Fenerbahçe Başkan Adayı Ali Koç, Seçimli Olağan Genel Kurul Toplantısı'nda konuşmasını yaptı. Bu sırada kürsünün önünde bulunan bir grup üye taşkınlık yaptı. Aziz Yıldırım ve kardeşi Ali Yıldırım, aşağıya inerek üyeleri uyardı. Bu sırada kısa süreli arbede de yaşandı.
İŞTE ALİ KOÇ'UN SÖZLERİ...
"Sayın başkanım, Fenerbahçe tarihine yazılacak çok ama çok önemli işlere imza attınız. Sadce Fenerbahçe değil Türk sporu için de büyük hizmetleriniz oldu. Tesisleşme, stat, salonumuz, amatör şubelere yatırım, hayatınızı Fenerbahçe'ye raksetme... Tüm Fenerbahçeliler gibi ben de size ve yönetimlerinize minnettarım."
"SAÇINIZIN KILINA BİR ZARAR GELSE..."
"3 Temmuz saldırısında camia olarak ödediğimiz bedel, takdire şayan dimdik duruşunuz, kaçtı derken Türkiye'ye dönmeniz, kaçtı diyenler şu an kaçmış olması, bizlere vermiş olduğunuz cesaret yalnız Fenerbahçe'ye değil tüm Türkiye'ye örnek olmuştur. Bunun için de size bilhassa minnettarız. Her zaman yanınızda olduk, olmaya devam edeceğiz. Fenerbahçe camiası alçak FETÖ'ye karşı dimdik durmuştur, durmasını bilmiştir. "Ne şikesi, memleket elden gidiyor" ikazınızı biz anladık, tüm Türkiye'nin anlaması biraz zaman aldı. Bu da korkunç bedellere mal oldu. Liderliğinizdeki Fenerbahçe olmasa, bu tablo daha da vahim olabilirdi. Bundan sonraki süreçte arzulamadığımız bir sonuç takdirde, saçınızın kılına bir zarar gelse bir kere daha bir saniye bile düşünmeden verecektir."
"TV'YE ÇIKALIM, DERTLEŞELİM İSTEDİM"
Aklı olan her Fenerbahçeli size bu süreçte, Türk sporuna katkılarınız ve 3 Temmuz'daki dik duruşunuz için müteşekkir olacaktır. O dönemde bizler de Fenerbahçe'ye ve size sahip çıkmak için elimizden geleni yaptık. Takdir sizindir.
Sevgili Kongre Üyeleri,
Şu ana kadar pekçok şey yaşadık. Arzulamadığımız söylemler, konular oldu. İki taraf da pekçok söylem kullandı. Bilhassa mayıs ayının ortasından sonra. Bilhassa, benimle ilgili muhtelif hususlarda ithamlarda bulunuldu. Yaşanan bazı hadiselerden ötürü birbirimizden çok farklı şekilde, hatta zaman zaman siyah ve beyaz kadar farklı biçimde ifade ettik.
Tek tek gerekli yanıtları verdiğim bu hususlarla ilgili TV'ye çıkalım, dertleşelim istedim. Araya fitne girmesin, bizi birbirimize kırmasınla diye çağrıda bulundum. Siz yanaşmadınız. Bugün bu konularla ilgili kongre üyelerimizi daha fazla meşgul etmeyeceğim. Zira, sizler de en az benim kadar bu durumdan rahatsız olmuşsunuzdur. Bu noktalara gelebileceğimizi dahi tahmin etmiyorum. Doğruları kimin söylediğini sayın kongre üyelerimizin takdir ve vicdanına bırakıyorum. Sadece bilmenizi istiyorum ki, biribimizden birimiz doğruları söylemeyerek sizleri yanıltıyor.
"EN BÜYÜK TRANSFER FELSEFE DEĞİŞİKLİĞİ"
Bugün konuşmamda camiamızın neden bir dönüşüme, değişime ihtiyacı olduğunu anlatacağım. 49 ayrı etkinliğe katıldık. Binlerce insanın katıldığı. Dilimiz döndüğünce özlediğimiz, hayal ettiğimiz Fenerbahçe'yi, eski günlerimize nasıl döneceğimizi, zirveye kalıcı bir şekilde ilerlememiz gerektiğini anlatmaya çalıştık. Bunlarda da fazla detaya girmeyeceğim.
Ekonomi ve mali yapı bir öncelik. Mali konularda sürdürülemez bir durumda olduğumuzu, ekonomik özgürlük deyin bu konularda sıkıntılar olduğunu, böyle devam etmeyeceğini söyledik. En büyük transferimizin felsefe değişikliği olacağını söyledik. Başarıyla giden Olimpik branşları nasıl bir adım daha öteye götüreceğimizi, nasıl bir futbolcu fabrikamız olacağını anlatmaya çalıştık.
Fenerbahçe'nin kenetlendiği zaman neler başarabileceğini, o günleri çok özlediğimizi anlattık."
"İÇİMİZİ ACITSA DA, YÜZLEŞMEK DURUMUNDAYIZ"
Hem futbol hem değerlerimize değinmeye çalışacağım. Dolayısıyla, öncelikli eleştirilerimi finansal sıkıntılar ya da sportif konulara dair değil, bunlardan çok daha vahim olan bir başka derin yaramız üzerinden anlatmaya çalışacağım.
Fenerbahçemizin bütünlüğünü, geçmişini, yaralarını tehdit eden yaralardan bahsedeceğim. Beni çok dikkatli dinlemenizi istiyorum. İlk defa bu konulara değineceğim. Bu ağır yaralara baktığımız zaman taraftarımızın neden tepkili olduğunu, neden tribünlerimizin eskisi kadar dolu olmadığını, sokaktaki Fenerbahçeli'nin neden küskün olduğunu, ağladığını, kombine almadığını, maç dahi seyredemez hale geldiğini anlayacağınızı umuyorum.
Bu gerçekler içimizi acıtsa da yüzleşmek durumundayız. Sayın Başkanım, kimse Fenerbahçe'den büyük değil demiştiniz. Siz de Fenerbahçe'den büyük değilsiniz. Siz bunu unuttunuz. Bugün geldiğimiz noktada, kendinizi koskoca Fenerbahçe'nin önüne geçirdiniz. Unuttuğunuz büyük bir konudan bahsedeceğim. Her başarının, her dayanışmanın faktörü olan insandan bahsedeceğim. Her golün, her taktiğin faktörü insandan.
"REVIVO'LAR, ALEX'LER, RÜŞTÜ'LER; HOOIJDONK'LAR..."
Fenerbahçe tarihi bir bütündür. İlk başkanı Ziya Songülen'den, ilk efsane Zeki Rıza'dan Lefter'e, Cemil'den Revivo'ya, Alex'e, Zico'dan Ersun Yanal'a Aykut Kocaman'a, tüm parçalar bir bütündür. Tarihte yerlerini almışlardır. İnsan faktöründe yaptığınız hataları düşününce belki o zaman harcadığınız yüz milyonlarca euro euroya rağmen neden başarılı olamadığınızı, neden evdeki hesapların çarşıda heba edildiğini anlayacağınızı umuyorum.
Kendi doğrularınıza, yorumlarınıza, ilişki ve kararlarınıza göre Fenerbahçe tarihinin işinize gelmeyeb bölümleri yok saydınız. Her başarıyı hep ben diyerek sahiplendiniz. Her başarısızlığı başkalarına faturaladınız.
Son olarak bu sezon kaçan şampiyonluğu kendiniz hariç herkese, ben dahil sorumlu tuttunuz. Hem bugün, hem de genelde içinde bulunduğunuz durumlar hakkında neden özeleştiri yapmadığınız, 20 senede kendi sözlerinizle niye hiçbir zaman pişman olmadığınızı daha iyi anlıyorum. Eski maçlarımızı iç geçirerek izliyoruz. Revivo'ları, Alex'leri, Rüştüler'i, Hooijdonk'ları yok gibi yayıncı kuruluştan izliyoruz. Kendi kanalımızda izlemiyoruz, yok sayıyoruz. Bir nebze olsun kendi geçmişinizi sildiğinizi fark etmiyor musunuz?
"ALEX'İN GİTME ZAMANI GELMİŞTİ AMA..."
Bu noktada Alex de Souza mevzusuna girmek istiyorum. Alex hiçbir zaman seçim malzemesi yapmamalıdır. Alex'in gitme zamanı gelmiştir. Benim de hep değindiğim gibi son döneminde "Ya hocamız, ya Alex" olacaktı. Bu kapıyı açmamalıydı. Buna rağmen kendisiyle veda ediliş şeklini hiçbir zaman içime sindiremedim. Bir konuşmacı daha bu noktaya değindi. Alex'e belgesel izni verilmemesi, belgesel ekibinin stadımıza sokulmaması nasıl bir zihniyetin ürünüdür! Fenerbahçe imajına faydası mı, zararı mı olmuştur sizin yorumlarınıza bırakıyorum. Kim ne yaparsa yapsın, Alex'i bu taraftarın gönlünden kimse silemez. Aynen Lefter, Can, Selçuk, Cemil gibi, altın podyumumuzda sonsuza dek yerlerini almışlardır. Yok saymak mümkün değildir. Yok saymanın da Fenerbahçe'ye faydası yoktur, zararı vardır.
Sayın Başkanım,
Siz her yıl kendinize göre haklı nedenlerle futbolcuları, hocaları yollar silerken, bizler de başarılı olanlar da büyük yıkım yaşıyoruz. Hem biz yetişkinler, en büyük zararı çocuklarımıza veriyoruz. Hatırlayın sizi Fenerbahçeli yapan yıldızları. Küçük kalpleri kırdık ağlattık. Bu zararın zirvesini sn olarak Alex ile yaşadık. Değerlerimiz, yıldızlarımız ile veda edememe şeklimiz ile çocuklarımızı kırıp kaybettik. Onların idollerine kötü muamele yaptıktan sonra tekrar kazanmak çok zor oluyor. Bunu anlamak çok mu zordu. Ancak, ben de içinde bulunduğum 6 sene boyunca bu hataların parçasıydım. Bunlar yaşanırken her infazın haklı bir nedeni vardır. Geriye dönüp bakınca bir çoğunu doğru bulamıyorum. Geriye dönün, Lefter her zaman yönetimle iyi miydi? Herkesin gönlünde yer alan Abdullah Kiğılı? Marşında, "Hiçbir kulüpte olmayan bu dostluk" olan bir kulüp olarak bu duyguları ne zaman gömdük? Normal mi bu yaşadıklarımız.
"TEKNİK DİREKTÖR BAŞARILARINI KÜÇÜMSEDİNİZ"
Başarıyı yakaladığımız her sezonda, özellikle teknik direktörlerimizin başarıdaki paylarını hep küçümsediniz. Başarıyı yakalamış formülleri sürekli bozdunuz. Sanki kendi şahsi hesaplarınızdan ödemiş gibi, "Biz parayı vermesek şampiyon yapabilir miydi?" dediniz. Aslında iyi bir başkan şampiyon yapacak hocayı seçer, gerekli iklimi yaratır, cephaneyi verir. Elde edilen başarılardan sonra hocayı, yldızları, takımı, herkesi taçlandırır. Onlarla gurur duyar. Mütevazı bir şekilde hedefe ulaşmanın keyfini yaşar.
İnsan iyi bir başkan olarak teknik direktör ile yarışmaz. Gelecek yıl neye ihtiyacı olduğunu sorar. İnsan, başarılı olduğu her teknik direktörü kamuoyunu ikna edemeyen sebeplerle gönderir mi?
Takımı şampiyon yapan hocaya, ertesi sezon git denir mi? Kendisini şampiyon yapan, ertesi sezon Şampiyonlar Ligi'nde neredeyse yarı finale çıkaran hocayı kardeşi nedeniyle gönderir mi? Kendisini şampiyon yapan hocayı, özel hayatı nedeniyle, ses kaydını yayınlayarak gönderi mi? Aslında, kim olursa olsun...
Şunu da irdelemek istiyorum. O zaman camiadan uzaklaştırdığınız her insan kötüyse, siz ve yöneticileriniz, 6 yılda beni de katın içine, ben de, iyi yöneticiler değildik o zaman. Hep kötü insanlar, hep kötü futbolcular seçmişiz. Yoksa, başka anlamı yok bunun. Size göre hep onlar suçlu. Herkesi uzaklaştıracak bir neden var size göre. Yani, iş adamı olarak işe hep yanlış yatırımı yapanı mı seçeceksiniz.
Fenerbahçe, bu nedenlerle hiçbir başarının cezasız kalmayacağı bir kulüp olarak anılır oldu. Buna yazık derim. Biz bunu hak etmiyoruz.
"BAĞRIMIZA BASACAĞIMIZ KAHRAMANLAR İSTİYORUZ"
Bizler bağrımıza basacağımız kahramanlar istiyoruz. Taraftarlarımıza hep söylediğim, ricada bulunduğum, çocuklarıma bile her gün söylüyorum. Kendinize yapılmasını istemediğiniz bir şeyi başkasına da yapmayın. Hoşunuza gider gitmez. Lütfen, demokratik haklara dikkat ederek beni sonuna kadar dinlemenizi rica ediyorum.
Saygıdeğer üyeler,
Kötülük yarışlarından hiçbir şey kazanmadık. Kötülüğe karşı ısrarla iyilik yaparsak, topluma Fenerbahçe farkını gösteririz. Unutmayın, Allah her zaman iyi ve doğrunun yanındadır. Biz her zaman kendi takımımızı teşvik ediyoruz. Rakip yöneticileri, deplasmana geldikleri zaman ağırlayacağız, saygı göstereceğiz. Unutmayın ki, saygı görmek istiyorsanız saygı göstermelisiniz. Sevilmek istiyosanız sevmelisiniz. Bir kucaklamanın, fotoğraf çekilmenin maliyeti yok.
Ulu Önder Atatürk'ün dediği gibi centilmen spor tarifine uygun hale geleceğiz. Küfüre karşı olmak yetmez, böyle yapmalıyız. Hiçbir rakibimize ikinci sınıf muamelesi yapmayacağız. Kin tutmayacağız. Biz bunları yapmak zorundayız. Türk sporu artık bu nefret diliyle, şiddet diliyle hak ettiği yerlere gelmiyor. Global arena bir yere gelemiyoruz. Bindiğimiz dalı kesiyoruz. Sponsorlar bir markaya gitmeye korkuyor, ya üçüne olmak zorunda kalıyor, ya hiçbirine. Çoğunlukla uzak duruyorlar. Tüm sporseverlerin bu hayale inanması gerekiyor.Bu hususta, tangonun tek taraflı yapılamayacağını tekrar ifade etmek istiyorum. Stadyumlarda küfüre karşıyız. Bunun da ilk savaşını başkanımız verdi yıllar önce. Yönetime yapılan küfürleri baştan aşağı kınıyorum. Çok büyük saygısızlık olarak addediyorum. Bu bize yakışmıyor.
"TARAFTAR HANCI, GERİ KALAN YOLCUDUR"
Ancak, şunu bilelim ki hiçbir yöneticinin de taraftara küfür ve hakaret yoktur. Bir kulübü taraftarları taşır ve yüceltir. Bu kulübün sahibi taraftarıdır. Kongre üyeleri, taraftar oldukları için kongre üyeleri olmuşlardır. Resmi temsilcilerdir. Taraftarlar her zaman hancı, geri kalan her şey yolcudur. Taraftarımızı bu denli farklılaştırmanın, dizayn çabasının, kontrol çabasının büyük resimde yarattığı tahribatı yaşıyor, görüyoruz. Tribünler kapatıldı, kombine kullandırılmayan taraftar oldu. Taraftar mühendisliğinin zararlarını yaşarken, önümüzdeki sezon için bir TV'de sorulduğu zaman, "Önümüzdeki sezon tribünlerle ben ilgileneceğim, ben tasarlayacağım." dediniz. "Gelmezseler yenilerini getireceğiz." dediniz. Hayretle dinledim. Hangi yenilerini getireceksiniz!
Son yıllarda uğradığımız mali zararlar, sistematik olarak yapılan yanlış transferler. Takımın birbirine geç uyum sağlaması, yanlış transferler, suçu oyuncularda arama huyu nedeniyle, 2-3 yılda iskeleti değişen takım nedeniyle başarı yakalanamamamaktadır. Biz 11'e aday futbolcularımızı kendimiz yetiştirmek zorundayız. Tercihen de mecburen de. Altyapılarda en iyi imkanlarla 10 yaşında futbolu öğrenmiş, kanı sarı lacivert akan gençler yetiştirmek zorundayız. Seçilirsek, en büyük hedefimiz bu olacak.
Tüm çabalara rağmen A takımda sürekli oynayan genç oyuncumuz sürekli olmadı. Belki, gençken bize İzmir'den gelen Semih'i sayabiliriz. Barcelona, hepimizin de kabul edeceği gibi en iyi 2 takımından biri. Kaç yıl boyunca kadrosunu ezbere sayabildiniz.
"TERRANEO'YA AYLIK 78 BİN EURO ÖDÜYORUZ"
İstikrarı sağladılar. Terraneo isimli kulübümüzü hiç tanımayan zat, buraya oyuncu satmaya geldi, kendisini sportif direktör yaptınız. Tüm yetkiyi ona verdiğini söylediniz. En yakın futbolcuları 1 günde harcadı. 8-9 tane yeni oyuncu aldı. Sonucu biliyorsunuz, şampiyon olamadınız. En büyük yatırım olan sakat Robin van Persie transferini yaptı. Neredeyse hiçbir fayda alamadığınız, dünyanın parasını yatırdığımız Van Persie'ye suç attınız. Hal böyleyken niye biz hala ona 78 bin euro aylık maaş ödüyoruz. Bu konular sorulduğu zaman, ben 2 senedir futbolla ilgilenmedim dediniz. Bunun altından, ilgilensem daha başarılı olurdum sonucu çıkıyor. Siz bu kulübün başkanı değil misiniz, amiral gemimiz futbol değil mi?
Her başarısızlıkta başkalarını suçlu bulan, kendini eleştirmeyen bir yönetim anlayışıyla ilerlemek mümkün değil. Şayet, beni bu kutsal göreve layık gördüğünüz takdirde, bu yönetim mantalitesinden daha farklı, şeffaf, ortak akla inanan, rasyonel, tutarlı bir anlayış geliştireceğiz. O yüzden en büyük transferimiz felsefe değişikliği diyoruz.
Süreklilik, sürdürülebilirlik diyorum. Bunun en büyük örneği, kalbimizin şurasına koyduğumuz biri. Ne hocamızda, ne takımımızda süreklilik sağlayamadık. Hep yapanlara imrendik. Rahmetli büyük Fenerbahçeli Serkan Acar olması lazım. Genç takımdan gelip, kaptanlık yaşayıp, şampiyonluklar yaşayıp, kulübe profesyonel olarak büyük katkılar sunmuştu. Kendisi adına sizden alkış rica ediyorum.
"BİZİ LİNÇ EDENLERİN BAZILARI, SİZE YAKIN DURUYOR"
Bu hatırlattığım çizgiler üzerinde, her zerresi barışmış kendi içinde huzurla yaşayan, demokratik, şeffaf bir kulüp vaad ediyorum, ben ve arkadaşlarım.
3 Temmuz, her bir Fenerbahçeli'nin kırmızı çizgisidir. Dilimde tüy bitti bunu söylerken. Sanki biz bunu hafife alıyoruz. Hiçbir Fenerbahçeli bunu görmezden gelemez. Allah korusun, ne sizi, ne mağdur olan yöneticilerimizin, bundan sonraki süreçte hiç arzuladığımız bir sonuç çıktığı takdirde hep aynı refleksi sergileyeceğimizden zerre kadar şüpheniz olmasın. Yargıtay kararının çıkmamasını, benim adaylığıma bağlanamanız yüce Türk adaletine saygısızlıktır. Ne alakası var! Bu kalleşçe saldırı hiçbir kulübün başına gelmesin.
Bizi linç eden insanlar, hala yerlerindeler. Bazıları size yakın duruyor.
"BİR SAVAŞ VERİLMESİ GEREKİYORSA, ŞÜPHENİZ OLMASIN"
Sayın Başkanım, şu konuda rahat olun. Sizin başkanlık döneminde değil de bir başkasının döneminde tazminat savaşı verilmesi gerekiyorsa başta sizin rehberliğiniz, liderliğiniz, büyüklüğünüz ile Fenerbahçe kulübe yönetici seçilmiş, taraftar herkesin kafa sokacağına, göğüs sokacağına, el vereceğine hiçbir şüpheniz olmasın.
Kırıldım, sık sık bu konuda fikir değiştiriyorsunuz. Fakat, vicdanı olan, konuya adil bakan hiçbir kimse beni bu konuda suçlayamaz, suçlamayacaktır. Ben her şey 3 Temmuz'a bağlanamaz derken neyi kastediyorum onu söyleyeyim. Ne demek hafife alıyormuşum!
Ben her şey 3 Temmuz bağlanamaz derken, konuşmamın başında bahsettiğim şeyleri ifade ediyorum. Bize pahalıya mal olan bu yaklaşımlardan bahsediyorum. Nasıl 3 Temmuz'u hafife alabilirim. Samimi kimse de buna inanmıyorum. Artık kavgaları tarihe gömmenin, yeni bir beyaz sayfa açmanın, yeni bir hikaye yazmanın tam zamanı şimdi!
Sizlere, büyük Fenerbahçe taraftarına sonuna kadar güveniyorum. Ben size inanarak yola çıktım. Belki ilk başta inanmadınız, girmez, giremez, kazanamaz, beceremez dediler. İlerledikçe sizler de bana inandınız. İnanarak, güçlenerek yürüdük, buraya kadar geldik. Yarın son günü. Sayenizde bir hayal gerçekleşmek üzere.
"GÜVEN KAZANMASI ZOR; KAYBETMESİ KOLAY"
Hiçbir zaman seçilip seçilmeme korkusunda olmadım. Adaylığımı koyarken de önce Allah'ın takdiri, sonra sizlerin değerli oylarına güvendim. Yine öyle belli olacak. En büyük korkum, bu sevgiye, bu teveccühe, bu beklentiye nasıl cevap verebileceğimiz. Uykularımızı kaçıran budur. Güven müessesi kazanması zor, kaybetmesi kolay bir müessesedir. Ben ve arkadaşlarımız, bu güveni cebimizde kolay bir şey gibi gördüğümüzü zannetmeyin. Hatalarımız olmayacak mı, olur. Sizin güveniniz her zaman emniyette olacak ve suistimal edilmeyecektir.
İnşallah, hep beraber güzel günler göreceğiz. Belki yarın, belki yarından da yakın. Ben bilmiyor muyum, heyecanlandıracak sözler vermeyi, coşturacak vaatlerde bulunmayı. Hayallerimizi gerçekleştirmek için bu büyük taraftarı, bu büyük potansiyeli gerçekleştirmek için gerekli iklimi yaratacağımızı vaad ediyorum.
Sayın Başkan,
Birazdan yapacağınız konuşmada, 3 Temmuz başta olmak üzere çeşitli iddia ve itiraflarla beni silmeye, yok etmeye çalışacaksınız. Ne yaparsanız yapın bunu başaramayacağınızı düşünüyorum. Şunu bilmelisiniz ki artık herkes çok daha bilinçli. Kimse bir şey yutmuyor. Satır aralarını gayet iyi okuyor.
Seçim sonucu ne olursa olsun taraftarla aramdaki bağı hiçbir zaman koparamayacaksınız.
"BİR ÜYE BANA BAŞKANA ÇALIŞIYORSUNUZ DEDİ"
"Yüksek Divan Kurulu'nda ocak ayında yaptığım konuşmada, kazanmak için her şeyin mübah olmaması gerektiğini, örnek, kıskandıracak, sonuç ne olursa olsun Fenerbahçe'nin kazanacağı bir seçim olmasını çok diledim. Çok uğraştım. Saygıda sevgide size hiçbir zaman kusur etmemek için her adımımı, her sözümü itinayla seçtim. En büyük tenkidi de buradan gördüm. Böyle seçim mi olur, dediler. Adaylığıma inanmakta geç kalmalarının nedenlerinden biri de budur. Bir yüksek divan kurulu üyesi, bana siz başkana çalışıyorsunuz, başkan olmaya çalışmıyor musunuz dedi. Ben böyle davrandım, ta ki 11 Mayıs'a kadar.
Siz seçimi kazanmak için her yola başvurdunuz. FETÖ'cü dediniz. Etrafınızdaki bazıları aileme laf ettiler. Evet sayın başkan. Siz seçim öncesi farklı, seçim sonrası farklı davranıyorsunuz. Evet sayın başkanım, açık ortamlarda farklı, kapalı ortamlarda farklı konuşuyorsunuz. O yüzden kırıldığımı, üzüldüğümü, kalbimin bir parçasının koptuğunu bilmenizi istiyorsunuz. Allah korusun size bir şey olursa ilk beni göreceksiniz yanınızda."
AZİZ YILDIRIM'IN TEPKİSİ SONRASI ALİ KOÇ'UN SÖZLERİ
Aziz Yıldırım, bu noktada kürsüdeki Ali Koç'a seslendi. İtirazlarda bulundu. Bunun üzerine Ali Koç:
"Arkadaşlar, haklı bu konuda. Serzenişte bulundu. Bir tane arkadaşımın elini sıkmadın dedi. Kimin elini sıkıp kimin eline sıkmamanız gerektiğini bilemiyorsunuz. Sizin yanınızda bana kötülük yapmış insanlar var. Sizin yanınızda bana kötülük yapmış insanlar var başkanım.
Daha fazla vaktinizi almayacağım. Üzülüyorum bu noktaya geldiğimiz için. Yapacağım adımlar konusunda geri adım atıyorum. İnternet sitemizden yaparız. Saygısızlık yapıyorsunuz. Maçta değil Fenerbahçe genel kurulundayız. Lütfen! Haksızlık yapmayın. Şuradan şuraya gelirken, sanki derbi maçına çıkıyor gibi güvenlikle, polis eşliğinde kürsüye geliyorum. Kim kazanırsa kazansın, hepimiz Fenerbahçe için çalışıyoruz. Sapla samanı karıştırmayın. Mali konularda açıklama yapacaktım ama yeri değil, gergin ortam. Kime oy verirseniz verin, lütfen gelin oy verin. Sayın Ali Şen'in de dediği gibi New York Times'a çıkması. Büyüklüğümüz, seçimimiz, sevgimiz, saygımız da daha farklı."
İnşallah yarın hayırlısı olur, kazanan Fenerbahçe olur."
İŞTE ALİ KOÇ'UN SÖZLERİ...
"Sayın başkanım, Fenerbahçe tarihine yazılacak çok ama çok önemli işlere imza attınız. Sadce Fenerbahçe değil Türk sporu için de büyük hizmetleriniz oldu. Tesisleşme, stat, salonumuz, amatör şubelere yatırım, hayatınızı Fenerbahçe'ye raksetme... Tüm Fenerbahçeliler gibi ben de size ve yönetimlerinize minnettarım."
"SAÇINIZIN KILINA BİR ZARAR GELSE..."
"3 Temmuz saldırısında camia olarak ödediğimiz bedel, takdire şayan dimdik duruşunuz, kaçtı derken Türkiye'ye dönmeniz, kaçtı diyenler şu an kaçmış olması, bizlere vermiş olduğunuz cesaret yalnız Fenerbahçe'ye değil tüm Türkiye'ye örnek olmuştur. Bunun için de size bilhassa minnettarız. Her zaman yanınızda olduk, olmaya devam edeceğiz. Fenerbahçe camiası alçak FETÖ'ye karşı dimdik durmuştur, durmasını bilmiştir. "Ne şikesi, memleket elden gidiyor" ikazınızı biz anladık, tüm Türkiye'nin anlaması biraz zaman aldı. Bu da korkunç bedellere mal oldu. Liderliğinizdeki Fenerbahçe olmasa, bu tablo daha da vahim olabilirdi. Bundan sonraki süreçte arzulamadığımız bir sonuç takdirde, saçınızın kılına bir zarar gelse bir kere daha bir saniye bile düşünmeden verecektir."
"TV'YE ÇIKALIM, DERTLEŞELİM İSTEDİM"
Aklı olan her Fenerbahçeli size bu süreçte, Türk sporuna katkılarınız ve 3 Temmuz'daki dik duruşunuz için müteşekkir olacaktır. O dönemde bizler de Fenerbahçe'ye ve size sahip çıkmak için elimizden geleni yaptık. Takdir sizindir.
Sevgili Kongre Üyeleri,
Şu ana kadar pekçok şey yaşadık. Arzulamadığımız söylemler, konular oldu. İki taraf da pekçok söylem kullandı. Bilhassa mayıs ayının ortasından sonra. Bilhassa, benimle ilgili muhtelif hususlarda ithamlarda bulunuldu. Yaşanan bazı hadiselerden ötürü birbirimizden çok farklı şekilde, hatta zaman zaman siyah ve beyaz kadar farklı biçimde ifade ettik.
Tek tek gerekli yanıtları verdiğim bu hususlarla ilgili TV'ye çıkalım, dertleşelim istedim. Araya fitne girmesin, bizi birbirimize kırmasınla diye çağrıda bulundum. Siz yanaşmadınız. Bugün bu konularla ilgili kongre üyelerimizi daha fazla meşgul etmeyeceğim. Zira, sizler de en az benim kadar bu durumdan rahatsız olmuşsunuzdur. Bu noktalara gelebileceğimizi dahi tahmin etmiyorum. Doğruları kimin söylediğini sayın kongre üyelerimizin takdir ve vicdanına bırakıyorum. Sadece bilmenizi istiyorum ki, biribimizden birimiz doğruları söylemeyerek sizleri yanıltıyor.
"EN BÜYÜK TRANSFER FELSEFE DEĞİŞİKLİĞİ"
Bugün konuşmamda camiamızın neden bir dönüşüme, değişime ihtiyacı olduğunu anlatacağım. 49 ayrı etkinliğe katıldık. Binlerce insanın katıldığı. Dilimiz döndüğünce özlediğimiz, hayal ettiğimiz Fenerbahçe'yi, eski günlerimize nasıl döneceğimizi, zirveye kalıcı bir şekilde ilerlememiz gerektiğini anlatmaya çalıştık. Bunlarda da fazla detaya girmeyeceğim.
Ekonomi ve mali yapı bir öncelik. Mali konularda sürdürülemez bir durumda olduğumuzu, ekonomik özgürlük deyin bu konularda sıkıntılar olduğunu, böyle devam etmeyeceğini söyledik. En büyük transferimizin felsefe değişikliği olacağını söyledik. Başarıyla giden Olimpik branşları nasıl bir adım daha öteye götüreceğimizi, nasıl bir futbolcu fabrikamız olacağını anlatmaya çalıştık.
Fenerbahçe'nin kenetlendiği zaman neler başarabileceğini, o günleri çok özlediğimizi anlattık."
"İÇİMİZİ ACITSA DA, YÜZLEŞMEK DURUMUNDAYIZ"
Hem futbol hem değerlerimize değinmeye çalışacağım. Dolayısıyla, öncelikli eleştirilerimi finansal sıkıntılar ya da sportif konulara dair değil, bunlardan çok daha vahim olan bir başka derin yaramız üzerinden anlatmaya çalışacağım.
Fenerbahçemizin bütünlüğünü, geçmişini, yaralarını tehdit eden yaralardan bahsedeceğim. Beni çok dikkatli dinlemenizi istiyorum. İlk defa bu konulara değineceğim. Bu ağır yaralara baktığımız zaman taraftarımızın neden tepkili olduğunu, neden tribünlerimizin eskisi kadar dolu olmadığını, sokaktaki Fenerbahçeli'nin neden küskün olduğunu, ağladığını, kombine almadığını, maç dahi seyredemez hale geldiğini anlayacağınızı umuyorum.
Bu gerçekler içimizi acıtsa da yüzleşmek durumundayız. Sayın Başkanım, kimse Fenerbahçe'den büyük değil demiştiniz. Siz de Fenerbahçe'den büyük değilsiniz. Siz bunu unuttunuz. Bugün geldiğimiz noktada, kendinizi koskoca Fenerbahçe'nin önüne geçirdiniz. Unuttuğunuz büyük bir konudan bahsedeceğim. Her başarının, her dayanışmanın faktörü olan insandan bahsedeceğim. Her golün, her taktiğin faktörü insandan.
"REVIVO'LAR, ALEX'LER, RÜŞTÜ'LER; HOOIJDONK'LAR..."
Fenerbahçe tarihi bir bütündür. İlk başkanı Ziya Songülen'den, ilk efsane Zeki Rıza'dan Lefter'e, Cemil'den Revivo'ya, Alex'e, Zico'dan Ersun Yanal'a Aykut Kocaman'a, tüm parçalar bir bütündür. Tarihte yerlerini almışlardır. İnsan faktöründe yaptığınız hataları düşününce belki o zaman harcadığınız yüz milyonlarca euro euroya rağmen neden başarılı olamadığınızı, neden evdeki hesapların çarşıda heba edildiğini anlayacağınızı umuyorum.
Kendi doğrularınıza, yorumlarınıza, ilişki ve kararlarınıza göre Fenerbahçe tarihinin işinize gelmeyeb bölümleri yok saydınız. Her başarıyı hep ben diyerek sahiplendiniz. Her başarısızlığı başkalarına faturaladınız.
Son olarak bu sezon kaçan şampiyonluğu kendiniz hariç herkese, ben dahil sorumlu tuttunuz. Hem bugün, hem de genelde içinde bulunduğunuz durumlar hakkında neden özeleştiri yapmadığınız, 20 senede kendi sözlerinizle niye hiçbir zaman pişman olmadığınızı daha iyi anlıyorum. Eski maçlarımızı iç geçirerek izliyoruz. Revivo'ları, Alex'leri, Rüştüler'i, Hooijdonk'ları yok gibi yayıncı kuruluştan izliyoruz. Kendi kanalımızda izlemiyoruz, yok sayıyoruz. Bir nebze olsun kendi geçmişinizi sildiğinizi fark etmiyor musunuz?
"ALEX'İN GİTME ZAMANI GELMİŞTİ AMA..."
Bu noktada Alex de Souza mevzusuna girmek istiyorum. Alex hiçbir zaman seçim malzemesi yapmamalıdır. Alex'in gitme zamanı gelmiştir. Benim de hep değindiğim gibi son döneminde "Ya hocamız, ya Alex" olacaktı. Bu kapıyı açmamalıydı. Buna rağmen kendisiyle veda ediliş şeklini hiçbir zaman içime sindiremedim. Bir konuşmacı daha bu noktaya değindi. Alex'e belgesel izni verilmemesi, belgesel ekibinin stadımıza sokulmaması nasıl bir zihniyetin ürünüdür! Fenerbahçe imajına faydası mı, zararı mı olmuştur sizin yorumlarınıza bırakıyorum. Kim ne yaparsa yapsın, Alex'i bu taraftarın gönlünden kimse silemez. Aynen Lefter, Can, Selçuk, Cemil gibi, altın podyumumuzda sonsuza dek yerlerini almışlardır. Yok saymak mümkün değildir. Yok saymanın da Fenerbahçe'ye faydası yoktur, zararı vardır.
Sayın Başkanım,
Siz her yıl kendinize göre haklı nedenlerle futbolcuları, hocaları yollar silerken, bizler de başarılı olanlar da büyük yıkım yaşıyoruz. Hem biz yetişkinler, en büyük zararı çocuklarımıza veriyoruz. Hatırlayın sizi Fenerbahçeli yapan yıldızları. Küçük kalpleri kırdık ağlattık. Bu zararın zirvesini sn olarak Alex ile yaşadık. Değerlerimiz, yıldızlarımız ile veda edememe şeklimiz ile çocuklarımızı kırıp kaybettik. Onların idollerine kötü muamele yaptıktan sonra tekrar kazanmak çok zor oluyor. Bunu anlamak çok mu zordu. Ancak, ben de içinde bulunduğum 6 sene boyunca bu hataların parçasıydım. Bunlar yaşanırken her infazın haklı bir nedeni vardır. Geriye dönüp bakınca bir çoğunu doğru bulamıyorum. Geriye dönün, Lefter her zaman yönetimle iyi miydi? Herkesin gönlünde yer alan Abdullah Kiğılı? Marşında, "Hiçbir kulüpte olmayan bu dostluk" olan bir kulüp olarak bu duyguları ne zaman gömdük? Normal mi bu yaşadıklarımız.
"TEKNİK DİREKTÖR BAŞARILARINI KÜÇÜMSEDİNİZ"
Başarıyı yakaladığımız her sezonda, özellikle teknik direktörlerimizin başarıdaki paylarını hep küçümsediniz. Başarıyı yakalamış formülleri sürekli bozdunuz. Sanki kendi şahsi hesaplarınızdan ödemiş gibi, "Biz parayı vermesek şampiyon yapabilir miydi?" dediniz. Aslında iyi bir başkan şampiyon yapacak hocayı seçer, gerekli iklimi yaratır, cephaneyi verir. Elde edilen başarılardan sonra hocayı, yldızları, takımı, herkesi taçlandırır. Onlarla gurur duyar. Mütevazı bir şekilde hedefe ulaşmanın keyfini yaşar.
İnsan iyi bir başkan olarak teknik direktör ile yarışmaz. Gelecek yıl neye ihtiyacı olduğunu sorar. İnsan, başarılı olduğu her teknik direktörü kamuoyunu ikna edemeyen sebeplerle gönderir mi?
Takımı şampiyon yapan hocaya, ertesi sezon git denir mi? Kendisini şampiyon yapan, ertesi sezon Şampiyonlar Ligi'nde neredeyse yarı finale çıkaran hocayı kardeşi nedeniyle gönderir mi? Kendisini şampiyon yapan hocayı, özel hayatı nedeniyle, ses kaydını yayınlayarak gönderi mi? Aslında, kim olursa olsun...
Şunu da irdelemek istiyorum. O zaman camiadan uzaklaştırdığınız her insan kötüyse, siz ve yöneticileriniz, 6 yılda beni de katın içine, ben de, iyi yöneticiler değildik o zaman. Hep kötü insanlar, hep kötü futbolcular seçmişiz. Yoksa, başka anlamı yok bunun. Size göre hep onlar suçlu. Herkesi uzaklaştıracak bir neden var size göre. Yani, iş adamı olarak işe hep yanlış yatırımı yapanı mı seçeceksiniz.
Fenerbahçe, bu nedenlerle hiçbir başarının cezasız kalmayacağı bir kulüp olarak anılır oldu. Buna yazık derim. Biz bunu hak etmiyoruz.
"BAĞRIMIZA BASACAĞIMIZ KAHRAMANLAR İSTİYORUZ"
Bizler bağrımıza basacağımız kahramanlar istiyoruz. Taraftarlarımıza hep söylediğim, ricada bulunduğum, çocuklarıma bile her gün söylüyorum. Kendinize yapılmasını istemediğiniz bir şeyi başkasına da yapmayın. Hoşunuza gider gitmez. Lütfen, demokratik haklara dikkat ederek beni sonuna kadar dinlemenizi rica ediyorum.
Saygıdeğer üyeler,
Kötülük yarışlarından hiçbir şey kazanmadık. Kötülüğe karşı ısrarla iyilik yaparsak, topluma Fenerbahçe farkını gösteririz. Unutmayın, Allah her zaman iyi ve doğrunun yanındadır. Biz her zaman kendi takımımızı teşvik ediyoruz. Rakip yöneticileri, deplasmana geldikleri zaman ağırlayacağız, saygı göstereceğiz. Unutmayın ki, saygı görmek istiyorsanız saygı göstermelisiniz. Sevilmek istiyosanız sevmelisiniz. Bir kucaklamanın, fotoğraf çekilmenin maliyeti yok.
Ulu Önder Atatürk'ün dediği gibi centilmen spor tarifine uygun hale geleceğiz. Küfüre karşı olmak yetmez, böyle yapmalıyız. Hiçbir rakibimize ikinci sınıf muamelesi yapmayacağız. Kin tutmayacağız. Biz bunları yapmak zorundayız. Türk sporu artık bu nefret diliyle, şiddet diliyle hak ettiği yerlere gelmiyor. Global arena bir yere gelemiyoruz. Bindiğimiz dalı kesiyoruz. Sponsorlar bir markaya gitmeye korkuyor, ya üçüne olmak zorunda kalıyor, ya hiçbirine. Çoğunlukla uzak duruyorlar. Tüm sporseverlerin bu hayale inanması gerekiyor.Bu hususta, tangonun tek taraflı yapılamayacağını tekrar ifade etmek istiyorum. Stadyumlarda küfüre karşıyız. Bunun da ilk savaşını başkanımız verdi yıllar önce. Yönetime yapılan küfürleri baştan aşağı kınıyorum. Çok büyük saygısızlık olarak addediyorum. Bu bize yakışmıyor.
"TARAFTAR HANCI, GERİ KALAN YOLCUDUR"
Ancak, şunu bilelim ki hiçbir yöneticinin de taraftara küfür ve hakaret yoktur. Bir kulübü taraftarları taşır ve yüceltir. Bu kulübün sahibi taraftarıdır. Kongre üyeleri, taraftar oldukları için kongre üyeleri olmuşlardır. Resmi temsilcilerdir. Taraftarlar her zaman hancı, geri kalan her şey yolcudur. Taraftarımızı bu denli farklılaştırmanın, dizayn çabasının, kontrol çabasının büyük resimde yarattığı tahribatı yaşıyor, görüyoruz. Tribünler kapatıldı, kombine kullandırılmayan taraftar oldu. Taraftar mühendisliğinin zararlarını yaşarken, önümüzdeki sezon için bir TV'de sorulduğu zaman, "Önümüzdeki sezon tribünlerle ben ilgileneceğim, ben tasarlayacağım." dediniz. "Gelmezseler yenilerini getireceğiz." dediniz. Hayretle dinledim. Hangi yenilerini getireceksiniz!
Son yıllarda uğradığımız mali zararlar, sistematik olarak yapılan yanlış transferler. Takımın birbirine geç uyum sağlaması, yanlış transferler, suçu oyuncularda arama huyu nedeniyle, 2-3 yılda iskeleti değişen takım nedeniyle başarı yakalanamamamaktadır. Biz 11'e aday futbolcularımızı kendimiz yetiştirmek zorundayız. Tercihen de mecburen de. Altyapılarda en iyi imkanlarla 10 yaşında futbolu öğrenmiş, kanı sarı lacivert akan gençler yetiştirmek zorundayız. Seçilirsek, en büyük hedefimiz bu olacak.
Tüm çabalara rağmen A takımda sürekli oynayan genç oyuncumuz sürekli olmadı. Belki, gençken bize İzmir'den gelen Semih'i sayabiliriz. Barcelona, hepimizin de kabul edeceği gibi en iyi 2 takımından biri. Kaç yıl boyunca kadrosunu ezbere sayabildiniz.
"TERRANEO'YA AYLIK 78 BİN EURO ÖDÜYORUZ"
İstikrarı sağladılar. Terraneo isimli kulübümüzü hiç tanımayan zat, buraya oyuncu satmaya geldi, kendisini sportif direktör yaptınız. Tüm yetkiyi ona verdiğini söylediniz. En yakın futbolcuları 1 günde harcadı. 8-9 tane yeni oyuncu aldı. Sonucu biliyorsunuz, şampiyon olamadınız. En büyük yatırım olan sakat Robin van Persie transferini yaptı. Neredeyse hiçbir fayda alamadığınız, dünyanın parasını yatırdığımız Van Persie'ye suç attınız. Hal böyleyken niye biz hala ona 78 bin euro aylık maaş ödüyoruz. Bu konular sorulduğu zaman, ben 2 senedir futbolla ilgilenmedim dediniz. Bunun altından, ilgilensem daha başarılı olurdum sonucu çıkıyor. Siz bu kulübün başkanı değil misiniz, amiral gemimiz futbol değil mi?
Her başarısızlıkta başkalarını suçlu bulan, kendini eleştirmeyen bir yönetim anlayışıyla ilerlemek mümkün değil. Şayet, beni bu kutsal göreve layık gördüğünüz takdirde, bu yönetim mantalitesinden daha farklı, şeffaf, ortak akla inanan, rasyonel, tutarlı bir anlayış geliştireceğiz. O yüzden en büyük transferimiz felsefe değişikliği diyoruz.
Süreklilik, sürdürülebilirlik diyorum. Bunun en büyük örneği, kalbimizin şurasına koyduğumuz biri. Ne hocamızda, ne takımımızda süreklilik sağlayamadık. Hep yapanlara imrendik. Rahmetli büyük Fenerbahçeli Serkan Acar olması lazım. Genç takımdan gelip, kaptanlık yaşayıp, şampiyonluklar yaşayıp, kulübe profesyonel olarak büyük katkılar sunmuştu. Kendisi adına sizden alkış rica ediyorum.
"BİZİ LİNÇ EDENLERİN BAZILARI, SİZE YAKIN DURUYOR"
Bu hatırlattığım çizgiler üzerinde, her zerresi barışmış kendi içinde huzurla yaşayan, demokratik, şeffaf bir kulüp vaad ediyorum, ben ve arkadaşlarım.
3 Temmuz, her bir Fenerbahçeli'nin kırmızı çizgisidir. Dilimde tüy bitti bunu söylerken. Sanki biz bunu hafife alıyoruz. Hiçbir Fenerbahçeli bunu görmezden gelemez. Allah korusun, ne sizi, ne mağdur olan yöneticilerimizin, bundan sonraki süreçte hiç arzuladığımız bir sonuç çıktığı takdirde hep aynı refleksi sergileyeceğimizden zerre kadar şüpheniz olmasın. Yargıtay kararının çıkmamasını, benim adaylığıma bağlanamanız yüce Türk adaletine saygısızlıktır. Ne alakası var! Bu kalleşçe saldırı hiçbir kulübün başına gelmesin.
Bizi linç eden insanlar, hala yerlerindeler. Bazıları size yakın duruyor.
"BİR SAVAŞ VERİLMESİ GEREKİYORSA, ŞÜPHENİZ OLMASIN"
Sayın Başkanım, şu konuda rahat olun. Sizin başkanlık döneminde değil de bir başkasının döneminde tazminat savaşı verilmesi gerekiyorsa başta sizin rehberliğiniz, liderliğiniz, büyüklüğünüz ile Fenerbahçe kulübe yönetici seçilmiş, taraftar herkesin kafa sokacağına, göğüs sokacağına, el vereceğine hiçbir şüpheniz olmasın.
Kırıldım, sık sık bu konuda fikir değiştiriyorsunuz. Fakat, vicdanı olan, konuya adil bakan hiçbir kimse beni bu konuda suçlayamaz, suçlamayacaktır. Ben her şey 3 Temmuz'a bağlanamaz derken neyi kastediyorum onu söyleyeyim. Ne demek hafife alıyormuşum!
Ben her şey 3 Temmuz bağlanamaz derken, konuşmamın başında bahsettiğim şeyleri ifade ediyorum. Bize pahalıya mal olan bu yaklaşımlardan bahsediyorum. Nasıl 3 Temmuz'u hafife alabilirim. Samimi kimse de buna inanmıyorum. Artık kavgaları tarihe gömmenin, yeni bir beyaz sayfa açmanın, yeni bir hikaye yazmanın tam zamanı şimdi!
Sizlere, büyük Fenerbahçe taraftarına sonuna kadar güveniyorum. Ben size inanarak yola çıktım. Belki ilk başta inanmadınız, girmez, giremez, kazanamaz, beceremez dediler. İlerledikçe sizler de bana inandınız. İnanarak, güçlenerek yürüdük, buraya kadar geldik. Yarın son günü. Sayenizde bir hayal gerçekleşmek üzere.
"GÜVEN KAZANMASI ZOR; KAYBETMESİ KOLAY"
Hiçbir zaman seçilip seçilmeme korkusunda olmadım. Adaylığımı koyarken de önce Allah'ın takdiri, sonra sizlerin değerli oylarına güvendim. Yine öyle belli olacak. En büyük korkum, bu sevgiye, bu teveccühe, bu beklentiye nasıl cevap verebileceğimiz. Uykularımızı kaçıran budur. Güven müessesi kazanması zor, kaybetmesi kolay bir müessesedir. Ben ve arkadaşlarımız, bu güveni cebimizde kolay bir şey gibi gördüğümüzü zannetmeyin. Hatalarımız olmayacak mı, olur. Sizin güveniniz her zaman emniyette olacak ve suistimal edilmeyecektir.
İnşallah, hep beraber güzel günler göreceğiz. Belki yarın, belki yarından da yakın. Ben bilmiyor muyum, heyecanlandıracak sözler vermeyi, coşturacak vaatlerde bulunmayı. Hayallerimizi gerçekleştirmek için bu büyük taraftarı, bu büyük potansiyeli gerçekleştirmek için gerekli iklimi yaratacağımızı vaad ediyorum.
Sayın Başkan,
Birazdan yapacağınız konuşmada, 3 Temmuz başta olmak üzere çeşitli iddia ve itiraflarla beni silmeye, yok etmeye çalışacaksınız. Ne yaparsanız yapın bunu başaramayacağınızı düşünüyorum. Şunu bilmelisiniz ki artık herkes çok daha bilinçli. Kimse bir şey yutmuyor. Satır aralarını gayet iyi okuyor.
Seçim sonucu ne olursa olsun taraftarla aramdaki bağı hiçbir zaman koparamayacaksınız.
"BİR ÜYE BANA BAŞKANA ÇALIŞIYORSUNUZ DEDİ"
"Yüksek Divan Kurulu'nda ocak ayında yaptığım konuşmada, kazanmak için her şeyin mübah olmaması gerektiğini, örnek, kıskandıracak, sonuç ne olursa olsun Fenerbahçe'nin kazanacağı bir seçim olmasını çok diledim. Çok uğraştım. Saygıda sevgide size hiçbir zaman kusur etmemek için her adımımı, her sözümü itinayla seçtim. En büyük tenkidi de buradan gördüm. Böyle seçim mi olur, dediler. Adaylığıma inanmakta geç kalmalarının nedenlerinden biri de budur. Bir yüksek divan kurulu üyesi, bana siz başkana çalışıyorsunuz, başkan olmaya çalışmıyor musunuz dedi. Ben böyle davrandım, ta ki 11 Mayıs'a kadar.
Siz seçimi kazanmak için her yola başvurdunuz. FETÖ'cü dediniz. Etrafınızdaki bazıları aileme laf ettiler. Evet sayın başkan. Siz seçim öncesi farklı, seçim sonrası farklı davranıyorsunuz. Evet sayın başkanım, açık ortamlarda farklı, kapalı ortamlarda farklı konuşuyorsunuz. O yüzden kırıldığımı, üzüldüğümü, kalbimin bir parçasının koptuğunu bilmenizi istiyorsunuz. Allah korusun size bir şey olursa ilk beni göreceksiniz yanınızda."
AZİZ YILDIRIM'IN TEPKİSİ SONRASI ALİ KOÇ'UN SÖZLERİ
Aziz Yıldırım, bu noktada kürsüdeki Ali Koç'a seslendi. İtirazlarda bulundu. Bunun üzerine Ali Koç:
"Arkadaşlar, haklı bu konuda. Serzenişte bulundu. Bir tane arkadaşımın elini sıkmadın dedi. Kimin elini sıkıp kimin eline sıkmamanız gerektiğini bilemiyorsunuz. Sizin yanınızda bana kötülük yapmış insanlar var. Sizin yanınızda bana kötülük yapmış insanlar var başkanım.
Daha fazla vaktinizi almayacağım. Üzülüyorum bu noktaya geldiğimiz için. Yapacağım adımlar konusunda geri adım atıyorum. İnternet sitemizden yaparız. Saygısızlık yapıyorsunuz. Maçta değil Fenerbahçe genel kurulundayız. Lütfen! Haksızlık yapmayın. Şuradan şuraya gelirken, sanki derbi maçına çıkıyor gibi güvenlikle, polis eşliğinde kürsüye geliyorum. Kim kazanırsa kazansın, hepimiz Fenerbahçe için çalışıyoruz. Sapla samanı karıştırmayın. Mali konularda açıklama yapacaktım ama yeri değil, gergin ortam. Kime oy verirseniz verin, lütfen gelin oy verin. Sayın Ali Şen'in de dediği gibi New York Times'a çıkması. Büyüklüğümüz, seçimimiz, sevgimiz, saygımız da daha farklı."
İnşallah yarın hayırlısı olur, kazanan Fenerbahçe olur."