Güzel yüzlü şair olarak bilinen Nazım Hikmet Ran, 53. ölüm yıl dönümü ile şiirleri ve sözleri ile anılacak. İşte sizler için hazırladığımız Nazım Hikmet sözleri ve şiirlerinden derlemeler...
NAZIM HİKMET RAN KİMDİR? 20 Kasım 1901 tarihinde Selanik'te dünyaya gelen Nazım Hikmet, 40 gün için büyük görünmemesi amacıyla 15 Ocak 1902 doğumlu olarak anılmıştır.
3 Haziran 1963'te Moskova'da yaşamını yitirdi. Dedesi Mevlevi tarikatından N,zım Paşa. Midhat Paşa'nın yakın arkadaşı. Babası Hikmet Bey, Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi) mezunu, Kalem-i Ecnebiye'ye bağlı bir memur.
Annesi Celile Hanım, dilci, eğitimci Enver Paşa'nın kızı. İlkokuldan sonra arkadaşı Vala Nurettin'le birlikte Mekteb-i Sultani'nin hazırlık sınıfına yazıldı. Ailesi parasal sıkıntıya düşünce ertesi yıl Nişantaşı Sultanisi'ne devam etti. Dedesi Nazım Paşa'nın etkisiyle şiir yazmaya başladı. 1917'de Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girdi. 1919'da mezun oldu, Hamidiye Kruvazörü'ne güverte subayı olarak atadı. Aynı yıl kış aylarında daha önce yakalandığı zatülcenp hastalığı tekrar etti. Sağlık kurulu raporuyla 1920'de askerlikten çıkarıldı. Bu sırada hececi şairler arasında genç bir ses olarak ünlendi. Bahriye Mektebi'nden öğretmeni olan Yahya Kemal Beyatlı'ya hayrandı. Yazdığı şiirleri gösterip eleştirilerini alıyordu. 1920'de Alemdar Gazetesi'nin düzenlediği yarışmada birincilik kazandı. Bu ödül ününü artırdı.
İstanbul'un işgal altında olduğu günlerde heyecanlı direniş şiirleri yazdı. 1921'de arkadaşı Vala Nurettin ile birlikte Ankara'ya gitti. İstanbul gençliğini milli mücadeleye katılmaya çağıran bir şiir yazdılar. Şiir çok beğenilince Bolu'ya öğretmen olarak atandılar. Bolu'da kalpaklı bu iki genç tepki gördü. Peşlerine gizli polis takıldı. Nazım ila Vala Nurettin Moskova'ya gitmeye karar verdiler. Batum üzerinden Moskova'ya ulaşıp "Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi"ne kaydoldular. Nazım burada "serbest şiirle" tanıştı. İlk serbest şiirlerini yazdı. Bunlardan bazıları 1923'te Yeni Hayat, Aydınlık gibi dergilerde yayınlandı.
İLK ŞİİR KİTABI BAKÜ'DE BASILDI Üniversiteyi bitirince 1924'te sınırdan gizlice geçerek Türkiye'ye girdi. Aydınlık dergisinde çalışmaya başladı. İzlendiğini anlayınca İzmir'e geçti. 1925'te Şeyh Sait isyanı nedeniyle başlatılan soruşturmalar sırasında gıyabında 15 yıla mahkum edildi. Tekrar yurtdışına kaçtı. 1926'da çıkan aftan yararlandırılmadı. Gizli örgüt üyesi olmak suçlamasıyla 3 ay daha hapse mahkum edildi. 1928'de Bakü'de ilk şiir kitabı "Güneşi İçenlerin Türküsü" basıldı. Aynı yıl yine gizlice Türkiye'ye döndü. Yakalanıp Ankara'ya götürüldü. Kısa bir tutukluluğun ardından serbest kaldı. İstanbul'da Zekeriya Sertel'in yayınladığı "Resimli Ay" dergisinin yazarları arasına katıldı. 1929'da "Putları Yıkıyoruz" başlığıyla bir yazı hazırlayıp Abdülhak Hamid Tarhan, Mehmet Emin Yurdakul gibi dönemin etkili şairlerine yönettiği saldırılar büyük ilgi gördü. "1929'da "835 Satır", "Jokond ile Sİ-YA-U", ertesi yıl "Varan 3+1+1=1" kitapları yayınlandı. 1930'da "Salkımsöğüt" ile "Bahri Hazer" şiirlerini Columbia firmasının girişimiyle plağa okudu. Plak halktan büyük ilgi görünce hakkında şiir kitapları nedeniyle dava açıldı. 1932'de "Benerci Kendini Niçin Öldürdü" ile "Gece Gelen Telgraf" kitapları basıldı. 1932'de "Kafatası", 1933'te "Bir Ölü Evi" adlı oyunları İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda sahnelendi.
1933'DE CEZAEVİNE GÖNDERİLDİ 1932'de bir bildiri nedeniyle başlatılan tutuklamalar sırasında gözaltına alındı. 1933'te Bursa Cezaevi'ne gönderildi. 5 yıl hapse mahkum oldu. Kısa bir süre tutuklu kalıp salıverildi. 1935'de Piraye Altınoğlu ile evlendi. Akşam gazetesinde "Orhan Selim" takma ismiyle fıkralar yazmaya başladı. Yine farklı isimlerle romanlar, oyunlar, operetler yazdı. 1935'te "Taranta Babu'ya Mektuplar" kitabı yayınlandı. "Unutulan Adam" oyunu şehir tiyatrolarında sahneye kondu. "Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedrettin Destanı" kitabı 1936'da yayınlandı. 1938'de Harp Okulu öğrencilerini isyana teşvik suçlamasıyla bir kez daha tutuklandı. Ankara Cezaevi'ne kondu. 15 yıl hapse mahkum edildi. İstanbul Cezaevi'ne getirildi. Askeri Mahkeme'de de ayrıca yargılanıp bir 20 yıl hapse daha mahkum oldu. 1940'ta önce Çankırı ve sonra Bursa Cezaevi'de kondu. 10 yılı aşkın cezaevlerinde kaldı. Yayınlatamamasına rağmen sürekli yazdı. Serbest bırakılması için başlatılan çabalar sonuç vermedi. 1950'de açlık grevine başladı. Sağlık durumu iyi olmadığı için İstanbul'da Cerrahpaşa Hastanesi'ne kaldırıldı. 1950'de yürürlüğe giren af yasasıyla tekrar özgürlüğüne kavuştu. Piraye Hanım'dan ayrılıp cezaevinde sürekli ziyaretine gelen dayısının kızı Münevver Andaç ile evlendi. Doğan oğullarına Mehmed adını verdiler. Sürekli izlendiğini anlayınca tekrar yurtdışına gitmeye karar verdi. 1951'de Karadeniz yoluyla Bulgaristan ve Romanya üzerinden Moskova'ya gitti.
25 Temmuz 1951'de Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarıldı. Yurtdışında birçok uluslararası kongreye katıldı. Kitapları birçok dile çevrildi. 1959'da kendisinden 30 yaş küçük olan Rus Vera Tulyakova ile evlendi. 1963'te bir kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi. Moskova'da Novodeviçiy Mezarlığı'nda toprağa verildi. İlk şiirlerini hece vezniyle yazdı. Ama içerik bakımından diğer hececi şairlerden uzaktı. Toplumsal içerikli bir şiir kurdu. Moskova'daki yıllarında özellikle geleçekçiliğin önemli isimlerinden Mayakovski'nin etkisiyle hece veznini bırakıp serbest şiire yöneldi. "835 Satır" kitabı yayınlandığında büyük şaşkınlık yarattı. Ama Ahmet Haşim, Yakub Kadri gibi şairler ondan övgüyle sözetti. Kendisini izleyen genç şairler de serbest şiire yöneldi. 1936'ya kadar yayınlanan kitaplarıyla Cumhuriyet dönemi şiirinin değerlerini kökünden sarstı. "Şeyh Bedrettin Destanı"nda ise şiirini tam anlamıyla bir ulusal bireşime ulaştırdı. Divan ve halk şiiri söyleyişlerini, çağdaş bir şiir anlayışı içinde eritti. En önemli eserlerinden "Memleketimden İnsan Manzaraları"nı 1941'de cezaevinde yazmaya başladı. 2'nci Meşruriyet'ten 2'nci Dünya Savaşı'na kadar uzanan geniş bir zaman diliminin öyküsünü bu eserinde destanlaştırdı. Düzyazı, şiir, senaryo tekniklerinin iç içe kullanıldığı bu eser, yeni bir türün habercisi oldu. Şiir kitapları 1938'den 1965'e kadar Türkiye'de basılamadı. Ancak, ölümünden iki yıl sonra 1965'ten itibaren yayınlanabildi.
NAZIM HİKMET'İN ŞİİRLERİ 1 Ben Senden Önce Ölmek İsterim
2 23 Sentlik Askere Dair
3 Açların Gözbebekleri
4 Açlık Ordusu Yürüyor
5 Ağa Camii
6 Asya-Afrika Yazarlarına
7 Ayağa Kalkın Efendiler
8 Bahri Hazer
9 Bayramoğlu
10 Zafere Dair
11 Bence Şimdi Sen De Herkes Gibisin
12 Benim Oğlan Fotoğraflarda Büyüyor
13 Berkley
14 Beş Satırla
15 Beyazıt Meydanı'ndaki Ölü
16 Bir Acayip Duygu
17 Bir Ayrılış Hikayesi
18 Bir Cezaevinde, Tecritteki Adamın Mektupları
19 Bir Dakika
20 Bir Gemici Türküsü
21 Bir Hazin Hürriyet
22 Bir Kız Vardı Japonya'da
23 Bir Küvet Hikayesi
24 Bu Vatana Nasıl Kıydılar
25 Bugün Pazar
26 Bulut mu Olsam
27 Bulutlar Adam Öldürmesin
28 Büyük İnsanlık
29 Büyük Taarruz
30 Çankırı Hapishanesinden Mektuplar I
31 Çankırı Hapishanesinden Mektuplar II
32 Çankırı Hapishanesinden Mektuplar III
33 Çankırı Hapishanesinden Mektuplar IV
34 Çankırı Hapishanesinden Mektuplar V
35 Çarlık Rusyasının Ölümü
36 Cevap Numara Dört
37 Ceviz Ağacı
38 Ceviz Ağacı İle Topal Yunus'un Hikayesi
39 Çınarı Yıkmak İçin Baltayı Köküne Vururlar
40 Çocuklar Yarın Ölebilir
41 Çocuklarımıza Nasihat
42 Davet
43 Doğum
44 Don Kişot
45 Dünyanın En Tuhaf Mahluku
46 Ellerinize ve Yalana Dair
47 Erzurum ve Sivas Kongreleri
48 Fakir Bir Şimal Kilisesinde Şeytan İle Rahibin Macerası
49 Fevkal,de Memnunum Dünyaya Geldiğime
50 Gazete Fotoğrafları Üstüne I
51 Gazete Fotoğrafları Üstüne II
52 Gazete Fotoğrafları Üstüne III
53 Gazete Fotoğrafları Üstüne IV
54 Gazete Fotoğrafları Üstüne V
55 Gazete Fotoğrafları Üstüne VI
56 Gelmiş Dünyanın Dört Bir Ucundan
57 Giderayak
58 Gövdemdeki Kurt
59 Gözlerimiz
60 Gözlerin
61 Güneşi İçenlerin Türküsü
62 Güneşte
63 Güney Dağlarının Hatırasında Kalan
64 Güz
65 Hasret
66 Hasret
67 Herkes Gibisin
68 Hürriyet Kavgası
69 İki Serseri
70 İnci
71 İnsan
72 İstanbul'da, Tevkifane Avlusunda
73 İstiklal
74 İyimser Adam
75 İyimserlik
76 Japon Balıkçısı
77 Kadınlar
78 Kadınlarımızın Yüzleri
79 Kalbim
80 Kar Yagiyor
81 Karanlıkta Kar Yağıyor
82 Karıma Mektup
83 Karlı Kayın Ormanında
84 Kemal Tahir'e Mektup
85 Kerem Gibi
86 Kırkıncı Yılımız
87 Kışlık Saray
88 Kiyamet Sureleri
89 Kız Çocuğu
90 Kocalmaya Alışıyorum
91 Kore'de Ölen Bir Yedek Subayımızın Menderes'e Söyledikleri
92 Kosmosun Kardeşliği Adına
93 Kuvayi Milliye - Altıncı Bap
94 Kuvayi Milliye - Başlangıç
95 Kuvayi Milliye - Beşinci Bap
96 Kuvayi Milliye - Birinci Bap
97 Kuvayi Milliye - Dördüncü Bap
98 Kuvayi Milliye - İkinci Bap
99 Kuvayi Milliye - Sekizinci Bap
100 Kuvayi Milliye - Üçüncü Bap
101 Kuvayi Milliye - Yedinci Bap
102 Lodos
103 Masalların Masalı
104 Mavi Gözlü Dev, Minnacık Kadın ve Hanımelleri
105 Mavi Liman
106 Memed'e Son Mektubumdur
107 Memet
108 Memleketimden İnsan Manzaraları
109 Memleketimi Seviyorum
110 Merhaba Çocuklar
111 Mevlana
112 Mor Menekşe, Aç Dostlar ve Altın Gözlü Çocuk
113 Mukaddes Karın
114 Münevver'in Doğum Günü
115 Nasılsın?
116 Nerden Gelip Nereye Gidiyoruz?
117 Nikbinlik
118 Niyazalant Sömürgesi
119 O ve Aksakallılar
120 Ölçü
121 Ölüme Dair
122 Onlar
123 Onun Doğuşu ve Demirhane Bacası
124 Orkestra
125 Otobiyografi
126 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri
127 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 1 Ekim 1945
128 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 10 Ekim 1945
129 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 12 Aralık 1945
130 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 12 Kasım 1945
131 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 13 Aralık 1945
132 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 13 Kasım 1945
133 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 14 Aralık 1945
134 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 18 Ekim 1945
135 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 2 Ekim 1945
136 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 20 Eylül 1945
137 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 20 Kasım 1945
138 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 21 Eylül 1945
139 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 22 Eylül 1945
140 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 23 Eylül 1945
141 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 24 Eylül 1945
142 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 25 Eylül 1945
143 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 26 Eylül 1945
144 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 27 Ekim 1945
145 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 28 Ekim 1945
146 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 30 Eylül 1945
147 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 5 Aralık 1945
148 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 5 Ekim 1945
149 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 5 Kasım 1945
150 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 6 Aralık 1945
151 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 6 Ekim 1945
152 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 7 Aralık 1945
153 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 7 Ekim 1945
154 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 8 Ekim 1945
155 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 8 Kasım 1945
156 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 9 Ekim 1945
157 Piraye İçin Yazılmış Saat21 Şiirleri1945 yılı Aralık ayının
158 Rubailer - I. Bölüm
159 Rubailer - II. Bölüm
160 Rubailer - III. Bölüm
161 Şaban Oğlu Selim İle Kitabı
162 Şair
163 Salkımsöğüt
164 Saman Sarısı
165 Şehitler
166 Sen
167 Seni Düşünmek
168 Sevgilim
169 Sevgilim
170 Seviyorum Seni
171 Silahsız İnsanlar
172 Tahirle Zühre Meselesi
173 Teftiş
174 Türk Köylüsü
175 Türkiye İşçi Sınıfına Sel,m!
176 Türküler
177 Üç Selvi
178 Vasiyet
179 Vatan Haini
180 Veda
181 Vera'nin Uykudan Uyanişi
182 Vera'ya
183 Yaşamak Seni Sevmek Gibi...
184 Yaşamaya Dair - I
185 Yaşamaya Dair - II
186 Yaşamaya Dair - III
187 Yine De İyimserlik
188 Yine İyimserlik Üstüne
189 Yine Memleketim Üzerine Söylenmiştir
190 Yine Ölüme Dair
191 Yine Sana Dair
192 Yirminci Asra Dair
193 Yolculuk
194 Yürümek
NAZIM HİKMET'IN UNUTULMAZ SÖZLERİ
Sevmek, sevdiğin kişiyle birlikte olmak değildir unutma! Çünkü aşk; onunla yaşamak değil, onu yaşamaktır aslında…
Ne kadar seviyorsun dersen; o kadar işte. Tavanı kadar sokağın ve dibi kadar cehennemin…
Kim bilir. Masalınızın kahramanı, başka bir hik,yenin figüranı olmaya gitmiştir belki de.
İnsan birisiyle yaşlanmalı, birisi yüzünden değil!
Her gelen sevmez ve hiçbir seven gitmez unutma. Bil ki; giden dönüyorsa sevdiğinden değil, kaybettiğindendir aslında!
Gelinler aynada saçını tarar, aynanın içinde birini arar. Elbet böyle sizi de aradılar. Gelinlere kıymayın efendiler.
Bu göl İznik gölüdür. Durgundur. Karanlıktır. Derindir. Bir kuyu suyu gibi içindedir dağların.
Ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya.
Antepliler silahşor olur, uçan turnayı gözünden, kaçan tavşanı ard ayağından vururlar.
Ve gayrısı mesela benim on sene yatmam laf-ı güzaftır.
Yağmur yağıyordu boyuna. Sözü onlar alıp dediler ona: daha pazar kurulmadı kurulacak. Esen rüzg,r durulmadı durulacak. Boynu daha vurulmadı vurulacak.
Sen benim sarhoşluğumsun, ne ayıldım, ne ayılabilirim, ne ayılmak isterim!
Önemli olan zamana bırakmak değil, zamanla bırakmamaktır.
Ne ben sana kızarım, ne de zatın zahmet edip bana küssün. Artık seninle biz, düşman bile değiliz.
Matematik, sibernetik, fizik, müzik, tüm bunlar, eninde sonunda, sadece, insanlar şiir okumayı öğrensinler ve anlasınlar diye gereklidir.
Kelebek misalidir aşk; anlamayana ömrü günlük, anlayana bir ömürlük!
İki şey var ancak ölümle unutulur, anamızın yüzüyle şehrimizin yüzü.
Hapşurduğumda; çok yaşa, iyi yaşa yerine benimle yaşa deseydi keşke. Bende; sende gör değilde, emrin olur deseydim sessizce.
Geçtim putların ormanından baltalayarak, ne de kolay yıkılıyorlardı.
Dövüşebilirim, doğru bulduğum, haklı bulduğum, güzel bulduğum her şey için, herkes için, yaşım başım buna engel değil.
Büsbütün unuttum seni eminim, maziye karıştı şimdi yeminim, kalbimde senin için... Yok bile kinim, bence sen de şimdi herkes gibisin.
Ben hem kendimden bahseden şiirler yazmak istiyorum, hem bir tek insana, hem milyonlara seslenen şiirler.
Dörtnala gelip uzak Asya'dan Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim.
Biz; ince bel, ela göz, sütun bacak için sevmedik güzelim. Gümbür gümbür bir yürek diledik kavgamızda...
Benim kelime hazinem çok geniştir, derdim. Senin bir kelimene yetemedim; git, ne demekti sevgilim?
Ben Türk dillinin şairiyim. Hayatımı buna adadım.
Aşk, bazen gitmekle kalmak arasında verdiğin en büyük savaştır. Sevmeyenin aklı, gerçekten sevenin kalbi kazanır bu savaşı.
Ya ölü yıldızlara götüreceğiz hayatı, ya da ölüm inecek yeryüzüne.
Ve aynı ihtirasla tekrar ediyorum yine. Onlar ki; toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar. Korkak, cesur, cahil ve çocukturlar.
Umuda bin kurşun sıksa da ölüm, unutma! Umuda kurşun işlemez gülüm.
Tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da, hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Sevdiğin müddetçe ve sevebildiğin kadar, sevdiğine her şeyini verdiğin müddetçe ve verebildiğin kadar gençsin.
Sebebi ne seni bir bıçak yarası gibi hatırlamamın? Sen böyle uzakken senin sesini duyup, yerimden fırlamamın sebebi ne?
Pamuk gibiydi bembeyazdı ekmek.
Ölüm kendinden önce bana yalnızlığını yolladı.
O, yalnız ağaran tanyerini görüyor ben, geceyi de sen, yalnız geceyi görüyorsun, ben ağaran tanyerini de.
Nabzını boşlukta sayan bir gece.
Kadınlarımızın yüzü acılarımızın kitabıdır. Acılarımız, ayıplarımız ve döktüğümüz kan karasabanlar gibi çizer kadınların yüzünü.
İçimde ikinci bir insan gibidir seni sevmek saadeti.
Hani derler ya ben sensiz yaşayamam diye işte ben onlardan değilim ben sensiz de yaşarım; ama seninle bir başka yaşarım...
Giderayak işlerim var bitirilecek, giderayak.
Gece gelen telgraf dört heceden ibaretti: vefat etti.
Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini.
Dost uğrunda ölmek kolay, fakat uğrunda ölünecek dostu bulmak zordur.
Bazen önemli olmamalı gidecek olan ya da gelmeyen. Çünkü bazen, başlaman gerekir her şeye yeniden.