Spor yazarlarından Gürcan Bilgiç, Fenerbahçe'nin evinde Athletic Bilbao'ya 2-0 mağlup olduğu maçı Sabah'taki köşesinde değerlendirdi.
Başından sonuna kadar kaos içinde yaşandı maç. Samet Akaydın'ın son adam olarak rakibe yaptığı ilk golün asisti ile birlikte, maç tribünler için bitti. Bilbao yerine Samet rakip oldu seyredenlere. Kazanılması gereken maç, oyuncular için bir anda "saklanılan" dakikalar haline dönüştü.
"Bir hata yaparsam, beni de protesto ederler" diye düşündüğünde bir futbolcu, yapacağını da yapamaz hale gelir. Daha kadrolar açıklandığında "Samet'in ne işi var" diyen sayısı o kadar fazlaydı ki… "Özel biri"nin bu kararındaki "özellik" herkesin merakıydı. Oyuncunun "sarsak" özelliği, taraftar tarafındaki sabıkaları falan hesabında olamamış Mourinho'nun. "Büyük hoca"nın böylesine "küçük" detaya takılmadığını gördük. Maçın da ipini çekti.
"İstifa" isyanı her taraftarın hakkıdır. Memnun değil sahadan. İki derbiyi de kaybeden takımı olması bir yana, "Bu maçı kazanacağım" mesajı veren bir takım dili de yok ortada. Başkanına veya yöneticisine "Bu işi düzeltin" diyor. Mourinho, "Van Bronckhorst'a yaptığınızı bana yapmayın" dedi. Ancak şimdi çıkıp ortaya, özellikle sabrı kalmayan taraftar karşısında sorumluluğu almalı.
İstediği her oyuncuyu aldılar, her imkânı sağladılar, geçmiş maçlardaki benzer durumlara rağmen kimse tek kelime etmedi. Hâlâ Fenerbahçe'nin ruhunu anlamış değil. Kendi hesapları içinde "defans kültüründen" bahsedebiliyor. Kulübesindeki "garanti" oyunculara rağmen Samet'i oynatıyor. Saha içi planda ortaya koyduğu tek farklılık Amrabat'ı iki stoperin önüne koyması.
Yenilmek değil hassas nokta, F.Bahçe'nin takım olarak agresifliği ortaya koyamaması, baskıyı doğru yapamaması. Special One'ın karşısında güçlü bir rakip var; F.Bahçe taraftarı…