2000'li yılların ortalarında, Phoenix taraflarında yenilikçi bir girişimin başlangıcı 2004-05 sezonunda kendini sahada ve kağıt üzerinde gösterecekti. Bugün olduğu gibi o dönemde de hücum odaklı olan koç Mike D'Antoni, başında olduğu Phoenix Suns takımına yeni bir filozofi ile hücum ettirecek ve kadrosundaki çoğu oyuncu çift haneli ortalamalarla sezonu tamamlayacaktı.
Daha çok hücum, etkili olduğunda daha çok sayı demekti ve o dönemde bugün de olduğu gibi oldukça fark yaratan bir özellik anlamına geliyordu. Rakipten daha çok sayı atmaya çalışmak, rakibi belli bir sayı altında tutmaktan belki de daha az efor sarfettiriyordu ve uygulaması daha da tercih edilebilir bir yöntemdi. Tabi bunun için iyi bir dağıtıcıya, dağıtılan topları değerlendirebilecek yan parçalara ihtiyacınız vardı.
2004-05 sezonu, D'Antoni'nin 'Seven Seconds or Less' (7 saniye veya daha azı) temelli hücumunda, bugün neredeyse bütün NBA takımlarının uyguladığı hız ve alan paylaşımlı basketbolun öncülerinden birine tanıklık etmişti. Bu hücum türü, 7 saniye veya daha az süre kullanarak savunmanın vereceği tepkiyi en aza düşürmeyi hedefliyor ve topu hızlıca potaya sokmaya çalışmayı hedefliyordu.
Bunun için tarihin en iyi top dağıtıcılarından biri olan Steve Nash, bu sistemin merkezinde biçilmiş kaftan gibiydi. Sahanın her yerine dağılan şutörleri, kendileri boş olduğunu bilmese bile buluyordu ve bu efektif hücum kendini sezon sonunda maç başına atılan 110.4 sayıyla göstermişti. Bu alanda lig liderleri onlardı. İçeride saf yetenek ve eşsiz oyunculardan genç Amar'e Stoudemire, sert smaçları, estetik hareketleri ve hücum etkinliğiyle varlık gösteriyordu. Hücumda en etkin kişinin o olduğunu söylemek yersiz olmaz, çünkü sezonun sayı lideri 26.0 sayıyla kendisiydi.
Hareketli ve ayakları çabuk bir Shawn Marion'ın da Amar'e'nin yanında ortalama her gece 20-10'luk bir katkı verdiği Suns hücumu, oldukça verimli ve etkindi. Genç skorer Joe Johnson gerek üçlük isabetleriyle, gerekse kendine yarattığı pozisyonlarıyla her maç ortalama 17 sayıyı potaya bırakıyordu. Takım topluca %47 ile hücum ediyor ve fırsatlarını harcamamaya özen gösteriyordu.
Topa, bugünkü Houston ekibine göre biraz daha sahip çıkan Suns, maç başına 13.7 top kaybı yapıyordu fakat bu top kayıpları, bugünkü Rockets'ın ortalamasını tutturduğu 14.9 gibi çoğunluğu James Harden'ın oluşturduğu şekilde değildi. Harden, maç başına 5.8 top kaybı yapıyor ve bunun tek bir sebebi var, kendisi topu elinde Steve Nash'ten daha çok tutuyor.
Top kullanımı karşılaştırmalarında Nash'in oranları en yüksek 23'ü görürken, Harden'da bu rakam 35.3! Nash'in top kaybı ortalaması, Harden'ınkine göre neredeyse yarı yarıya, 3.3 rakamında.
Bu ikilinin arasındaki en büyük benzerlik ve farklılıklara geleceksek, kağıt üzerinde ikisi de aynı derecede asist yapıyor. Nash sezonu 11.5 asist ortalamasıyla tamamlamışken, Harden'ın bu rakamı 11.8. Ammavelakin, Harden, Nash'ten iki kat daha iyi bir skorer. Nash maç başına 15.5 sayı ile o sezonu tamamlamışken, Harden şu anda maç başına 28.6 sayı potaya bırakıyor.
Skor bulma yöntemleri neredeyse aynı olan ikili, içeriden şutları, pota altına girişleri ve üçlük atışları ile sayı buluyor.
Peki bu iki takım arasındaki en büyük fark ne diyebiliriz?
Üçlük isabetleri!
Modern basketbolun da getirdiği bir olgu olsa da, iki takımı karşılaştırdığımız ve sistemin aynı kişiye ait olduğunu bildiğimiz için, bu nokta en ön plana çıkan nokta.
2005 sezonunda Suns maç başına 9.7 üçlük isabeti bulurken, Rockets'ta bu rakam 15.0! Rockets sadece D'Antoni'nin geçmişteki temsilcilerine göre değil, bugün bile ligin maç başına en çok üçlük atan takımı. Bir arkalarında da 12.7 ile Cleveland Cavaliers bulunuyor.
Harden'ın etrafında topu üçlük çizgisi arkasından potaya sokma adına daha başarılı olan oyuncular olduğundan ötürü bu sonucu görüyoruz. Harden maç başına 3.1 üçlük isabeti bulurken, Eric Gordon 3.7, Ryan Anderson 2.8 ve Trevor Ariza da 2.8 isabet buluyor. Suns'ın ilk 5 oyuncuları Quentin Richardson 2.9, Joe Johnson 2.2, Shawn Marion 1.4, Nash ise 1.3 üçlük isabeti buluyordu.
Savunma ve hücum alanında maçı 48 dakikadan fazla oynuyor gibi istatistiklere sahip olan Suns ekibi, ligin hem en çok sayı atan, hem de en çok sayı yiyen ekibiydi. Maç başına 110.4 sayı bulduklarını söylemiştik, yedikleri sayı ortalaması ise 103.3. Bu anlayış, D'Antoni'nin bildiğimiz anlayışı. Hücuma ağırlık verip, savunmayı vasat seviyede tutabilmek.
Houston da aynı bu çizgide ilerliyor fakat günümüzde hücumlarda üçlük atışların artmasının sayesinde daha çok sayı atıldığı dönemde, bu listede 1. sırada olmayı kaldıramazlardı. Onlar bu listede 7. sırada yer alıyor. En çok sayı atanlar arasında da Golden State Warriors sonrasında 2. sırada yer alıyorlar.
Belki de biraz daha sıkı savunmaya sahip olduklarını buraya bakarak söyleyebiliriz, fakat aradaki dönem farkı, oyunun daha mobil olması ve daha verimli hücum edilmesi konusunu da değerlendirmeye almak gerekiyor. Burada savunma değerlerinin birbirine yakın olduğu söylenebilir.
2005 sezonunu 62 galibiyetle tamamlayan fakat konferans finallerinde o dönemin sağlam takımı Dallas Mavericks'e karşı oynadıkları seride 1 maç kazanabilen Phoenix'in durumunun, Rockets'a bugünkü haliyle yansımayacağını umuyoruz.31-10'luk serisiyle Suns'ın o döneminin yolunu yarılayan Houston, bugün Batı'nın 3. sırasında ve bu durum James Harden'ın MVP yarışında OKC canavarı Russell Westbrook'un bir tık önüne geçmesini sağlayan bir etken. 2005 ve 2006 yıllarında Nash'in bu ödülü kazanmasında önemli etkisi olan D'Antoni, bu sezon bunu Harden için başarabilecek mi, göreceğiz.
Phoenix 'Yedi Saniye ya da Daha Az' akımında öncüydü, fakat Houston bunu daha da cilalayıp kağıt üzerinde daha etkin bir hale getirdi. İkisinin de zevkleri ayrı. İçeride canavar bir Amar'e Stoudemire ve topu göz zevkine doyuracak şekilde dağıtan bir Steve Nash'i seyretmek çok farklıydı, bugünün Harden'ını takım arkadaşlarını bulurken görmek çok farklı.
İki takım da 'o dönemin rutinlerine ve kendi öncülüklerine göre farklı bir tat getiren ekiplerdi' demek, bunu yorumlamak için en doğru yöntem olacaktır...
YAZI: DOĞUŞ ÇİFTÇİ
Daha çok hücum, etkili olduğunda daha çok sayı demekti ve o dönemde bugün de olduğu gibi oldukça fark yaratan bir özellik anlamına geliyordu. Rakipten daha çok sayı atmaya çalışmak, rakibi belli bir sayı altında tutmaktan belki de daha az efor sarfettiriyordu ve uygulaması daha da tercih edilebilir bir yöntemdi. Tabi bunun için iyi bir dağıtıcıya, dağıtılan topları değerlendirebilecek yan parçalara ihtiyacınız vardı.
2004-05 sezonu, D'Antoni'nin 'Seven Seconds or Less' (7 saniye veya daha azı) temelli hücumunda, bugün neredeyse bütün NBA takımlarının uyguladığı hız ve alan paylaşımlı basketbolun öncülerinden birine tanıklık etmişti. Bu hücum türü, 7 saniye veya daha az süre kullanarak savunmanın vereceği tepkiyi en aza düşürmeyi hedefliyor ve topu hızlıca potaya sokmaya çalışmayı hedefliyordu.
Bunun için tarihin en iyi top dağıtıcılarından biri olan Steve Nash, bu sistemin merkezinde biçilmiş kaftan gibiydi. Sahanın her yerine dağılan şutörleri, kendileri boş olduğunu bilmese bile buluyordu ve bu efektif hücum kendini sezon sonunda maç başına atılan 110.4 sayıyla göstermişti. Bu alanda lig liderleri onlardı. İçeride saf yetenek ve eşsiz oyunculardan genç Amar'e Stoudemire, sert smaçları, estetik hareketleri ve hücum etkinliğiyle varlık gösteriyordu. Hücumda en etkin kişinin o olduğunu söylemek yersiz olmaz, çünkü sezonun sayı lideri 26.0 sayıyla kendisiydi.
Hareketli ve ayakları çabuk bir Shawn Marion'ın da Amar'e'nin yanında ortalama her gece 20-10'luk bir katkı verdiği Suns hücumu, oldukça verimli ve etkindi. Genç skorer Joe Johnson gerek üçlük isabetleriyle, gerekse kendine yarattığı pozisyonlarıyla her maç ortalama 17 sayıyı potaya bırakıyordu. Takım topluca %47 ile hücum ediyor ve fırsatlarını harcamamaya özen gösteriyordu.
Topa, bugünkü Houston ekibine göre biraz daha sahip çıkan Suns, maç başına 13.7 top kaybı yapıyordu fakat bu top kayıpları, bugünkü Rockets'ın ortalamasını tutturduğu 14.9 gibi çoğunluğu James Harden'ın oluşturduğu şekilde değildi. Harden, maç başına 5.8 top kaybı yapıyor ve bunun tek bir sebebi var, kendisi topu elinde Steve Nash'ten daha çok tutuyor.
Top kullanımı karşılaştırmalarında Nash'in oranları en yüksek 23'ü görürken, Harden'da bu rakam 35.3! Nash'in top kaybı ortalaması, Harden'ınkine göre neredeyse yarı yarıya, 3.3 rakamında.
Bu ikilinin arasındaki en büyük benzerlik ve farklılıklara geleceksek, kağıt üzerinde ikisi de aynı derecede asist yapıyor. Nash sezonu 11.5 asist ortalamasıyla tamamlamışken, Harden'ın bu rakamı 11.8. Ammavelakin, Harden, Nash'ten iki kat daha iyi bir skorer. Nash maç başına 15.5 sayı ile o sezonu tamamlamışken, Harden şu anda maç başına 28.6 sayı potaya bırakıyor.
Skor bulma yöntemleri neredeyse aynı olan ikili, içeriden şutları, pota altına girişleri ve üçlük atışları ile sayı buluyor.
Peki bu iki takım arasındaki en büyük fark ne diyebiliriz?
Üçlük isabetleri!
Modern basketbolun da getirdiği bir olgu olsa da, iki takımı karşılaştırdığımız ve sistemin aynı kişiye ait olduğunu bildiğimiz için, bu nokta en ön plana çıkan nokta.
2005 sezonunda Suns maç başına 9.7 üçlük isabeti bulurken, Rockets'ta bu rakam 15.0! Rockets sadece D'Antoni'nin geçmişteki temsilcilerine göre değil, bugün bile ligin maç başına en çok üçlük atan takımı. Bir arkalarında da 12.7 ile Cleveland Cavaliers bulunuyor.
Harden'ın etrafında topu üçlük çizgisi arkasından potaya sokma adına daha başarılı olan oyuncular olduğundan ötürü bu sonucu görüyoruz. Harden maç başına 3.1 üçlük isabeti bulurken, Eric Gordon 3.7, Ryan Anderson 2.8 ve Trevor Ariza da 2.8 isabet buluyor. Suns'ın ilk 5 oyuncuları Quentin Richardson 2.9, Joe Johnson 2.2, Shawn Marion 1.4, Nash ise 1.3 üçlük isabeti buluyordu.
Savunma ve hücum alanında maçı 48 dakikadan fazla oynuyor gibi istatistiklere sahip olan Suns ekibi, ligin hem en çok sayı atan, hem de en çok sayı yiyen ekibiydi. Maç başına 110.4 sayı bulduklarını söylemiştik, yedikleri sayı ortalaması ise 103.3. Bu anlayış, D'Antoni'nin bildiğimiz anlayışı. Hücuma ağırlık verip, savunmayı vasat seviyede tutabilmek.
Houston da aynı bu çizgide ilerliyor fakat günümüzde hücumlarda üçlük atışların artmasının sayesinde daha çok sayı atıldığı dönemde, bu listede 1. sırada olmayı kaldıramazlardı. Onlar bu listede 7. sırada yer alıyor. En çok sayı atanlar arasında da Golden State Warriors sonrasında 2. sırada yer alıyorlar.
Belki de biraz daha sıkı savunmaya sahip olduklarını buraya bakarak söyleyebiliriz, fakat aradaki dönem farkı, oyunun daha mobil olması ve daha verimli hücum edilmesi konusunu da değerlendirmeye almak gerekiyor. Burada savunma değerlerinin birbirine yakın olduğu söylenebilir.
2005 sezonunu 62 galibiyetle tamamlayan fakat konferans finallerinde o dönemin sağlam takımı Dallas Mavericks'e karşı oynadıkları seride 1 maç kazanabilen Phoenix'in durumunun, Rockets'a bugünkü haliyle yansımayacağını umuyoruz.31-10'luk serisiyle Suns'ın o döneminin yolunu yarılayan Houston, bugün Batı'nın 3. sırasında ve bu durum James Harden'ın MVP yarışında OKC canavarı Russell Westbrook'un bir tık önüne geçmesini sağlayan bir etken. 2005 ve 2006 yıllarında Nash'in bu ödülü kazanmasında önemli etkisi olan D'Antoni, bu sezon bunu Harden için başarabilecek mi, göreceğiz.
Phoenix 'Yedi Saniye ya da Daha Az' akımında öncüydü, fakat Houston bunu daha da cilalayıp kağıt üzerinde daha etkin bir hale getirdi. İkisinin de zevkleri ayrı. İçeride canavar bir Amar'e Stoudemire ve topu göz zevkine doyuracak şekilde dağıtan bir Steve Nash'i seyretmek çok farklıydı, bugünün Harden'ını takım arkadaşlarını bulurken görmek çok farklı.
İki takım da 'o dönemin rutinlerine ve kendi öncülüklerine göre farklı bir tat getiren ekiplerdi' demek, bunu yorumlamak için en doğru yöntem olacaktır...
YAZI: DOĞUŞ ÇİFTÇİ