Kariyerimin en çok kupa kazandığım dönemiydi. 4 yılda 7 kupa kazandı. Türkiye’de en çok her yıl ayrı bir şampiyonluk kutlamayı özledim. İlk geldiğimde Juventus’tan 1 yıllığına kiralanmıştım ama hikayem 4 yıl sürdü. Türkiye’de en çok şampiyonluk yaşayan Brezilyalı oyunculardan oldum. Türk insanını özlüyorum. Çünkü onlarla çok kupa kazandık. Onların tutkusunu, bana karşı olan ilgilerini gördüm. Bu sadece Galatasaray taraftarı için değil, Türk taraftarlar için geçerli.
Juventus gibi dünyanın en iyi takımları arasında gösterilen bir yerden ayrılmıştım. Çok iyi bir takımdı. Birçok kişi bu transferi kariyerimde bir geri adım olarak nitelendirdi fakat benim için Galatasaray gibi muhteşem bir kulüpte oynamak hayallerin gerçeğe dönüşmesiydi.
İmparator Fatih Terim yeniden takımın başına geçti. Açıkçası onunla eski sıklıkla görüşemiyorum, çok az mesaj uygulaması kullanıyor. Fakat Mert Çetin aracılığıyla iletişim kurabiliyoruz. O dönem beni Galatasaray’a kazandıran idari menajer Şükrü Hanedar ile de görüşüyorum. Uzun yıllar sonra geri geldiler ve takımı şampiyonluk için yönetiyorlar. Aynı zamanda son 2 yılda şampiyonluk yaşadılar. Onlarla neredeyse her gün görüşüyorum. Kulüp de beni oldukça fazla kullanıyor. Derbi mücadeleleri öncesinde onlara başarı dilemek ve pozitif enerjimi yollamak için video hazırlıyorum. Bence bu nedenlerle hikayemin bitmediğini düşünüyorum ve oynayıp oynamadığıma bakmaksızın bir gün Galatasaray’a geri döneceğime inanıyorum.
Bence futbolda imkansız diye bir şey yoktur. Atletico Madrid gibi önemli bir kulüp 2 yıl üst üste kupada final oynadı. Borussia Dortmund gibi Avrupa’nın en önemli 8 takımı arasında gösterilmeyen bir kulüp de final oynadı. Leicester City yakın geçmişte İngiltere Premier League’i kazandı. Yani takımlara bağlı olarak hiçbir şey imkansız değildir.
Racing Santander forması giydiğim sırada Real Madrid’i sahasında mağlup etmiştik. Maç 2-1 bitmişti ve ben de 1 gol kaydetmiştim. O maça kadar İspanya 2. Ligi’ne düşmemek için savaşıyorduk ve Real Madrid’de Zidane, Beckham, Ronaldo ve Roberto Carlos gibi isimlerle şampiyonluk mücadelesi veriyordu. Bu maç ve galibiyet benim için çok önemliydi çünkü Avrupa’daki ilk golümü kaydetmiştim. Galatasaray’dayken 2013’te Real Madrid ile Şampiyonlar Ligi çeyrek finalinde karşılaşmıştık. Eğer o turu geçseydik Şampiyonlar Ligi şampiyonu olabilirdik çünkü takımımız çok kaliteliydi. İlk maçı 3-0 kaybetmiştik ve yediğimiz son gol kural dışıydı. Evimizdeki maçta ise son dakikalara 3-1 önde girmiştik ve o maçta Ronaldo’nun ilk golü ofsayttı. Eğer o sezon Var sistemi olsaydı turu geçerdik. O yüzden futbolda imkansızın olmadığını düşünüyorum. Onlara karşı oynadığım bu 3 maç benim için dikkate değerdi.
Başka oyuncularla kıyaslanmak istemem, bence bir tane Melo var. Aynı anda hem güçlü, hem teknik hem de skorer özelliği olan bir oyuncu bulmanın zor olduğunu düşünüyorum. İlk sezonumda Galatasaray için 13 gol kaydettim ve 4 sezon üst üste ligin en iyi defansif orta saha oyuncusu olan biri için bu başarması oldukça zor bir şey. Ayakları her zaman yere basan
birisiyim. Hiçbir zaman bununla övünmedim çünkü Tanrı’nın bana yardımcı olduğunu biliyorum. O yeni Melo, o yeni Veron, o yeni Dunga gibi kıyaslamaları sevmiyorum. Herkesin kendi hikayesi ve oyun stili var. Nzonzi de Marcao da iyi oyuncular. Nzonzi yanılmıyorsam Dünya Kupası’nı kazanan Fransa’nın bir parçasıydı.
Alex De Souza, Türkiye’ye gitti ve birçok kapı araladı. Takımı için birçok kupa kazandı. Jardel ve Taffarel de keza. Bu oyuncuların ardından ben de kupalar kazandım. Galatasaray, Avrupa kupalarına uzandığında hep Brezilyalı oyuncular kadrosunda bulunuyordu. Bence bu sevginin sırrı bu oyuncuların Türkiye’de başarılı olup, kupalar kaldırıp, güzel bir futbol sahaya koyarak Brezilyalı karizmasını yansıtmalarıdır.
Galatasaray ile birçok unutulmaz başarı yakaladım ama en özeli en büyük rakibimiz olan Fenerbahçe’nin sahasında kupa
kaldırmamızdı. Oraya gittik, rakibimizi geçtik ve onların evinde şampiyonluğu kutladık. Brezilya’da Flamengo, Maracana’da Vasco De Gama’yı mağlup edebilir, Palmeiras, Corinthians’ı yener ama bu çok farklı bir şeydi. Normal sezonu kolay bir şekilde önde kapatarak şampiyon olmuştuk ama sistemin değişikliği nedeniyle yeniden mücadele etmemiz gerekiyordu. Son maçı oynamak için Fenerbahçe’nin sahasına gidecektik. Evden çıktık ve kamp yapmak için otele gittik. Gergin değildik ama hepimiz bu finali düşünüyorduk. Bütün ülkede hayat durmuştu.
Muslera, çok sevdiğim bir arkadaşım. O’nun hakkında konuşmak çok kolaydır. Profesyonelliğinin üzerine söylenecek bir söz bulamam. 4 yıl boyunca beraber oynadık ve Taffarel tarafından çalıştırılıyordu. Ben ayrıldığımda o halen oradaydı. Taffarel mükemmel bir karakter. Aynı zamanda Galatasaray tarihi için çok önemli bir figür. Onunla arkadaşlığımız halen sürüyor. Muslera bugün kaptanlık görevini yapıyor. Onun gibi bir kaleciye sahip olmak oldukça fark yaratıyor.
Lionel Messi'nin takımımda olmasını isterdim çünkü o futbol tarihinin en iyisi. Takımımda olmasını isterdim. Zidane da aynı şekilde. Gerçeküstü bir kalitesi vardı. Çok genç yaşta ona karşı oynamıştım, topla birlikte adeta dans ediyordu, absürt bir yeteneğe sahipti.
Falcao ile Galatasaray’a gelmeden çok önce konuşmuştuk. Bana Galatasaray hakkında birçok soru sormuştu ve ben de “gidebilirsin, bir kere bile düşünme..” yanıtını vermiştim. Bence Galatasaray için çok iyi bir seçim. Sahada oldukça iyi bir top hakimiyeti var. Belki Porto ve Atletico Madrid’de görmeye alıştığımız Falcao olmasa da halen golü koklayabilen bir isim. Takım için çok önemli çünkü Falcao’ya fırsat yaratırsanız golü yapacaktır. Gününde olsun veya olmasın, Galatasaray’a çok şey katacaktır.
Sneijder ile çok şey yaşadık. Sneijder çok teknik bir futbolcuydu. Uzaktan şutları etkiliydi ve oyunun gidişatını belirleyebilecek kapasitede bir oyuncuydu. Derbilerde de başarılı performans göstermişti. Topu aldıktan sonra ona pası verirdim, rakip yarı sahaya geçip uygun pozisyonda vurduğunda gol olacağını bilirdim ve kendimi gol sevinci için hazırlardım. Fenerbahçe derbilerinde de böyle olmuştu. Ekim 2014’te 2-1 kazandığımızda goller onun ayağından gelmişti. Nisan 2014’teki maçta da ona verdiğim pasla ceza sahasında topa vurdu ve attığı güzel gol ile 1-0 kazanmıştık.
Birçok formam var ama en unutulmazı Avrupa’daki ilk maçımdan sakladığım forma en önemlisidir. Avrupa’daki ilk maçımı hatırlıyorum. O dönem Brezilya Milli Takımı’na çağırılmıştım. Nou Camp’ta Mallorca formasıyla çıktığım ilk maçta Eto’o bana formasını vermişti. Ondan formasını istemiştim ve maç sonrası verebileceğini söylemişti. Maç bitiminde soyunma odasına giderek bana formasını verdi. Daha sonraları kendisiyle iyi bir arkadaşlığımız oldu. Fiorentina ve Juventus’ta görev yaptığım zamanlar o da Inter forması giyiyordu ve bu sayede birçok defa karşılıklı oynama fırsatı bulduk. Bir defasında röportaj verdiğim sırada şaka yaparak röportajı engellemeye çalışmıştı. Eto’o gibi önemli başarılar elde etmiş, Ronaldinho ile Barcelona’da oynamış bir oyuncunun bana forma vermek için soyunma odasına gitmesini unutamam.