TÜM Türkiye pazar gecesinden bu yana Fenerbahçe'nin Kayserispor deplasmanında yaşadığı hezimeti konuşuyor, tartışıyor. Biz de bu konuyu sarı lacivertli takımın kalbinin attığı Samandıra'nın önemli isimlerine soruldu. Herkes son derece çarpıcı tespitlerde bulundu, yanlışları anlattı. İşte o tespitler:
Takım Kayseri'de karşılaşma için otobüse bindiğinde maçın havasına giremediği çok belliydi. Bütün futbolcular 'nasılsa kazanırız' havasındaydı. Konsantrasyon çok düşüktü. Aslında bu sezon başından beri yaşanan bir sorun. Takım içinde genel bir konsantrasyon problemi var. Teknik direktör Advocaat ve ekibi tüm futbolculara 'Bunlar profesyonel, her maça hazır çıkarlar' düşüncesiyle yaklaşıyor. Türk futbolcuların psikolojik yönden de desteğe ve yönlendirmeye ihtiyacı olduğu gerçeğini dikkate almıyorlar.
EMRE BELÖZOĞLU GİBİ BİR LİDER YOK
TAKIM içinde futbolcuları maçlara hazırlayacak, motive edecek bir lider yok. Emre Belözoğlu'nun boşluğu hala doldurulamadı. Oyunculara bu maçın mutlaka kazanılması gerektiğini anlatacak ve gerektiğinde yönlendirecek bir lider yok. Emre Belözoğlu maçlarda takımın motivasyonunu artırmak ve ateşlemek için kendi takım arkadaşlarıyla bile kavga ederdi.
FUTBOLCULAR DEĞİL GAZETECİLER BAĞIRDI
KAYSERİSPOR maçında ilk yarının son anlarında Mehmet Topal baygın bir şekilde yerde yatıyordu. Hakem oyunu devam ettirdi. Topal'ın durumunun ciddi olduğunu foto muhabirleri fark etti ve Fenerbahçe sağlık heyetine 'Sahaya girin' diye bağırdı. Sağlık ekibi de 'hayati bir tehlike olabilir' endişesiyle, hakemin iznini beklemeden sahaya girdi. Bütün bunlar yaşanırken Fenerbahçeli diğer futbolcular en ufak bir tepki göstermedi. Ne hakeme gidip 'Oyunu durdur' diye seslendiler ne de itiraz ettiler.
HER ŞEYİ HEMEN KABULLENİYORLAR
F.BAHÇE'deki bütün futbolcularda anlaşılmaz bir 'kabulleniş ve teslimiyet duygusu' var. Takım 4 yese de, arkadaşları yerde baygın yatsa da kimsenin kılı kıpırdamıyor. 'Sahaya çıktık 4 yedik, futbolda bunlar var' diyerek yollarına devam ediyorlar. İsyan eden adam yok. Bu da sezonun özeti gibi. Ne olursa olsun kabullenip başlarına öne eğiyorlar.
VAN PERSİE'Yİ BİLE KULLANAMIYORLAR
ELİMİZDE Robin Van Persie gibi bir efsane var ama biz bu adamı hiç kullanamadık. Ne saha içinde ne de saha dışında faydalanamadık. Oysa Van Persie takım içinde bir öğretmen gibi olabilirdi. Ama Samandıra'da o da kendini değerli hissedemiyor. Manchester'e gittiğimizde ona verilen değeri herkes gördü. Binlerce Manchester Unitedlı, Robin Van Persie sahaya çıkınca ayağa kalkıp alkışladı. Ama o Van Persie burada değersiz.
YÖNETİM CİDDİ HATALAR YAPIYOR
F.BAHÇE'de futbolcu ve teknik heyetin yeterince konsantre olamamasında yönetimin hataları da büyük rol oynuyor. Yöneticiler daha ligin 4. haftasında 'Tosic neden kart görmedi?' diyerek, kendi takımlarından çok rakiplere odaklandılar. Yöneticiler, rakiplere ve federasyona yönelik eleştirileriyle gündem oluşturdu, ancak bu açıklamalar, aynı zamanda takım için, yaşanan puan kayıplarının da bir mazereti oldu. 'Hakemler rakipleri kolluyor' söylemi, konsantrasyonun bozulmasında pay sahibi oldu.
Takım Kayseri'de karşılaşma için otobüse bindiğinde maçın havasına giremediği çok belliydi. Bütün futbolcular 'nasılsa kazanırız' havasındaydı. Konsantrasyon çok düşüktü. Aslında bu sezon başından beri yaşanan bir sorun. Takım içinde genel bir konsantrasyon problemi var. Teknik direktör Advocaat ve ekibi tüm futbolculara 'Bunlar profesyonel, her maça hazır çıkarlar' düşüncesiyle yaklaşıyor. Türk futbolcuların psikolojik yönden de desteğe ve yönlendirmeye ihtiyacı olduğu gerçeğini dikkate almıyorlar.
EMRE BELÖZOĞLU GİBİ BİR LİDER YOK
TAKIM içinde futbolcuları maçlara hazırlayacak, motive edecek bir lider yok. Emre Belözoğlu'nun boşluğu hala doldurulamadı. Oyunculara bu maçın mutlaka kazanılması gerektiğini anlatacak ve gerektiğinde yönlendirecek bir lider yok. Emre Belözoğlu maçlarda takımın motivasyonunu artırmak ve ateşlemek için kendi takım arkadaşlarıyla bile kavga ederdi.
FUTBOLCULAR DEĞİL GAZETECİLER BAĞIRDI
KAYSERİSPOR maçında ilk yarının son anlarında Mehmet Topal baygın bir şekilde yerde yatıyordu. Hakem oyunu devam ettirdi. Topal'ın durumunun ciddi olduğunu foto muhabirleri fark etti ve Fenerbahçe sağlık heyetine 'Sahaya girin' diye bağırdı. Sağlık ekibi de 'hayati bir tehlike olabilir' endişesiyle, hakemin iznini beklemeden sahaya girdi. Bütün bunlar yaşanırken Fenerbahçeli diğer futbolcular en ufak bir tepki göstermedi. Ne hakeme gidip 'Oyunu durdur' diye seslendiler ne de itiraz ettiler.
HER ŞEYİ HEMEN KABULLENİYORLAR
F.BAHÇE'deki bütün futbolcularda anlaşılmaz bir 'kabulleniş ve teslimiyet duygusu' var. Takım 4 yese de, arkadaşları yerde baygın yatsa da kimsenin kılı kıpırdamıyor. 'Sahaya çıktık 4 yedik, futbolda bunlar var' diyerek yollarına devam ediyorlar. İsyan eden adam yok. Bu da sezonun özeti gibi. Ne olursa olsun kabullenip başlarına öne eğiyorlar.
VAN PERSİE'Yİ BİLE KULLANAMIYORLAR
ELİMİZDE Robin Van Persie gibi bir efsane var ama biz bu adamı hiç kullanamadık. Ne saha içinde ne de saha dışında faydalanamadık. Oysa Van Persie takım içinde bir öğretmen gibi olabilirdi. Ama Samandıra'da o da kendini değerli hissedemiyor. Manchester'e gittiğimizde ona verilen değeri herkes gördü. Binlerce Manchester Unitedlı, Robin Van Persie sahaya çıkınca ayağa kalkıp alkışladı. Ama o Van Persie burada değersiz.
YÖNETİM CİDDİ HATALAR YAPIYOR
F.BAHÇE'de futbolcu ve teknik heyetin yeterince konsantre olamamasında yönetimin hataları da büyük rol oynuyor. Yöneticiler daha ligin 4. haftasında 'Tosic neden kart görmedi?' diyerek, kendi takımlarından çok rakiplere odaklandılar. Yöneticiler, rakiplere ve federasyona yönelik eleştirileriyle gündem oluşturdu, ancak bu açıklamalar, aynı zamanda takım için, yaşanan puan kayıplarının da bir mazereti oldu. 'Hakemler rakipleri kolluyor' söylemi, konsantrasyonun bozulmasında pay sahibi oldu.