Güneşin doğduğu yer, Doğu Konferansı’ndan başlayalım.
50.yılını kutlayan Chicago Bulls, 7 sezon sonra playoffs macerasının dışında kaldı. Sağlıklı bir D-Rose, P.Gasol,J.Butler üçlemesi ile müthiş bir hücum takımı olması beklenen Bulls, beklentiden öteye çıkamazken, Savunma hattında kaybettiği Noah ve zaman zaman T.Gibson yokluğu planları alt üst etti.Playoffs kavramını hatırlamakta dahi zorluk çeken New York karşısında peş peşe aldığı 2 yenilgi, Chicago’nun gerçek anlamda S.O.S verdiği ilk dönem oldu. Alınan son Miami yenilgisiyle birlikte tüm umutlarını yitiren Chicago’da artık farklı bir yol var. Yeni sezon öncesi takımı kimin üzerine kuracağı belirsiz olan ekipte herkesin koltuğu sallantıda.
Chicago Bulls ve Detroit ile girdiği playoff yarışında süperstarı Paul George’un son dönemde yakaladığı çıkışla birlikte istediğini alan Indiana, artık dikkatini playoffs arenasına vermiş durumda.
Mart ayı ile birlikte playoffs şansını arttırması için hedefi kalmayan takımlar karşısında bir sürprize izin vermeyen Indiana, Belki de bu dönemi en az hasarla atlatan takımlardan biri oldu. Yumuşayan pota altı savunması, Indiana’nın bu sezonun fazla ileriye gidemeyeceğini gösterse de, ritmini bulmuş bir Paul George hafife alınabilecek bir faktör değil. Pacers, şaka kaldırmayan takımlar sıralamasında dikkat edilmesi gereken ekiplerden biri…
Gelelim Doğu’nun parlayan yıldızına…
Eski günlerini mumla arayan Pistons, bu sezon ile birlikte çok daha keyifli bir basketbol izlettiriyor. Bu keyifli oyunun başrollerinde Andre Drummond ve Reggie Jackson yer alırken, yönetmen koltuğunda Stan Van Gundy kendisini fazlasıyla hissettiriyor. 6 Sezondur playoffs hasreti çeken Detroit, normal sezonda Chicago karşısında elde ettiği 3 galibiyetin avantajını kullanıyor. Detroit, Son günlerde hedef maçlarını kaybederek yara alsa da, Drummond’un istikrarlı performansı pota altında en dişli takımlara karşı bile kafa tutmasını sağladı. Tüm rakamları bir kenara bırakalım, Detroit bu sezonki takım performansıyla playoff yapmayı fazlasıyla hak etti.
Batı Konferansı’nda ise Golden State ve San Antonio öyle bir basketbol oynuyorlar ki, onların büyüsüne kapılıp playoffs potasının altında yaşananlar gözlerden kaçmış durumda.
Houston,Dallas ve Utah artık kendi kaderlerini belirleyecekler. Genç bir ekibe sahip olan Quin Snyder, hem iyi savunma yapan hem de takım basketbolunun güzel örneklerini sergileyen tam bir takım yaratmış durumda. Ancak bu özellik şu an için Utah’a yeterli gözükmüyor. Son 5 sezonun sadece 1’inde playoffs gören ve o macerada tek bir galibiyet bile alamadan 4-0 ile San Antonio tarafından erken eve gönderilen Utah, uzun süredir istikrarlı bir playoffs döneminin hayalini kuruyor. Ancak o dönemin ne zaman geleceğine karar verecek olan Utah’ın kendi basketbolu olacak.
Herhalde son dönemde Houston kadar dengesiz bir takım karşımıza çıkmamıştır. Bu dengesizlik her anlamda kendini gösteriyor. Parke dışında o kadar çok spekülasyon çıkıyor ki biz izleyenler bile kendimizi maça veremezken oyuncuların bu konsantrasyonu sağlaması gerçekten çok zor… Bir gün çıkıp rakip takımı 3’lük yağmuruna tutan, sahne alan her oyuncudan maksimum seviyede verim alan ‘’ Aaaa Prigioni’ye bak hala hayatta ‘’ dedirten bir basketbol izleten Houston, ertesi gün sanki tüm varlığını kaybetmiş, dibe vurmuş bir fabrikatör edasında parkeye çıkıyor… O anlardan biri de Phoenix maçında yaşandı. Sezonun en değerli maçına aylar öncesinden umudunu kaybetmiş rakibine karşı muhtemel favori apoletiyle parkeye çıkan Rockets, maç sonunda adeta neye uğradığını şaşırdı. Ribaund konusunda tam anlamıyla rakibini döven Suns, Toyota Center’da kimsenin beklemediği bir sonuca imza atarak rakibine playoffs yarışında büyük bir darbe yaşattı.
Son 15 sezonun 14’ünde playoffs yapan, 2 final ve 1 şampiyonluk gören Dallas Mavericks Batı’nın tehlike bölgesinde yer alan bir diğer takımı konumunda.
Belki de en zorlu maç programına sahip olan takım da Dallas… Sezon başından beri belli aralıklarla yaşanan sakatlıklar tam anlamıyla takımın ritmini bulmasını engellerken, J.J Barea son haftaların en ses getiren parçalarından biri haline geldi. Kuşkusuz Dallas’ı sadece adıyla ünlenen diziyle hatırlanmaktan çıkartan, Dallas Mavericks’in en temel yapı taşı Dirk Nowitzki… Onu izlerken bir gün basketbolu bırakacak gerçeğiyle yüzleşmek hala çok zor geliyor..Bu yüzden duygusal yönden Nowitzki hayranları onu bir kez daha yüzük savaşının içerisinde görmek istiyor.. Rick Carlisle yönetiminde bunu yapabilecek potansiyelleri var ancak bundan daha fazlasına ihtiyaçları olduğu aşikar. Ateş çemberinden hangi 2 takımın sağ çıkacağını kestirmek ise imkansız.
ERDEM BİTİK
50.yılını kutlayan Chicago Bulls, 7 sezon sonra playoffs macerasının dışında kaldı. Sağlıklı bir D-Rose, P.Gasol,J.Butler üçlemesi ile müthiş bir hücum takımı olması beklenen Bulls, beklentiden öteye çıkamazken, Savunma hattında kaybettiği Noah ve zaman zaman T.Gibson yokluğu planları alt üst etti.Playoffs kavramını hatırlamakta dahi zorluk çeken New York karşısında peş peşe aldığı 2 yenilgi, Chicago’nun gerçek anlamda S.O.S verdiği ilk dönem oldu. Alınan son Miami yenilgisiyle birlikte tüm umutlarını yitiren Chicago’da artık farklı bir yol var. Yeni sezon öncesi takımı kimin üzerine kuracağı belirsiz olan ekipte herkesin koltuğu sallantıda.
Chicago Bulls ve Detroit ile girdiği playoff yarışında süperstarı Paul George’un son dönemde yakaladığı çıkışla birlikte istediğini alan Indiana, artık dikkatini playoffs arenasına vermiş durumda.
Mart ayı ile birlikte playoffs şansını arttırması için hedefi kalmayan takımlar karşısında bir sürprize izin vermeyen Indiana, Belki de bu dönemi en az hasarla atlatan takımlardan biri oldu. Yumuşayan pota altı savunması, Indiana’nın bu sezonun fazla ileriye gidemeyeceğini gösterse de, ritmini bulmuş bir Paul George hafife alınabilecek bir faktör değil. Pacers, şaka kaldırmayan takımlar sıralamasında dikkat edilmesi gereken ekiplerden biri…
Gelelim Doğu’nun parlayan yıldızına…
Eski günlerini mumla arayan Pistons, bu sezon ile birlikte çok daha keyifli bir basketbol izlettiriyor. Bu keyifli oyunun başrollerinde Andre Drummond ve Reggie Jackson yer alırken, yönetmen koltuğunda Stan Van Gundy kendisini fazlasıyla hissettiriyor. 6 Sezondur playoffs hasreti çeken Detroit, normal sezonda Chicago karşısında elde ettiği 3 galibiyetin avantajını kullanıyor. Detroit, Son günlerde hedef maçlarını kaybederek yara alsa da, Drummond’un istikrarlı performansı pota altında en dişli takımlara karşı bile kafa tutmasını sağladı. Tüm rakamları bir kenara bırakalım, Detroit bu sezonki takım performansıyla playoff yapmayı fazlasıyla hak etti.
Batı Konferansı’nda ise Golden State ve San Antonio öyle bir basketbol oynuyorlar ki, onların büyüsüne kapılıp playoffs potasının altında yaşananlar gözlerden kaçmış durumda.
Houston,Dallas ve Utah artık kendi kaderlerini belirleyecekler. Genç bir ekibe sahip olan Quin Snyder, hem iyi savunma yapan hem de takım basketbolunun güzel örneklerini sergileyen tam bir takım yaratmış durumda. Ancak bu özellik şu an için Utah’a yeterli gözükmüyor. Son 5 sezonun sadece 1’inde playoffs gören ve o macerada tek bir galibiyet bile alamadan 4-0 ile San Antonio tarafından erken eve gönderilen Utah, uzun süredir istikrarlı bir playoffs döneminin hayalini kuruyor. Ancak o dönemin ne zaman geleceğine karar verecek olan Utah’ın kendi basketbolu olacak.
Herhalde son dönemde Houston kadar dengesiz bir takım karşımıza çıkmamıştır. Bu dengesizlik her anlamda kendini gösteriyor. Parke dışında o kadar çok spekülasyon çıkıyor ki biz izleyenler bile kendimizi maça veremezken oyuncuların bu konsantrasyonu sağlaması gerçekten çok zor… Bir gün çıkıp rakip takımı 3’lük yağmuruna tutan, sahne alan her oyuncudan maksimum seviyede verim alan ‘’ Aaaa Prigioni’ye bak hala hayatta ‘’ dedirten bir basketbol izleten Houston, ertesi gün sanki tüm varlığını kaybetmiş, dibe vurmuş bir fabrikatör edasında parkeye çıkıyor… O anlardan biri de Phoenix maçında yaşandı. Sezonun en değerli maçına aylar öncesinden umudunu kaybetmiş rakibine karşı muhtemel favori apoletiyle parkeye çıkan Rockets, maç sonunda adeta neye uğradığını şaşırdı. Ribaund konusunda tam anlamıyla rakibini döven Suns, Toyota Center’da kimsenin beklemediği bir sonuca imza atarak rakibine playoffs yarışında büyük bir darbe yaşattı.
Son 15 sezonun 14’ünde playoffs yapan, 2 final ve 1 şampiyonluk gören Dallas Mavericks Batı’nın tehlike bölgesinde yer alan bir diğer takımı konumunda.
Belki de en zorlu maç programına sahip olan takım da Dallas… Sezon başından beri belli aralıklarla yaşanan sakatlıklar tam anlamıyla takımın ritmini bulmasını engellerken, J.J Barea son haftaların en ses getiren parçalarından biri haline geldi. Kuşkusuz Dallas’ı sadece adıyla ünlenen diziyle hatırlanmaktan çıkartan, Dallas Mavericks’in en temel yapı taşı Dirk Nowitzki… Onu izlerken bir gün basketbolu bırakacak gerçeğiyle yüzleşmek hala çok zor geliyor..Bu yüzden duygusal yönden Nowitzki hayranları onu bir kez daha yüzük savaşının içerisinde görmek istiyor.. Rick Carlisle yönetiminde bunu yapabilecek potansiyelleri var ancak bundan daha fazlasına ihtiyaçları olduğu aşikar. Ateş çemberinden hangi 2 takımın sağ çıkacağını kestirmek ise imkansız.
ERDEM BİTİK