Türkiye'nin ilk kadın ultra maraton koşucusu 62 yaşındaki Bakiye Duran, 23 Ağustos'ta İsviçre, İtalya ve Fransa'yı kapsayan Ultra Trail du Mont-Blanc Yarışı'nın (UTMB) 300 kilometrelik etabında yarışacak.
Samsun'un Havza ilçesinde 1959 yılında dünyaya gelen Bakiye Duran, çocukken köyünde koşarak başladığı tutkusunu, okul yıllarında da sürdürdü.
Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Kimya Bölümü'nden mezun olup kimya öğretmenliği yapan Duran, birçok şehirde ve ülkede, koşu ve macera ile kros yarışlarına katılıp dereceler yaparak başarıdan başarıya koştu.
İsviçre'nin Bern Alpleri'nde, Polonya'nın Karpat Dağları'nda, Birleşik Arap Emirlikleri'nin Abu Dabi Çölü'nde, İtalya'nın Sardegna Adası'nda, Afrika'nın Kalahari ve Namib çöllerinde zor parkurlarda uzunmesafeler koşan Duran, yaşadığı zorlukları, "Cesaret Yalnızdır: Bir Ultra Maratoncunun Hikayesi" isimli kitabında anlattı.
Hedefini 23 Ağustos'ta İsviçre, İtalya ve Fransa'yı kapsayan 300 kilometrelik UTBM'ye çeviren Duran, bu yarıştan sonra İsveç North Pole Buz Çölü, Grönland Buz Çölü, Taklamakan ile Avustralya çöllerinde koşmayı planlıyor.
- "Koşu, bütün sporların temeli"
Ultra maraton koşucusu Bakiye Duran, AA muhabirine yaptığı açıklamada, doğduğu köydeki yaşamın şartlarından dolayı çocukluğundan beri koştuğunu ve birçok işini koşarak yaptığını söyledi.
Ortaöğretimde Atatürk ve 23 Nisan gibi koşulara katıldığını belirten Duran, Kahramanmaraş'taki öğretmen okulundaki yarışta birinci olduğunu fakat öğretmeni tarafından seçilmediğini dile getirdi.
Gençliğinde tenis, voleybol, basketbol ve badmintonla da ilgilendiğini, koşuyu, bütün sporların temeli olması nedeniyle özellikle seçtiğini belirten Duran, koşu sporunu neden seçtiğini şöyle anlattı:
"Köydeki hayatıma uygun en iyi spor koşmaydı çünkü voleybol oynuyorsun ama belli yaşa kadar. Belli yaştan sonra alttan gençler geliyor. Basketbol da tenis de öyle... Bunlar ekip istiyor, takım arkadaşı, partner istiyor ama koşma öyle değil. Koşma, ayakkabını ya da kara lastiğini giyip hatta kumlarda yalın ayakla da koşuluyor. Çok basit kıyafetlerle de koşuluyor. Başörtüsünü bağlarsın koşarsın, pijama, terlikle de koşarsın... Koşu için kıyafet, malzeme engel değil ama koşmak başka bir şey, yarışmak başka bir şey. Yarışçı olmak başka bir şey."
- Profesyonel olarak koşmaya Avrasya Maratonu'nda başladı
Duran, 1989'da, öğretmen olarak İstanbul'a tayin olduğunda gördüğü afiş sayesinde Avrasya Maratonu'na kayıt yaptırdığını aktardı.
Bunun, Türkiye'deki ilk profesyonel koşusu olduğunu dile getiren Duran, maratonu 3 saat 33 dakikada tamamladığı bilgisini paylaştı. Duran, "Yarışa kimler katıldı onu da bilmiyorum. İstanbul'u dolaşıp Türk bayanlarda birinci, genelde 10'uncu oldum. Sonra para ödülü olduğunu öğrendim, para ödülümü de aldım. Gittim, güzel spor kıyafetler aldım kendime. İşte profesyonel olarak o gün başladım. Böyle koşarak para ödülü almak bana çok cazip geldi. Takım oyunlarında öyle bir şey yoktu." ifadelerini kullandı.
Daha sonra Beşiktaş Spor Kulübü'nde profesyonel koşuculuk yaptığını, 400-800-1500 metre, yarı maraton ve maraton koştuğunu ifade eden Duran, diğer şehirlerde ve yurt dışında da yarışlara katıldığını dile getirdi.
İlk ultra maratonuna 2000 yılında Hollanda'daki 100 kilometrelik yarış ile katıldığını hatırlatan Duran, bu yarışta Avrupa üçüncüsü olduğunu belirtti.
- Duran'ın koştuğu yarışlar
Ultra maratonun şehir yarışı gibi olmadığını ve İstanbul'da Avrasya Maratonu'na benzemediğini anlatan Duran, şöyle devam etti:
"Avrasya Maratonu birinci dönüm noktası. Hollanda'daki ultra maratonu ikinci ve esas dönüm noktam oldu. Çünkü ultra maraton diye bir şey öğrendim ve Avrupa üçüncüsü olarak birden çok iyi isim yaptım. İyi de derecem vardı. Birçok yarıştan davet aldım. İtalya Verona'da 100 kilometre dünya şampiyonasına çağrıldım. 100 kilometrelik yarışı 8 saat 4 dakika 43 saniyede bitirdim, dünya üçüncüsü oldum. Çek Cumhuriyeti Brno'da 24 saatlik salon dünya şampiyonasında koştum. 24 saatte 178 kilometre koştum. Yine aynı yerde 48 saat koştum, sakatlandım. 48 saatte 241 kilometre koştum ama birinci olan bayan 300 kilometre koştu, erkekler 400 kilometre koştu. Sonra dedim insanın sınırı yok."
Ultra maratonlar haricinde koşu ağırlıklı kano, bisiklet ve ip iniş çıkışlı macera yarışlarına da katıldığını ifade eden Duran, Bern Alpleri'nde 4 bin 300 metre yükseklikte 110 kilometre koştuğunu ve parkur rekoru kırdığını belirtti.
Bakiye Duran, "1000 kilometre yarıştığın süre boyunca 6-7 gün devamlı hareket halinde olmak insanı bedensel ve beyinsel olarak eğitiyor. Kendini eğitiyorsun ve şartlanıyorsun. Soğuk sıcak, gece gündüz, dağdan in, çık, nehirden, kayalıktan, dikenlikten geç, güneş açar yanarsın, gece olur donarsın. İnsan bir süre sonra böyle yaban hayvanı gibi bir şey oluyor. Yaban keçisi mi diyeyim artık. Yani dağda yaşayan bir hayvana benzedik. Bazen kertenkele gibi oluyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
- Taklamakan Çölü'nü güneyden kuzeye koşmak istiyor
Duran, katıldığı yarışların ve madalyaların sayısını hatırlamadığını ifade ederek, İsveç'te North Pole Buz Çölü'nde, Grönland'da Buz Çölü'nde, Taklamakan Çölü'nü güneyden kuzeye boydan boya, 1700 kilometrelik Avusturya Çölü'nde koşmak istediğini söyledi.
Dünyada gelişen ultra insanilik kavramını Türkiye'de yaymaya çalıştığını dile getiren Duran, yurt dışında 80 yaşlarındaki kişilerin, çöllerde, buz çöllerinde, Arizona'daki yanardağların olduğu yerlerde ultra maratonlar koştuğunu, Türk sporcuların bu konuda biraz geride kaldığını ifade etti.
Bakiye Duran, kendisini sadece koşarak sınırlandırmak istemediğini, yeni kitaplar yazacağını aktardı.
Ultra maratonun insan hayatının toplamı olduğunu anlatan Duran, "Ultra maraton koşan bir insan kavga etmez, açgözlü olmaz, yardımsever olur, paylaşır, daha fazla demez, diyemez. Çünkü o kadar çok doğa ile iç içe oluyoruz ki artık doğada kertenkele, sincap gibi oluyorsunuz, birçok lüks denilen şeylerden hoşnut olmuyorsunuz." diye konuştu.
Duran, kendisinin düzenlediği ultra maraton yarışlarında koşanların yüzde 80'inin mühendis, yüzde 3'ünün doktor, subay olduğunu, yarışlara çok az sayıda öğretmen, hemşire ve işçinin katıldığını dile getirdi.
Dünyadaki çöl yarışlarına ise büyük şirketlerin genel müdürlerinin ve büyükelçilerin geldiğine dikkati çeken Duran, İsviçre, İtalya ve Fransa'yı kapsayan ve 23 Ağustos'ta başlayacak UTMB'de 300 kilometrelik etabını koşacağının altını çizdi.
Daha önce o bölgelerde farklı yarışlara katıldığı için bildiğini ifade eden Duran, hazırlık için Erciyes Dağı ve Aladağlar'da kamp yaptığını, sahilde koştuğunu söyledi.
Yarışta birçok zorlu şartlar olduğunu ve tehlikeli yerlerden geçildiğini kaydeden Duran, yarışı sağlıkla bitirmeyi hedeflediğini sözlerine ekledi.
Samsun'un Havza ilçesinde 1959 yılında dünyaya gelen Bakiye Duran, çocukken köyünde koşarak başladığı tutkusunu, okul yıllarında da sürdürdü.
Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Kimya Bölümü'nden mezun olup kimya öğretmenliği yapan Duran, birçok şehirde ve ülkede, koşu ve macera ile kros yarışlarına katılıp dereceler yaparak başarıdan başarıya koştu.
İsviçre'nin Bern Alpleri'nde, Polonya'nın Karpat Dağları'nda, Birleşik Arap Emirlikleri'nin Abu Dabi Çölü'nde, İtalya'nın Sardegna Adası'nda, Afrika'nın Kalahari ve Namib çöllerinde zor parkurlarda uzunmesafeler koşan Duran, yaşadığı zorlukları, "Cesaret Yalnızdır: Bir Ultra Maratoncunun Hikayesi" isimli kitabında anlattı.
Hedefini 23 Ağustos'ta İsviçre, İtalya ve Fransa'yı kapsayan 300 kilometrelik UTBM'ye çeviren Duran, bu yarıştan sonra İsveç North Pole Buz Çölü, Grönland Buz Çölü, Taklamakan ile Avustralya çöllerinde koşmayı planlıyor.
- "Koşu, bütün sporların temeli"
Ultra maraton koşucusu Bakiye Duran, AA muhabirine yaptığı açıklamada, doğduğu köydeki yaşamın şartlarından dolayı çocukluğundan beri koştuğunu ve birçok işini koşarak yaptığını söyledi.
Ortaöğretimde Atatürk ve 23 Nisan gibi koşulara katıldığını belirten Duran, Kahramanmaraş'taki öğretmen okulundaki yarışta birinci olduğunu fakat öğretmeni tarafından seçilmediğini dile getirdi.
Gençliğinde tenis, voleybol, basketbol ve badmintonla da ilgilendiğini, koşuyu, bütün sporların temeli olması nedeniyle özellikle seçtiğini belirten Duran, koşu sporunu neden seçtiğini şöyle anlattı:
"Köydeki hayatıma uygun en iyi spor koşmaydı çünkü voleybol oynuyorsun ama belli yaşa kadar. Belli yaştan sonra alttan gençler geliyor. Basketbol da tenis de öyle... Bunlar ekip istiyor, takım arkadaşı, partner istiyor ama koşma öyle değil. Koşma, ayakkabını ya da kara lastiğini giyip hatta kumlarda yalın ayakla da koşuluyor. Çok basit kıyafetlerle de koşuluyor. Başörtüsünü bağlarsın koşarsın, pijama, terlikle de koşarsın... Koşu için kıyafet, malzeme engel değil ama koşmak başka bir şey, yarışmak başka bir şey. Yarışçı olmak başka bir şey."
- Profesyonel olarak koşmaya Avrasya Maratonu'nda başladı
Duran, 1989'da, öğretmen olarak İstanbul'a tayin olduğunda gördüğü afiş sayesinde Avrasya Maratonu'na kayıt yaptırdığını aktardı.
Bunun, Türkiye'deki ilk profesyonel koşusu olduğunu dile getiren Duran, maratonu 3 saat 33 dakikada tamamladığı bilgisini paylaştı. Duran, "Yarışa kimler katıldı onu da bilmiyorum. İstanbul'u dolaşıp Türk bayanlarda birinci, genelde 10'uncu oldum. Sonra para ödülü olduğunu öğrendim, para ödülümü de aldım. Gittim, güzel spor kıyafetler aldım kendime. İşte profesyonel olarak o gün başladım. Böyle koşarak para ödülü almak bana çok cazip geldi. Takım oyunlarında öyle bir şey yoktu." ifadelerini kullandı.
Daha sonra Beşiktaş Spor Kulübü'nde profesyonel koşuculuk yaptığını, 400-800-1500 metre, yarı maraton ve maraton koştuğunu ifade eden Duran, diğer şehirlerde ve yurt dışında da yarışlara katıldığını dile getirdi.
İlk ultra maratonuna 2000 yılında Hollanda'daki 100 kilometrelik yarış ile katıldığını hatırlatan Duran, bu yarışta Avrupa üçüncüsü olduğunu belirtti.
- Duran'ın koştuğu yarışlar
Ultra maratonun şehir yarışı gibi olmadığını ve İstanbul'da Avrasya Maratonu'na benzemediğini anlatan Duran, şöyle devam etti:
"Avrasya Maratonu birinci dönüm noktası. Hollanda'daki ultra maratonu ikinci ve esas dönüm noktam oldu. Çünkü ultra maraton diye bir şey öğrendim ve Avrupa üçüncüsü olarak birden çok iyi isim yaptım. İyi de derecem vardı. Birçok yarıştan davet aldım. İtalya Verona'da 100 kilometre dünya şampiyonasına çağrıldım. 100 kilometrelik yarışı 8 saat 4 dakika 43 saniyede bitirdim, dünya üçüncüsü oldum. Çek Cumhuriyeti Brno'da 24 saatlik salon dünya şampiyonasında koştum. 24 saatte 178 kilometre koştum. Yine aynı yerde 48 saat koştum, sakatlandım. 48 saatte 241 kilometre koştum ama birinci olan bayan 300 kilometre koştu, erkekler 400 kilometre koştu. Sonra dedim insanın sınırı yok."
Ultra maratonlar haricinde koşu ağırlıklı kano, bisiklet ve ip iniş çıkışlı macera yarışlarına da katıldığını ifade eden Duran, Bern Alpleri'nde 4 bin 300 metre yükseklikte 110 kilometre koştuğunu ve parkur rekoru kırdığını belirtti.
Bakiye Duran, "1000 kilometre yarıştığın süre boyunca 6-7 gün devamlı hareket halinde olmak insanı bedensel ve beyinsel olarak eğitiyor. Kendini eğitiyorsun ve şartlanıyorsun. Soğuk sıcak, gece gündüz, dağdan in, çık, nehirden, kayalıktan, dikenlikten geç, güneş açar yanarsın, gece olur donarsın. İnsan bir süre sonra böyle yaban hayvanı gibi bir şey oluyor. Yaban keçisi mi diyeyim artık. Yani dağda yaşayan bir hayvana benzedik. Bazen kertenkele gibi oluyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
- Taklamakan Çölü'nü güneyden kuzeye koşmak istiyor
Duran, katıldığı yarışların ve madalyaların sayısını hatırlamadığını ifade ederek, İsveç'te North Pole Buz Çölü'nde, Grönland'da Buz Çölü'nde, Taklamakan Çölü'nü güneyden kuzeye boydan boya, 1700 kilometrelik Avusturya Çölü'nde koşmak istediğini söyledi.
Dünyada gelişen ultra insanilik kavramını Türkiye'de yaymaya çalıştığını dile getiren Duran, yurt dışında 80 yaşlarındaki kişilerin, çöllerde, buz çöllerinde, Arizona'daki yanardağların olduğu yerlerde ultra maratonlar koştuğunu, Türk sporcuların bu konuda biraz geride kaldığını ifade etti.
Bakiye Duran, kendisini sadece koşarak sınırlandırmak istemediğini, yeni kitaplar yazacağını aktardı.
Ultra maratonun insan hayatının toplamı olduğunu anlatan Duran, "Ultra maraton koşan bir insan kavga etmez, açgözlü olmaz, yardımsever olur, paylaşır, daha fazla demez, diyemez. Çünkü o kadar çok doğa ile iç içe oluyoruz ki artık doğada kertenkele, sincap gibi oluyorsunuz, birçok lüks denilen şeylerden hoşnut olmuyorsunuz." diye konuştu.
Duran, kendisinin düzenlediği ultra maraton yarışlarında koşanların yüzde 80'inin mühendis, yüzde 3'ünün doktor, subay olduğunu, yarışlara çok az sayıda öğretmen, hemşire ve işçinin katıldığını dile getirdi.
Dünyadaki çöl yarışlarına ise büyük şirketlerin genel müdürlerinin ve büyükelçilerin geldiğine dikkati çeken Duran, İsviçre, İtalya ve Fransa'yı kapsayan ve 23 Ağustos'ta başlayacak UTMB'de 300 kilometrelik etabını koşacağının altını çizdi.
Daha önce o bölgelerde farklı yarışlara katıldığı için bildiğini ifade eden Duran, hazırlık için Erciyes Dağı ve Aladağlar'da kamp yaptığını, sahilde koştuğunu söyledi.
Yarışta birçok zorlu şartlar olduğunu ve tehlikeli yerlerden geçildiğini kaydeden Duran, yarışı sağlıkla bitirmeyi hedeflediğini sözlerine ekledi.