Robin van Persie, İngiliz Sportbible için seçimlerini yaptı ve seçimlerinin nedenlerini açıkladı.
İşte Robin van Persie'nin seçimleri...
"Arsene Wenger mi, Sir Alex Ferguson mı daha çok etkiledi?"
- Bana en çok etki eden teknik adam Wenger. Çünkü, benimle daha uzun süre çalıştı. Beni bir çocuk olarak aldı ve bir futbolcu haline getirdi. Bendeki ışığı gördü. Bazen darmadağın bir çocuktum. Basitçe kırmızı kartlar görürdüm, hatalar yapardım. Yine de bana şans vermekten çekinmezdi. Şans üstüne şans verirdi. Sir Alex dönemim ise çok başkaydı. Çünkü, olgun bir oyuncuydum. Yine de bu iki muhteşem menajerle çalışmış olmaktan ötürü mutluyum. Çünkü, sadece birkaç şanslı insan, bu iki menajerle çalışmıştır.
"Aston Villa'ya vole golün mü, İspanya'ya attığın kafa golün mü?"
- Aston Villa'ya attığım vole. Çünkü, bir anlamı vardı. Hollanda için attığım gol, henüz Dünya Kupası'nın ilk maçıydı, bir şeyler kazandırmadı. O vole büyük bir fark yarattı. Manchester United ile ligi kazandık. Çok kritik ve karar verici bir goldü. Anlamı büyüktü.
"Highbury mi, Emirates mi?"
- Highbury. Çünkü, oraya aşıktım. 2 yıl boyunca orada oynadım. Gerçekten çok küçük bir stadyumdu. Tribünler sahaya çok çok yakındı. Emirates, güzel bir stadyum, ancak daha çok bir uzay gemisi gibi. Highbury ise bir kültürdü, tarihti. Bunu adım attığınız her an hissediyordunuz. İngiliz futbol kültürünü en iyi anlatan stadyumlardan biriydi.
"En iyi stoper: John Terry mi, Rio Ferdinand mı?"
- Rio ve Vidic ikilisi, gerçekten duvar gibiydi. Birlikte harikaydılar. Biri topa basarken, diğeri sürekli arkasını korurdu. Birbirlerini çok iyi anlarlardı. Terry ise gerçekten bir hücumcu için zorlayıcıydı. Nereden geldiğini anlamadan topu alırdı sizden. İkili mücadeleye girdiğinde ise topu söker alırdı. Çok güçlüydü. Ancak, çirkin müdahaleler yapmazdı. Sadece sert ve zorluydu. Zorlu olacak ama Rio...
"En büyük maç: Kuzey Londra derbisi mi, Manchester derbisi mi?"
- Çok zorlu bir soru. Kariyerimin farklı dönemlerinde oynadım. Ben Londra derbisiyle büyüdüm ama Feyenoord - Ajax derbisi de güzeldi. Hislerim, Arsenal formasıyla oynadığım Spurs maçları diyor. Kuzey Londra derbisi agresfiti. Feyenoord ve Ajax taraftarlarından daha agresiftiler. O gerginliği her an hissediyordunuz.
"VAR: Evet mi, hayır mı?"
- Prensipler açısından bakacak olursak, VAR'ı destekliyorum. Ancak, pratikte bazı uygulamalar açısından beni rahatsız ediyor. Kariyerimin sonunda VAR ile oynadım. Golü atıyorsunuz, seviniyorsunuz ama 1 dakika boyunca onaylanmasını bekliyorsunuz. O duygu çok zor. Her zaman gol attıktan sonra bir gözümle yan hakeme bakardım. Reaksiyon vermiyorsa gol olduğunu biliyordunuz. Şimdiyse göz ucuyla bakıp sevinebileceğiniz biri yok. Zor ama adil futbolu destekliyorum.
"En yetenekli: Thierry Henry mi, Wayne Rooney mi?"
- Thierry Henry çok daha yetenekliydi. Antrenmanda yaptığı şeyleri, hayatımda ilk kez görüyor olurdum. Sürekli hileler ve yetenekler denerdi. Aynısı Ryan Giggs, Dennis Bergkamp ve Paul Scholes'u izlerken de olurdu.
"En zor anın: 2010 Dünya Kupası finali mi, Şampiyonlar Ligi finali mi?"
- Dünya Kupası finali. Şampiyonlar Ligi finalinde gençtim. Oynamayı beklemiyordum zaten. Size garip gelecek ama o yıl Wigan'a kaybettiğimiz Lig Kupası finali beni daha çok yaralamıştı. Çünkü, Lig Kupası'nda çok oynamıştım ve takıma daha çok katkı sağlıyordum.
"En iyisi: Messi mi, Ronaldo mu?"
- Ben her ikisini de çok beğeniyorum. Her ikisine de çok büyük saygı duyuyorum. 10 yıldan fazla süredir tepedeler. Bu biraz damak tadıyla ilgili. Kimisi sushi sever, kimisi kebap. Yani, Messi eşsiz ve çok özel. Ronaldo ise kendi yoluyla zirveye çıktı. İkisi de inanılmaz. Kişisel olarak Messi'yi izlemekten keyif alıyorum. Sahada sanat icra ediyor.
İşte Robin van Persie'nin seçimleri...
"Arsene Wenger mi, Sir Alex Ferguson mı daha çok etkiledi?"
- Bana en çok etki eden teknik adam Wenger. Çünkü, benimle daha uzun süre çalıştı. Beni bir çocuk olarak aldı ve bir futbolcu haline getirdi. Bendeki ışığı gördü. Bazen darmadağın bir çocuktum. Basitçe kırmızı kartlar görürdüm, hatalar yapardım. Yine de bana şans vermekten çekinmezdi. Şans üstüne şans verirdi. Sir Alex dönemim ise çok başkaydı. Çünkü, olgun bir oyuncuydum. Yine de bu iki muhteşem menajerle çalışmış olmaktan ötürü mutluyum. Çünkü, sadece birkaç şanslı insan, bu iki menajerle çalışmıştır.
"Aston Villa'ya vole golün mü, İspanya'ya attığın kafa golün mü?"
- Aston Villa'ya attığım vole. Çünkü, bir anlamı vardı. Hollanda için attığım gol, henüz Dünya Kupası'nın ilk maçıydı, bir şeyler kazandırmadı. O vole büyük bir fark yarattı. Manchester United ile ligi kazandık. Çok kritik ve karar verici bir goldü. Anlamı büyüktü.
"Highbury mi, Emirates mi?"
- Highbury. Çünkü, oraya aşıktım. 2 yıl boyunca orada oynadım. Gerçekten çok küçük bir stadyumdu. Tribünler sahaya çok çok yakındı. Emirates, güzel bir stadyum, ancak daha çok bir uzay gemisi gibi. Highbury ise bir kültürdü, tarihti. Bunu adım attığınız her an hissediyordunuz. İngiliz futbol kültürünü en iyi anlatan stadyumlardan biriydi.
"En iyi stoper: John Terry mi, Rio Ferdinand mı?"
- Rio ve Vidic ikilisi, gerçekten duvar gibiydi. Birlikte harikaydılar. Biri topa basarken, diğeri sürekli arkasını korurdu. Birbirlerini çok iyi anlarlardı. Terry ise gerçekten bir hücumcu için zorlayıcıydı. Nereden geldiğini anlamadan topu alırdı sizden. İkili mücadeleye girdiğinde ise topu söker alırdı. Çok güçlüydü. Ancak, çirkin müdahaleler yapmazdı. Sadece sert ve zorluydu. Zorlu olacak ama Rio...
"En büyük maç: Kuzey Londra derbisi mi, Manchester derbisi mi?"
- Çok zorlu bir soru. Kariyerimin farklı dönemlerinde oynadım. Ben Londra derbisiyle büyüdüm ama Feyenoord - Ajax derbisi de güzeldi. Hislerim, Arsenal formasıyla oynadığım Spurs maçları diyor. Kuzey Londra derbisi agresfiti. Feyenoord ve Ajax taraftarlarından daha agresiftiler. O gerginliği her an hissediyordunuz.
"VAR: Evet mi, hayır mı?"
- Prensipler açısından bakacak olursak, VAR'ı destekliyorum. Ancak, pratikte bazı uygulamalar açısından beni rahatsız ediyor. Kariyerimin sonunda VAR ile oynadım. Golü atıyorsunuz, seviniyorsunuz ama 1 dakika boyunca onaylanmasını bekliyorsunuz. O duygu çok zor. Her zaman gol attıktan sonra bir gözümle yan hakeme bakardım. Reaksiyon vermiyorsa gol olduğunu biliyordunuz. Şimdiyse göz ucuyla bakıp sevinebileceğiniz biri yok. Zor ama adil futbolu destekliyorum.
"En yetenekli: Thierry Henry mi, Wayne Rooney mi?"
- Thierry Henry çok daha yetenekliydi. Antrenmanda yaptığı şeyleri, hayatımda ilk kez görüyor olurdum. Sürekli hileler ve yetenekler denerdi. Aynısı Ryan Giggs, Dennis Bergkamp ve Paul Scholes'u izlerken de olurdu.
"En zor anın: 2010 Dünya Kupası finali mi, Şampiyonlar Ligi finali mi?"
- Dünya Kupası finali. Şampiyonlar Ligi finalinde gençtim. Oynamayı beklemiyordum zaten. Size garip gelecek ama o yıl Wigan'a kaybettiğimiz Lig Kupası finali beni daha çok yaralamıştı. Çünkü, Lig Kupası'nda çok oynamıştım ve takıma daha çok katkı sağlıyordum.
"En iyisi: Messi mi, Ronaldo mu?"
- Ben her ikisini de çok beğeniyorum. Her ikisine de çok büyük saygı duyuyorum. 10 yıldan fazla süredir tepedeler. Bu biraz damak tadıyla ilgili. Kimisi sushi sever, kimisi kebap. Yani, Messi eşsiz ve çok özel. Ronaldo ise kendi yoluyla zirveye çıktı. İkisi de inanılmaz. Kişisel olarak Messi'yi izlemekten keyif alıyorum. Sahada sanat icra ediyor.