçu oğlunun futbol sevdalısı olması. Böyle bir şey kabul edilebilir mi?’’

Sanal dünyada yokum

“Açıkça söylüyorum. Son bir yıldaki ilk ve tek röportaj bu. Sizin dışınızda hiçbir gazeteciye röportaj vermedim. Ama her gün gazeteler, televizyonlar, inetnet, twitter ve sosyal paylaşım sitelerinden Emre Belözoğlu’nun adının geçtiği on binlerce haber ve senaryolar yayınlanıyor. Fakat bir tane bile kendime ait ne twitterim var, ne internet sayfam, ne mail adresim, ne de Funpage’im... Buna rağmen müthiş bir bilgi kirliliği var. Ben futbol mu oynayacağım, bunlara karşı hukuk mücadelesini mi sürdüreceğim? Kulübün internet sitesinden hergün yalanlama geçiliyor onu bile yayınlamıyorlar. Daha ben ne anlatayım? İnanın gazetelerde adımı, ekranda yüzümü görünce artık kafamı çevirip geçiyorum.”

Milli forma her şeyim

"‘’Yalana bakın yalana... Ben Milli Takım’a gitmek istememişim de Okan Buruk ağabey ikna etmiş, kampa gelmişim. Böyle bir yalan olabilir mi? Böyle bir yalanı gazete ve televizyonlar nasıl haber yapar? Beni birazcık tanıyanlar bilir ki, benim için Milli Takım, eşimden de dostumdan da önce gelir. 15 yaşından beri Milli Takım’ın bir parçasıyım. Bu noktaya ay-yıldızlı formayla kazandığım doyumsuz başarılarla gelmişim. Dünya Kupası’na gitmek hayal iken 2002’de dünya, 2008’de Avrupa üçüncülüğünü yaşamışım. Biri çıkacak, böyle birine Milli Takım’a gitmek istemedi diye yazacak. Bir insana bundan daha büyük kötülük yapılabilir mi?’’

Futbolcu bu düzene dur demeli

Bu çarpık düzenden tek çıkış yolu futbolu futbolun içinden gelenlerin yönetmesidir"

OYUNUN ESAS OĞLANI FUTBOLCU

“Soyunma odasının havasını teneffüs etmemiş, forma için kendini hiç zorlamamış, yarış ortamının stresini hiç yaşamamış ve bu uğurda ter dökmemiş insanların futbolcunun emeğini anlaması imkansız. Burada bütün görev bize düşüyor. Artık Türk futbolcusu hakkını rahatlıkla arayabilmeli. ‘Hiç kimse kulüpten üstün değildir’ safsatasından kendini kurtarmalı. Herkes şunu bilmeli ki, bu oyunun esas oğlanı futbolculardır; ne başkan, ne yöneticiler, ne teknik adamlar, ne federasyon, ne de başka biri... Bu oyunun gerçek aktörü futbolculardır. Yeter ki, biz bu gücün farkına varıp, bu uğurda birleşebilelim. Maalesef Faal Futbolcular Derneği şu an yalnız ve yetersiz, kaale alan yok. Bosman kararlarındaki gibi daha esaslı bir yapılanmaya ihtiyaç var.”

Hedef 4 maçta 12 puan

“Daha maçı konuşamadık... Kazakistan, Avusturya, Azerbaycan ve Almanya maçları bizim en iyi ikinci olarak gruptan çıkmamız için 12 puan almamız gereken maçlardır. Buna mecburuz. Ama adım adım geçeceğiz. Önce Kazakistan maçı. Kolay bir rakip değil ama biz evimizde oynayacağımız üç maçtan da galip çıkmak zorundayız. Başka bir sonuç düşünemiyorum.”
Tümü
 Reklam