Kewell'ın omuzlarındaki tur

Sporx.com'un sevilen yazarlarından Osman Tanburacı UEFA Avrupa Ligi'nde boy gösteren takımlarımızı değerlendirdi.

Haber; Sporx.com Yazarlar
Sporx'e ücretsiz abone ol,ilk bilen sen ol!
Kewell'ın omuzlarındaki tur
Klavye okları ile sonraki ya da önceki habere geçebilirsiniz.
20 Ağustos 2010 10:07
Karpaty Lviv maçını anlatmak için dört pozisyon yeter.
Frank Rijkaard'ı anlamak için de bu dört pozisyon yeter;
Futbol iyi oyuncularla oynanır!

Evet, Rijkaard haklı Galatasaray kalitesi düşük bir takım.
Altı ay besiye çekilmiş Ali Turanlarla, kör Baltalarla, kediye yüklenmiş sermaye Servetlerle bu iş olmaz!
Gitti mi geri gelemeyen, hep pozisyon hatası yapan Sabri bile Karpaty maçında aranıyorsa vay Galatasaray'ın haline…
Neill'i de benzettiler kendilerine…
Bakın dikkat edin; sokakta, evde, tv ekranlarında hep futbol tartışılıyor.
Tartışılan da şu;
Savunma mı forvet mi alınsın?
Bence şırınga alınsın beyne akıl zerk edilsin!
Kimin ihtiyacı varsa iğne ona yapılsın.

Yetti artık çekilen zulüm!
Bir değil iki değil… Galatasaray bunu hep yapıyor, aynısı OFK Beograd maçında oldu, bir farkla; o maçta takım 2-0 önde idi maçı 2-2 bitirdi.
Karpaty maçında tersi oldu; Galatasaray 2-0 yenik durumdan beraberliği yakaladı!
Sıvas'ta daha da beteri oldu, öne geçtiği maçtan 2-1 yenik ayrıldı.

Şimdi istediğiniz kadar Rijkaard'ı yere vurun, Neeskens'i lanetleyin.
Ne değişir;
Mehmet Batdal'la başlamazsın da Baroş'la başlarsın.
54'te Serdar Özkan'ı çıkartmazsın da oyuna Barış'la başlarsın!
Kaleye Aykut'u koymazsın da Ufuk'u itelersin…
Ne değişir?
Hiç!
Çünkü bu saydığım futbolcuların hepsi birbirine denk!
Al birini vur ötekine…
Orta sahan da hala geçen seneyi 3. bitiren takımın orta sahası…

Galatasaray'ın yediği iki gol dünya sonu…
Değil PAF takımı, savunmaya Robenson Crusoe ile Cuma'yı koysan yine de böyle goller yemez bir takım.
Madem böyle goller yiyecek, neden getirirsin Rijkaard'ı.
Rijkaard mı oynayacak, yoksa Neeskens mi?
Onlar istedikleri kadar taktik versinler, sistemin şablonunu çıkartsınlar.
Senin futbolcularının kalitesi bu!
Bunların algılama ve uygulama yeteneği sınırlı sorumlu kooperatif kadar.
Bunların bina ettiği evlerde ferdi münasebete geçemezsin!
Ruhsat alamazsın!
Sararır solar kalırsın.



Kewell ve Baroş tam tersi, onlar kan kırmızı!
Kewell başlı başına bir takım. Kewell bir tarafa alayı öteki kefeye. Kewell kan kırmızı…
Kewell'da yenilgiye baş kaldırış var,
Kewell'da onurlu duruş var,
Kewell'da akıl dolu bir kafa var,
Kewell'da üstün yetenek var. Futbol adeta paçalarından akıyor.
Kewell'da cesaret, yürek, aşk, incelik var…
Bir de devamlılık olsa…

Galatasaray, telafi edemeyeceği bir mağlubiyetten kurtulduysa Kewell'a başarı primi vermeli.
Adam tek başına harikalar yaratı.
Neden?
Futbolun temel öğretilerini biliyor da ondan.
Ya bir de sakatlanmadan gelseydi Galatasaray'a…

Bu Kewell kaç senesiydi hatırlamıyorum ama sanırım en az on sene öncesidir. İngiltere'de Yılın Futbolcusu anketinde Giggs'in arkasından çok az farkla ikinci olmuştu. Hem de İngiltere gibi bir yerde Avustralyalı bir futbolcu olarak…

Kewell'ı müzmin sakatlığı onu Türkiye'ye itti. Geçen yıllar verimi düşük olduğu için Galatasaray bu yıl onun sözleşmesini uzatmamıştı, Kewell yıllık alacağında indirim yapınca takımda kaldı…
İyi ki de kalmış.
Durmadan nükseden sakatlığından dolayı ben de gitmesinden yanaydım.
Kewell verimsiz ama seyre değer bir futbolcu…

Baroş da aynı… Mükemmel bir forvet. Çok becerikli ve yürekli ve de gayretli…
Ve de golcü olmamasına rağmen golcü!
Çok önemli;
Golcü olmamasına rağmen golcü.

Baroş geçen seneden beri sakat.
Bir ara düzeldi, mevsim başı yine sakattı.
O kadar aradan sonra Rijkaard onu riske etmemek için takıma koymadı. Ancak zor oyunu bozdu ve Galatasaray golü yiyince 36'da Rijkaard onu oyuna aldı.
İyi ki de aldı; Baroş iki şık golle takımını yenilgiden kurtardı.

Baroş da Kewell gibi oyun zekasının yüksekliğinden ve de yeteneğinden dolayı bu golleri buldu. O kadar maç eksiği olan adam, takımını kurtarıyorsa taş gibi olup da hata üstüne hata yapanlara ne demeli?

İşte aradaki fark!
Yazımın başında söylediğim dört pozisyon işte budur.
Maçın sonucudur.
Yenen ve atılan goller her şeyi ortaya koyuyor.

Ali Turan rakibini kaçırıyor. Servet Kuznetsov'a basmakta gecikince Karpaty ilk golünü atıyor…..
Yenen ikinci gol tam bir budalalık!
Hakan Balta topu göğsüyle kalecisine vermek isterken ya da kornere atmak için fantezi yaparken ilk golün yaratıcısı Zenjov ikinciyi de atıyor.
Karpaty öyle ahım şahım bir takım değil. Çok koşuyor ve iyi mücadele ediyor ama takım olarak fazla güçlü bir takım değil. Goodwin, Khudobyak orta sahayı iyi tutuyor. Galatasaray'ın üzerine de fazla gelmediler aslında. Hatalar golleri getirdi.
Galatasaray devre sonuna doğru 7 dakika içinde iki farkla geriye düştü.
Bir Avrupa maçında böyle iki gaflet olmaz.
Olursa ufukta yelken olmaz!

Bereket iki pozisyon daha var.
Kewell adrese teslim ortalıyor, Baroş'tan mükemmel vole…
Arkasından Galatasaray'da Arda bile durmuşken;
Kewell yine sahneye çıkıyor ve kale içine kestiği topu onca sağlamın arasından yine Baroş kaleye gönderiyorsa durun ve düşünün.
Futbol iyi oyuncularla oynanır.

Rijkaard'a falan hiç kabahat bulmayın, adamın elinde bunlar var.
Oynatmak istediği futbol da Galatasaray'a yakışan çağdaş futbol.
Kıt yetenekliler için Rijkaard'a suç yüklemek saflıktır.
Ya da kurnazlık!



Lütfen gerçekleri görelim.

Tekrar ediyorum transferin bitmesine daha 10 gün var. Galatasaray iki iyi oyuncu aldı aldı, alamadı bu takım futbol adına bundan daha ileriye gidemez.
Verilen sözler tutulmalı ve takım takviye edilmelidir.

Şimdi Galatasaray'ı batırmak için pusuya yatmış felaket tellalları ortaya çıkacaktır.
Suçlu olarak Rijkaard'ı göstereceklerdir.
Oysa profili çizdim.
Galatasaray'ın galibiyete hasret kalışının sebebi çok gol yemesidir.
Bunun da sebebi eldeki bazı oyuncuların futbol bilgisi ve kapasite noksanıdır.
Suç Rijkaard'ın değildir.
Suç transfer ortamı bulamayan Adnan Sezgin'in de değildir.
Sezgin emir kulu.
Adama imkan ve para verdiler de transferi yapmadı mı?

Lütfen medyanın gazına gelmeyin.

Galatasaray'ın şer odaklarınca kişisel kinler uğruna yıpratılmasına izin vermeyin.
Tribünleri aleyhte bağırtan müstafilerden olmayın.
Galatasaray yenen iki golün üstesinden gelemeyecek, hesabını veremeyecek bir camia değil.
İşi kafa koparmaya götürmeyin.

Bu iş bal gibi Rijkaard'la olur.
Sezgin'le de olur.
Barcelona salak mıydı ki Rijkaard'ı beş sene başında tuttu!
İyi oyuncular takıma monte edilince Barcelona da uçtu.

Toplumu uyutup Galatasaray üzerinden prim yapmak için Arda, Messi'den iyidir deyip duranlara asla kanmayın!
Gözlerine perde inmiş futbol katillerine hiç aldırmayın.

Ben hala iyi niyetliyim.
İkinci yarıdaki oyun ve Karpaty'nin pısmasını gözden kaçırmayın.
Durum 2-2
3-2 de olabilirdi, bırakın yenen golleri, Galatasaray bir gol daha atsa çok şey değişirdi.
Ve takım onu da atabilecek pozisyonlar yakaladı, toplar direklerden döndü…
Şunun şurasında;
Kaf dağının ardında da olsa
Turdan hala umut var.



‘Ha uşağum horon tepmen yakındır'

Temel, Karadeniz şivesiyle konuştuğu için kendisiyle dalga geçen arkadaşı İstanbullu Tanju'ya tafra atacak ya, pundunu yakalamış;
Ha uşağum, demiş…
-Siz dersiniz fındık biz deruz finduk
Şu inceluğa bak inceluğa…

Ne zaman bu fıkra anlatılsa çok gülerim.
Bugün de Liverpool'a tek golle yenilmesine rağmen Trabzon'u alkışlıyor, İstanbul dükalığının haline gülüyorum.

Trabzon'un yaptığı şu inceluğa bak inceluğa…
Şenol Güneş farkıdır bu da…
Trabzon şehri refakatinde…

Ne zaman ki Şenol Güneş geçen sene yarı yolda imza attı.
O imza törenine Trabzon'un bütün ağır topları geldi, Trabzon işte o gün başarıya imza attı.

Birlik beraberlik, sevgiyle atılan adımlar, hoşgörüyle sıvanan gönüller Trabzon'u taaa İngiltere'den tur için umutlu getirdi.
Galatasaray'ı yazacağım için Trabzon maçını yarım yamalak seyrettim. Her seferinde Trabzon'un oyununu takdir ettim. Liverpool'u sindirdiler. Hele son dakikalarda Liverpool kendi sahasında top çevirip 1-0'a razı oldu ya… Bayıldım.

Ceyhun, Colman ve Selçuk mükemmeldiler.
Şenol Güneş de rakibi durmadan taciz eden ve kaybettiği topun peşinden çok koşan Umut Bulut'la Teofilo'yu takıma koyunca Trabzonspor topu Liverpool alanında tutmayı başardı. Bu da rakibin atağa rahat çıkmasına mani oldu.
Liverpool hep tedirgindi.
Trabzonspor savunması da iyi olunca amaca ulaşıldı.
45'te yenen gol talihsizlikti.
Belki de talihten çok, hata ürünüydü.

Geçende Onur'u bulup kaleye koyduğu için TFF Şenol Güneş'e prim versin demiştim.
Şimdi o prime Onur'u da ilave ediyorum.
Kurtardığı penaltı için.

Trabzon'la gurur duydum. Liverpool'a kafa tutarak oynadılar. Hem de takır takır oynadılar.
Hani kuralar çekildikten sonra Trabzon'un işi zordu?
Galatasaray'la Fener'in rakipleri çok daha yumuşaktı?

Futbolda kural şu olmalı;
Rakip beni ilgilendirmez. Gerrard varmış yokmuş bana ne! Ben kimim? Güçlüysem yenerim.

Trabzon yönetimi ve Şenol Güneş güçlü bir Trabzon takımı yarattıkları için Liverpool'dan umutla dönüyorlar.

Bravo Trabzonum,,
Ha gayret uşağum horon tepmen yakındır.



Fener'i papazın oğlu kurtardı!

İtiraf edeyim ki Fenerbahçe maçını çok az seyrettim.
Bütün maçlar saat açısından iç içe geçerek oynanınca bize de yazık oluyor.
Fenerbahçe maçının son anlarını seyrettim ve kesinlikle şunu söyleyebilirim ki Fener'i papazın oğlu kurtardı.
85'te, sonradan oyuna giren Papazoğlu'nun kale içinden kaçırdığı gol dünya sonu…
Bu golü kaçırması için casusa para versen beceremez.

Fenerbahçe'nin Young Boys maçındaki balı devam ediyor.
İnşallah bu sefer İstanbul'daki maç Young Boys maçına benzemez!

Niang da geldi şimdi Saraçoğlu'ndaki maçı umarım Fenerbahçe kazanır ve turu geçer.
Ancak şunu da unutmayın;
58'de Vitolo atılınca PAOK, yarım saatten fazla on kişi oynamış.

Her şey bir yana PAOK'un hocasının verdiği dünkü beyanata hayran kaldım;
‘PAOK İstanbul'da kurulmuş. PAOK da Fenerbahçe de İstanbul takımı o zaman biz derbi maçına çıkacağız… Düşmanlık niye?'
Bravo Pavlos.
Ama bu demeç seni kurtarmaz…
Derbiyi Fener kazanır.
Turu Aykut Hoca atar.

Ancak Fenerlilere de bir taş;
Dikkat!
Papaz her gün pilav yemez!
GÜNÜN İLGİ ÇEKEN VİDEOSU
Tümü
 Reklam