-Kendinizden biraz bahseder misiniz?
Merhabalar, tabii ki memnuniyetle. Ben Köln doğumluyum. Yirmi yaşındayım. Şu an İstanbul’da yaşıyorum ve Beşiktaş’ta oynadığım için çok mutluyum. Özetle bunları söyleyebilirim.
-Nasıl bir ortamda büyüdünüz?
Benden dört yaş büyük ablamla birlikte orta halli bir ailenin çocuğu olarak büyüdüm. Mutlu, sıcak bir yuvanın içinde büyüdüğümü ve bugünlere gelebildiğimi gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.
-Hayallerinizden bahseder misiniz? Küçük bir çocukken neler hayal ederdiniz? Şimdi sırada hangi hayaller var?
Hedefim her zaman profesyonel bir futbolcu olmaktı. Bunu gerçekleştirmek için çok çalıştım. Tüm hayatımı buna adadım. 2020 yılında Schalke 04 ile ilk profesyonel maçıma çıktım ve emeklerimin karşılığı olarak Türkiye’nin en büyük takımına transfer oldum. Bundan sonra ise daha fazla çalışarak, daha iyi bir futbolcu olmayı hedefliyorum.
-Köln’ün öz kaynak düzeninde başlayan ve Schalke 04’e kadar uzanan bir kariyeriniz var. Orada aldığınız eğitimin futbolunuza katkılar neler oldu?
Köln’ün alt yaş kategorilerinde on bir seneye yakın futbol oynadım. U-19 seviyesindeyken Schalke 04’e transfer oldum ve potansiyelimi sahaya yansıttıktan çok kısa bir süre sonra yaklaşık yarım sezonun ardından A Takım’a geçtim. Bütün bu zamanların içerisinde aldığım eğitimlerin oyunuma mental ve fiziksel olarak çok büyük katkıları oldu. Kendimi daha güçlü, daha dinamik ve donanımlı hissediyorum.
-Fiziksel olarak direkt dikkat çeken bir futbolcusunuz. Fiziğinizin bu denli iyi olmasının sırrı nedir?
Vücuduma ve fiziksel gelişimime en ince ayrıntıya kadar dikkat ediyorum. Antrenmanlardan sonra bireysel çalışmalarıma devam ediyorum. Beslenmenin gelişim açısından önemini çok iyi kavradığımı düşünüyorum. Zararlı gıdalardan uzak duruyorum. Bir futbolcu için vücudu her şeydir. Profesyonel futbolcuysanız ve geleceğinizi onunla inşa etmek istiyorsanız vücudunuza dikkat etmek ve özen göstermek zorundasınız. Ben de bunları yapıyorum açıkçası.
-Gelişiminiz için antrenörleriniz ekstra antrenmanlara teşvik ediyor muydu?
Taktik ve normal antrenmanlar haricinde fiziksel gelişim için antrenmanlar yapıyorduk ama takım arkadaşlarımdan ve rakiplerimden daha öne çıkmak istediğim için ilave antrenmanlar yapmam gerektiğinin farkındaydım. Almanya’da fiziksel güç çok önemli unsur. Çünkü sahada ayakta kalmanız gerekiyor. Fark yaratabilmek ve bir adım öne çıkabilmek için çok dikkat ederek yaşıyordum.
-Almanya’daki öz kaynak düzenini anlatabilir misiniz?
Taktiksel anlamda yoğun bir bilgi ve uygulama programıyla gelişiyorsunuz. Almanya’daki en önem verilen noktalardan bir tanesi bunlar. Aynı zamanda saha dışında yaptığınız fitness antrenmanları da bir o kadar önem veriyorlar. En önemlisi mental olarak her gün hazır olmanız gerektiğini size aşılıyorlar. Siz de buna göre düzeninizi oluşturuyorsunuz.
-Herkes tarafından bilinen Alman disiplini, futbol ve futbol dışı yaşamınıza nasıl etkileri oldu?
Oradaki disiplin futbol hayatımı ister istemez etkilemiştir ama konu sadece Alman disiplini değil. Benim zihnimde de öz disiplin vardı. İşleri sıkı tutmam da aynı derecede etkili oldu. Hem futbol eğitimi aldığınız yerde hem de içinizde bir disiplin varsa ikisinin birleşimi güzel sonuç veriyor.
-Gençlere verilen eğitim ve yapılan yatırımı Almanya ve Türkiye özelinde kıyaslar mısınız?
Dediğim gibi Almanya’da disiplin her zaman vardı. Verilen eğitimler neticesinde genç futbolcular nerede, ne yapmaları gerektiğini bilerek yetişiyorlar. Futbolcular, futbolda sadece yeteneğin yetmeyeceğini bildiği için daha sıkı çalışıyorlar ve düzene göre yetiştiriliyor. Baktığınızda Türkiye’de de benzer bir yapı görebiliyorsunuz.
-Bundesliga ile Süper Lig arasında gözlemlediğiniz farklılıklar nelerdir?
En önemli fark hız. Bundesliga’da bir sonraki hamleyi ve pası düşünecek çok fazla zamanınız olmuyor. Maçların ritmi Süper Lig’e göre çok daha hızlı ilerliyor. Bundesliga’da daha fazla koşuluyor ve topu kaybettikten sonra geri kazanmak için baskıya çabuk başlanıyor. En önemli farkların bunlar olduğunu düşünüyorum.
-Beşiktaş’a transfer sürecini anlatabilir misiniz? Teklif geldiğinde neler hissettiniz?
Transferin son günleriydi ve Beşiktaş’ta oynama fikri beni çok mutlu etmişti. Özellikle de Şampiyonlar Ligi’nde oynayabilme ihtimalimi düşününce çok heyecanlandım. Mazisiyle, kazandıkları ve misyonuyla çok büyük bir kulübe geleceğimi en başından beri biliyordum. Fazla düşünmeden bu ailenin bir ferdi oldum ve çok da mutluyum.
-Genç yaşta başka bir ülkeye gitmek sizin için zor bir karar mıydı?
Zor bir karardı tabii ki. Ama bu tarz tecrübeleri de edinmek gerekiyor. Çünkü bu yönden elde edinilen tecrübeler futbolcuları ileriye taşıyor.
-Türkiye’ye gelmeden önce Türk futbolunu ve Beşiktaş’ı takip ediyor muydun?
Yakından takip ediyordum. Ülkeden, saat farkından ve maç programlarından dolayı düzenli olmasa da elimden geldiğince takip etmeye gayret ettim. Özellikle derbi ve Avrupa Kupası maçlarını kaçırmadım. Hem Almanya’da yaşayan bir Türk vatandaşı olmamdan dolayı hem de Beşiktaş taraftarı olmamdan nedeniyle sürekli takip halindeydim.
-Beşiktaş’a gelmeden önce kadroyu incelediniz mi? Hangi isimlerin varlığı sizi heyecanlandırdı?
Birbirinden değerli büyük isimler vardı takımda ve hepsi teker teker beraber oynayacağım için heyecanlandığım isimlerdi açıkçası. Gözlemleyip bir şeyler öğrenebileceğim isimlerle bir arada olduğum için çok mutluyum.
-Beşiktaşlı olduğunuzu söylemiştiniz. Unutamadığınız ve maçlarını izlerken sizi etkileyen futbolcular kimlerdi?
Benim için izlemesi en unutulmaz isim Ricardo Quaresma’ydı. Sonrasında Adriano Correia, Oscar Cordoba, Domagoj Vida gibi lider karakterli isimleri izlerken etkilendiğimi söyleyebilirim.
-Kasımpaşa maçında harika bir gol attınız. Takıma kısa sürede alışıp katkı vermeye de başladınız. Neler hissediyorsunuz bu durum ile ilgili?
Gün geçtikçe daha fazla süre almaya başladım. Bu öz güvenimi yükselttiği gibi beni de daha fazla mutlu etti. Tüm olanları düşününce çok mutlu oluyorum. Kasımpaşa maçındaki golüm ise oldukça keyif ve gurur vericiydi. Beşiktaş formasıyla gol atmak ve o sevinci sahada yaşamak, sadece yaşanabilecek bir his. Anlatılmaz!
-Vodafone Park hakkında neler söylemek istersiniz?
Tam anlamıyla çılgınca. Ses seviyesi bu kadar yükseğe çıkan bir taraftar grubunu daha evvel görmemiştim. Veltins-Arena’da da ses seviyesi yüksek ancak buradaki gibi coşkulu ve tutkulu değil. Şu ana kadar oynadığım en etkileyici stadyum Vodafone Park.