Spor yazarları, Fenerbahçe'nin Union Saint-Gilloise karşılaşmasını değerlendirdi.
UĞUR MELEKE: "Mourinho, bu maçta karşılaştığı meslektaşından hem yaş, hem mesleki deneyim olarak bir çeyrek yüzyıl ileride. Ancak bu maçta futbol olarak öyle bir fark yaratamadı Mourinho. Fenerbahçe’nin takım boyu hala çok uzun. Mourinho’nun böyle bir fırsat varken savunmada geçen sezonun asları Djiku-Becao ikilisini denemesini beklerdim. Zira o ikili, top hücumdayken orta çizgiye basıyorlardı. Bu haliyle Fenerbahçe çok fazla gelgite izin veriyor, adeta lunaparkta bir hız treninde gibi. Maç içinde çok yükseğe çıkılan anlar oluyor ama çok hızlı düşüşler de söz konusu. Bu maçta ilk 11 fırsatı bulanlardan En-Nesyri çok kaçırdı ama en sonunda Mac Allister’ı attırdı. İrfan Can sahada olduğunda duran toplar daha etkili kullanılıyor. Amrabat da çalışkan ve arzuluydu." [Hürriyet]
ÖMER ÜRÜNDÜL: "İkinci yarı da kontrol Fenerbahçe'deydi Rakip 10 kişi kaldıktan kısa süre sonra ikinci gol de gelince Fenerbahçe çok rahatladı. Maç o dakikada bitmişti. Ama konsantrasyonunu kaybederseniz hiç beklenmedik anda sürprizlerle karşılaşırsınız. Osayi gereksiz bir penaltıya sebep olunca ikinci sarıdan, kırmızı kart gördü. Livakovic penaltıyı kurtardı. Ama Fenerbahçe o morale rağmen gol yedi. Neyse ki maç 3 puanla tamamlandı." [Sabah]
ENGİN VEREL: "İkinci yarıda Fenerbahçe geriden doğru oyun kurup, Amrabat önderliğinde rakibin boşluklarından fırsatlar bulmaya başladı. Hoca nerede görev verirse orada oynarım diyen Amrabat'ın en doğru yerde olduğunu düşünüyorum. İlk yarıda eksik olan en önemli konuyu, ilk toplara müdahaleyi de ikinci yarıda doğru yapan bir Fenerbahçe vardı. Ancak günün çalışkan fakat şanssız ismi En Nesyri, topu bir türlü ağlarla buluşturamadı. 75'inci dakikaya geldiğimizde de rakibin 10 kişi kalmasını sağlayan isim oldu. Elbette galibiyete rağmen eksikler vardı. Ama eksik olmayan şey Fenerbahçe ruhu ve mücadele azmiydi. Maçlar kazanılır, kaybedilir ama taraftarın görmek istediği işte bu savaşçı ruhtur." [Akşam]
GÜRCAN BİLGİÇ: "Mourinho'nun da, takımın da galibiyete ihtiyacı vardı. Daha sezonun altıncı haftasında "şampiyonluk" tartışılır hale gelmişti çünkü. "Kırılgan" taraftar psikolojisi işi "yürüyüş" yapmaya kadar abarttı. Artık her maçları "final" oldu. Mourinho ve ekibi de nereye geldiklerini anlamıştır, Samandıra'nın diğer "yenileri" de…"
AHMET ÇAKAR: "Fenerbahçe kazanmak zorundaydı. Hem Galatasaray mağlubiyetini bir nebze olsun unutturmak hem de Avrupa macerasının ilk maçında evinde 3 puan almak istiyordu. Zar zor başardılar. Kazandılar ama asla iyi oynamadılar. Çok fazla soru işareti var." [Sabah]
TAYFUN BAYINDIR: "Başta bu maçın en iyisi olan Livakovic olmak üzere, sarı-lacivertli ekibin hem kanat bekleri hem de iki stoperi baskıdan pasla nasıl çıkılacağını bilmiyorlar. Asla bu savunma bloğunun beş isabetli pas yaptığını görmedik. Livakovic top almak için gelen göbek dağıtıcısına (ki bu oyuncu çoğunlukla Amrabat, zaman zaman da Fred oluyor.) hızlı ilk pası atmaktan korkuyor. Baskıyı çözmekteki temel hata bu... Livakovic geciktiği sürece de rakip çabuk alan daraltıyor. Bu durumda da topu alan hangi savunmacı olursa olsun gördüğü ilk takım arkadaşına topu öylesine atıyor, doğal olarak hiç bir organize çıkış ya da hiçbir organize set oyunu hayata geçmiyor. Sonuçta maçın neredeyse tamamında Belçika ekibi kendi evinde gibi oynama şansı yakaladı, 90 dakikanın geniş bir kesiminde de maçı kontrol eden taraftı." [Milliyet]