Spor yazarlarından Gürcan Bilgiç, Erol Bulut ile mesaiye başlayan Fenerbahçe'nin genel durumunu değerlendirdi.
Erol Bulut'un kolları sıvayıp işe başlaması ile birlikte, neler olacağını veya nelerin değişeceğini de merakla bekliyoruz. Oyuncularla ilk buluşmasını sahanın ortasında, çimlerin üstünde gerçekleştirdi genç teknik adam. İşi yapacakları yerde, kısa cümleler kurdu: "Burada ben yok, biz var. Bunu bilin. Ben disiplini severim ve saygıyı ön planda tutarım. Siz de bunu bilin ve önce Fenerbahçe formasına saygı duyun."
Öncelikler "aidiyet" üstüne kurulunca, sorumlulukların değeri de büyür. Yazının başlığını "boğa" koymamızın bir nedeni var. Bu hafta, salı gününden itibaren Samandıra'da "Atletico Kanunları" başlayacak. İspanya'nın boğası, Altıyol'daki Kadıköy Boğası'na komşu gelecek. Neler olacak neler…
Salı günü tartıya çıkacaklar. Hem Emre Belözoğlu hem de Erol Bulut'un ortak stratejisi burada başlıyor. Atletico'nun, Real ve Barça arasından nasıl sıyrıldığını iyi gören ve bu sistemi başarıya anahtar yapan Belözoğlu, Fenerlab'ı Samandıra'ya kurdurdu. Buradan "kaçış yok" esasında. Ne yedin, içtin, ne kadar koştun- koşarsın, sakatlanma ihtimalin var mı, yeterince çalıştın mı veya ne kadar çalışmalısın. Tüm oyuncular, oradan bir "karne" alacaklar öncelikle. "Tartı" dedik; yağ oranı Erol Bulut'un vazgeçilmez kriterlerinden. Sonrasında "kuvvet" antrenmanları gelecek. Sezon uzadı, çok maç var. Kadronun üç günde bir maç etabını sıkıntısız geçmesi gerekiyor. Erol Bulut ve ekibi burada da "acımasız" olmak zorunda.
Ve sıra gelecek sahaya. Önde basacaklar. Dolayısı ile birlikte hareket edip, birbirlerini desteklemeliler. Geçen seneden deneyimleri var. Transfer ettikleri oyuncular da deneyimli. "Gücün varsa yaparsın"… Bundan sonrası yine Erol Bulut'un ilk cümlelerinde gizli. Formasına ve hocasına saygı duyan bir ekip, ritmini arayacak.
Beşiktaş'a gittiğinde şampiyonluk yaşadı. F.Bahçe'ye dönerken de şampiyonluğun "ağabeyi" olması istendi. Gökhan'ın ayrılışı para ile ilgili değildi. Hatta Beşiktaş ile görüştüğü anlaşıldığında, çok daha fazlası da teklif edildi. O, Aziz Yıldırım'a gönül koymuştu duyduğumuz kadarı ile. Onun tarzına dayanma limiti kalmadığını, artık "cevap vermeye" başlayacağını hissettiğinde, ayrılma kararını da verdi.
"Yeniden" demesi, kendini ait olduğu yerde görmek istemesi... Belki hatırlarsınız, K.Irak'a, askerlerimize moral vermek için giden ekipteydi. İbrahim Tatlıses ile sohbetinde, "Abi ben Fenerbahçeliyim" demiş, Tatlıses de bunu duyurmuştu. Beşiktaş'a giderken, Rüştü Reçber de aynı cümleleri bana söylemişti. "Fenerbahçeli kalacağım" dedi. Artık oynama imkânı bulamadığı için ayrıldığını belirterek. Şimdi Gökhan Gönül, Emre Belözoğlu'ndan boşalan "saha görevine" atanacak. Başarıyı bilen, sinerjinin takımı nerelere götürdüğünü çok iyi tecrübe eden bir futbolcu. Muhtemelen de kolunda kaptan bandı olacak.
Futbol Federasyonu'nun açıkladığı "anlaşılmaz" limitlerin peşine transferlerini takan Fenerbahçe Yönetimi, "Limitsiz sevgi"den bahseden açıklamalarla gövde gösterisi yaptı. Ortada ilginç bir kafa tutma var. Mevcut kadronun maliyeti bile bu limitlerle karşılanmazken, yeni transferler ile yapılan bir gövde gösterisi var.
Nihat Özdemir, "Gelişmelerle revize edilebilecek rakamlar" olarak açıkladı yeni limitleri. Hesap yönteminin geçmiş seneki gelirlere göre yapıldığı, bu anlaşılmaz rakamları umarım savunmuyordur. Galatasaray geçen seneki Şampiyonlar Ligi geliri varmış gibi limit alıyor, Kasımpaşa 200 milyonluk satış yapmasına rağmen olmayan banka borcunu ödemek üzere, bu paradan mahrum bırakılıyor.
Her şey bir tarafa Özdemir ile Koç arasında kurumsal gerilimin dışında bir husumet olduğunu sanıyorum. Şöyle bir sorun kendinize, eğer Aziz Yıldırım başkan olsaydı, F.Bahçe, devre arasında transfer yapamaz veya şimdiki gibi küme düşme standartlarında mı görülürdü. Nihat Özdemir bu rakamların arkasında durur muydu? Geçiniz… 11 Eylül'de lisanslar onaylanırken, çıngar çıkmaz inşallah.