RÖPORTAJ: SEDAT BALCI
sedatb@sporx.com
Yaklaşık 3 yıl aradan sonra Beşiktaş Cola Turka'nın başına geçerek, siyah beyazlı ekipte ilk dönemindeki başarıları tekrarlamak isteyen Ergin Ataman, editörümüz Sedat Balcı'ya çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Ataman, Beşiktaş'a "Evet" demeden önce yaşananlar, Beşiktaş'ı seçme nedeni, transferler ve daha bir çok konuda konuştu.
Daha fazla uzatmadan sizleri bu röportajla başbaşa bırakıyoruz...
"BEŞİKTAŞ'IN BENİ İSTEMESİNDEN ETKİLENDİM"
-Sezon başı adınız çeşitli takımlarla anılmıştı. Özellikle CSKA Moskova'ya gideceğiniz çok konuşuldu. Gerçekten de imza atmaya yakın mıydınız? Oradaki süreci anlatır mısınız?
"CSKA Moskova, Dusko Vujosevic'i gönderdikten sonra orada 2 haftalık bir bekleme süreci oldu. İtalyan menajerim bana, bu görev için düşünülen 3 adaydan biri olduğumu söyledi. Diğer adaylardan Pini Gershon'un Maccabi Tel Aviv'de Genel Menajer olması, Yannakis'in ise dil problemi nedeniyle en güçlü aday olarak gösteriliyordum. Bu iki haftalık süreçte CSKA Moskova'nın Euroleague'deki durumu netleşecekti ve nitekim elenmeleri sonrası yönetim, asistan coach ile sezonu tamamlama kararı aldı. Bana gelen bilgi bu şekilde... Eğer CSKA Moskova yönetimi, Dusko'dan sonra yine bir yabancı antrenör ile anlaşma kararı alsaydı ilk aday bendim ama kararları bu şekilde olmadı.
CSKA dışında benim başka takımlarla da temasım oldu. Slovenya Milli Takımı için bir adaydım ancak onlar, kendi lisanlarını konuştuğu için Bozidar Maljkovic'i tercih etti. Ayrıca iki İtalyan, bir Alman, bir Litvanya ve CSKA Moskova dışında bir Rus kulüp için bekleme durumundaydım. Beşiktaş Cola Turka ile anlaşmadan hemen önce bir İspanyol kulübüyle görüştüm ancak onlar da bekleme kararı aldılar.
2010 yılı için hedefim yurtdışına gitmek idi ancak bu olmayınca yurt içi teklifleri değerlendirecektim. Açık söylemek gerekirse sıkılmaya başlamıştım.
Bundan 2-3 hafta önce Trabzonspor ile adım anıldı. Türk Telekom da çeşitli girişimlerde bulundu. Ancak net bir teklif olmadı. Bir tek Trabzonspor teklifte bulundu ancak o dönem yurtdışı tekliflerini ön plana almıştım.
Bütün bunlar olduktan sonra Beşiktaş Cola Turka'nın teklifi çok önemliydi. Bu sezon ligde Fenerbahçe ve Galatasaray zirveye oynuyor. Salonlar dolu. Beşiktaş'ın da bu rekabete girmek istemesi ve benden destek istemeleri beni etkiledi."
"ÖDEME SIKINTISI HER KULÜPTE OLABİLİR"
-Beşiktaş Cola Turka'yı salonda izlediğiniz her maç sonrası bazı spekülasyonlar oluşuyordu.
"Beşiktaş Cola Turka maçları her zaman benim en sık seyrettiğim maçlar oldu. Bunun iki nedeni var. Birincisi, salonun bitişiğindeki spor salonunda spor yapıyor olmam. Eşim de oranın genel müdür yardımcısı. Ben zaten hep buralardayım. Efes Pilsen'i çalıştırırken de zaman zaman maçlara geldiğim olmuştur.
Bir de şu var. Şeref Yalçın ile 3 sezon önce burada çalışırken bir arkadaşlığımız oldu. Ben Efes Pilsen'deyken de bu arkadaşlığım oldu."
-Takımda son zamanlarda ortaya çıktığı söylenen maddi sorunların, eğer yaşanmışsa tekrar olmayacağı yönünde yönetimden garanti istediniz mi?
"Yönetimden bu konuda garanti alırken bana çok önemli bir şey söylediler. Bu takımda geçen yıldan oynayan 3-4 oyuncu var. Kaptan Cevher ile konuştum. Her yıl çeşitli dönemlerde bazı ödemelerde gecikmeler olduğunu söyledi. Ancak, bugüne dek Beşiktaş'ta geçmiş yıllardan hiç parasının kalıp kalmadığını sordum. Bana kalmadığını söyledi. Şu an bir gecikme olup olmadığını sordum ve 1-2 aylık bir gecikme olduğunu söyledi. Bu parayı alıp almama endişesinin de olmadığını söyledi. Zaten bu endişe olsa takımda kalmazdı. Avrupa da dahil her kulüpte bu tür gecikmeler olabiliyor.
Sonuçta Türkiye'nin bazı gerçekleri var. Zaman zaman futbolda da böyle şeyler olabiliyor. Sonuçta karşınızda Beşiktaş Kulübü var. Şuna inandım ki Beşiktaş'ta kimsenin parası kalmaz ama 45 günlük gecikmeler olabilir ancak bu takımın performansına etki edemez. Belki bazı sonuçlar için bir bahane olabilir. Oyuncular sadece, gecikme de olsa bir belirginlik olsun istiyor. 45 gün gecikmeyle ödemeler yapılacaksa bunu bilmek istiyorlar. Sonuç olarak bu konuda bir sıkıntı olacağını sanmıyorum. Zaten şu an da ciddi bir biçimde transfer piyasasında oyuncu bakıyoruz."
-Transferde hangi pozisyonlara isimler bakıyorsunuz? Bu oyuncuları ne zamana dek takıma dahil etmiş olursunuz? Çok fazla isim dönüyor ortada Alexey Zukhanenko, Vladimir Dragicevic, Ender Arslan, Cenk Akyol gibi... Bu isimlerle görüşüyor musunuz? Görüşüyorsanız son durum nedir?
"Ender ile ilgilenmeme nedenim, kulübünün onu bırakmayacağını bilmem yoksa kendisi çok değerli bir isim. Cenk için bir girişimim oldu çünkü neredeyse hiç oynamıyor ancak kulübü de yerli oyuncu sayısını azaltmamak için haklı olarak kendi menfaatlerini düşündüler.
Kadroya bir Türk, bir ya da iki yabancı oyuncu takviyesi yapmayı planlıyoruz. Türk oyuncu için girişimlerimiz sürüyor. Alacağımız yerli oyuncunun mevkisine göre yabancı oyuncu girişimlerimiz olacak. (Bu röportajdan yaklaşık 1 gün sonra pivot Hüseyin Beşok ile anlaşıldı)
Herhangi bir sakatlık sorunu olmadığı sürece oyun kurucu hariç her pozisyona oyuncu alabiliriz. (Yine bu röportajdan yaklaşık 24 saat sonra, Allen Iverson'ın 6-8 hafta parkelerden uzak kalacağı haberi geldi)
Dragicevic ve Zukhanenko ile temasımız oldu. Ama Zukhanenko'dan vazgeçtik. Benim düşündüğüm tarzda bir oyuncu değil."
"ÖYLE İSİMLERLE GÖRÜŞÜYORUZ Kİ..."
-Geçmişte Predrag Drobnjak'ın sezon ortası, değerinin altında gelişi gibi bir başka ünlü ismi sezon ortası değerinin altında kadroya katmak mümkün mü?
"Olabilir. Zaten benim şu an temas ettiğim isimler, yakından tanıdığım, belki de Beşiktaş'ta oynaması beklenilmeyen sürpriz isimler. Buradaki sıkıntı kulüpler yoksa oyuncuların çoğu benimle Beşiktaş'ta çalışmaya istekli... (Ergin hoca, isim konusunda da ısrarla ser verip sır vermemekte kararlı)"
-Allen Iverson'ın takıma kazandırılması iki açıdan değerlendirildi. Parkedeki ve parke dışı etkileriyle bu transferi alkışlayanlar ve eleştirenler oldu. Eğer karar yetkiniz olsaydı, Allen Iverson'ın o paralarla gelişine onay verir miydiniz yoksa o parayı başka türlü mü kullanmak isterdiniz?
"NBA'den bugüne dek Avrupa'ya birçok oyuncu geldi. Bunlardan biri olsaydı kesinlikle karşı çıkardım. Ama Allen Iverson o kadar büyük bir isim ki, NBA'de Michael Jordan, Kobe Bryant, Shaquille O'Neal ile aynı seviyede bir yıldız olarak görülüyor. Allen Iverson daha 35 yaşında. NBA'de 35-40 yaş arasında çok yıldız var. Bu açıdan Iverson çok heyecan verici. Ona teknik açıdan "Hayır" demek çok zor.
İsim olarak Beşiktaş Avrupa'da, Dominique Wilkins'ten bu yana en büyük transferi yaptı. Beşiktaş bugüne dek sadece futbol ile bilinirdi. Ancak bugün Çin'de bile insanlar Beşiktaş Cola Turka'yı biliyor. Hem Beşiktaş hem de dünya ikincisi Türk basketbolu için çok büyük olay.
İşin teknik boyutunda ise, Iverson'ın hazır olarak gelmediğini dışarıdan gözlemledim. Ancak ciddi ve çalışmayı seven bir oyuncu. Malzeme belli. Kalite belli. Sakatlık sorunu yaşamazsa Iverson, bir süre sonra yüzde 70'leri bulacaktır. O noktaya geldiğinde Türkiye'de onu kimse tutamaz. Efes maçındaki Iverson daha yüzde 40'lardaydı.
Kendisiyle yaptığım görüşmede bana, Türkiye'de bir geri dönüş yapıp yeniden NBA'de forma giymek istediğini söyledi. 2-3 sezon daha NBA'de forma giyebilir. Iverson'ın Beşiktaş'ta kariyerini bitireceğini sanmıyorum. Çünkü burada karşılıklı menfaatler var. Biz Iverson'dan faydalanırken o da kendisini gösterip NBA'e dönmeye çalışacak."
-Chatman ve Iverson'ın birlikte oynayamayacağı şeklinde görüş var. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
"Öncelikle takımımı biraz daha iyi tanımam lazım. Dışarıdan bakmak başka, içinde olmak başka. Taktiksel olarak ikisi birlikte oynarlar hem de çok da iyi oynarlar. Ancak genel anlamda oynamamaları lazım çünkü takım fiziksel olarak kısalıyor. Maçın içinde 30 değil de 20 dakika birlikte oynarlar ve ona göre taktiksel bir sistem kurulur ancak genel olarak Allen Iverson ile Mire Chatman'ın sürekli ilk beş içinde olmalarını düşünmüyorum. Zaman zaman birbirlerinin alternatifleri olmalılar. Rakip baskıda da ikisi birlikte sahada yer alabilir. Yine de bunu tam olarak görebilmek için sakatların iyileşip takviyelerin yapılması lazım.
-Takımda iki ABD'li ve Ogilvy ile birlikte 3 Bosman dışı oyuncu var. Eğer bir başka Bosman dışı oyuncu alırsanız, bu isimlerden birinin gönderilmesi mümkün mü?
*Şu aşamada hiç kimseyi elden çıkarmayı düşünmüyorum. Ama Likholitov'un 3-4 hafta sürebilecek bir sakatlığı var. Kadroya muhakakk yabancı oyuncu almamız lazım. 6 yabancı oluruz bir tanesini tribünde tutarız. Hedefler büyüyünce takım yapısının da ona göre olması lazım.
Ogilvy ile ilgili spekülasyonlar var. Kendisi benim en beğendiğim isimlerden... Daha 22 yaşında. Belki de kontratını uzatıp kendisiyle devam etmek istiyoruz."
-Efes Pilsen'deki son döneminizde takımınızın yıldız transferi Igor Rakocevic idi ancak kendisi beklentilerinizi karşılayamadı. Bunu da açık ve net dile getirdiniz. Aynı durumu bu takımın yıldızı Allen Iverson ile yaşama endişeniz var mı?
"İki oyuncu asla kıyas kabul edilemez. Biri Rolls Royce diğeri BMW. Iverson ile 3 gündür çalışıyorum. Gelecekte ne olur bilmiyorum ancak şu 3 günde gördüğüm şey, takım için var olan bir oyuncu. Böyle bir oyuncuyla sıkıntım olmaz. En büyük sıkıntı, bir oyuncunun kendisini sahada takımın üstünde görmesi ve kendisi için oynamaya başlamasıdır.
Başka bir kulübün oyuncusu hakkında artık konuşamam ancak Rakocevic konusunda herkes her şeyi gördü. Büyük oyuncu olmak başka, takım için büyük oyuncu olmak başka. Efes Pilsen'i çalıştırdığım dönemde, bu durumu göremediğim için Rakocevic ile teknik anlamda problemim oldu. Yoksa saha dışında kendisiyle hiç bir sorunum yoktu."
"SENEYE HEDEF ZİRVE OLACAK"
-Beşiktaş Cola Turka'daki ilk döneminizde önce sizinle yine burada röportaj yapmıştım ve bana, Sinan Güler'den büyük bir çıkış beklediğinizi söylemiştiniz. Gerçekten de o Sinan, sonu milli takıma uzanan bir çıkış yapmayı başardı. Mevcut takımda bu tür beklentinizin olduğu biri ya da birileri var mı? Bir de altyapıdan gözünüze kestirdiğiniz kimse var mı?
"O dönem Sinan Güler'i genç bir yaşta yakalamıştık. O da bu şansı çok iyi kullandı. Bugünkü Beşiktaş Cola Turka'da şu an için Sinan Güler modeli bir oyuncu yok. Mevut oyuncular daha tecrübeli. Ama önümüzdeki yıl olabilir. Oyun tarzı olarak savunması iyi olan Mustafa Abi'yi daha sık kullanmak istiyoruz ancak o da 33 yaşında tecrübeli bir isim.
Bu kadroda da genç olup katkı veren isim olarak Ogilvy var. Onun büyük bir oyuncu olabileceğini düşünüyorum."
-Burak Bıyıktay'ın, yeniden Genel Menajer olarak görevini sürdürme ihtimali nedir?
"Burak Bıyıktay bu kulüpte uzun yıllar çeşitli görevlerde yer aldı. Ancak şöyle bir şey var. Burak Bıyıktay, Genel Menajer iken antrenör oldu. Bundan sonra yapacağı kariyer planlaması da önemli. Genel Menajer ya da antrenör olacağını bilmiyoruz. İşin idari kısmında yer almak isterse tabi ki yöneticilerimiz bunu değerlendirir."
-Anlaşmanız 1.5 yıllık. Bu sezon takım için belirlediğiniz hedef nedir?
"Beşiktaş, hem Türkiye'de hem de Avrupa'da zirvede olmak istiyor. Artık iki hedefimiz var. Öncelikle bu sezon gelebileceğimiz en iyi noktaya gelerek ligi tamamlamak. Playoff'lara iyi bir yerden girip zirveyi kovalamak.
İkinci hedefimiz ise, gelecek sezon, 3 yıl önce olduğu gibi Türkiye ve Avrupa'da ses getirecek bir takım yaratmak. Bu takımı kurarken bu sezon oyuncuların göstereceği performans da önemli. Benim olduğum yerdeki Beşiktaş'ın hedefi ligi 4. ya da 5. olarak bitirmek olamaz. Yönetimde bu konuda bir prensip anlaşmamız oldu zaten onların istediği de bu."
-Türk Milli Takımı'ndaki head coach değişikliğini hepimiz bekliyoruz. "Orhun Ene" ismi telaffuz ediliyor. Sizce kendisi bu görevi üstlenebilir mi? Bunu sorma nedenim, bugüne dek coachluk kariyerini, medyayla ilişki anlamında rahat geçiren Orhun Hoca'nın, milli takım üzerinden ciddi anlamda eleştirilebileceğidir. Sizce bu baskıyı kaldırabilecek mi?
"Yıllardır düşüncem hep aynı. Türkiye'de basketbol son 10 yılda inanılmaz yerlere geldi. Burada kulüpleri çalıştıran yerli antrenörlerin büyük payları var. Bir ekol kurulması için büyük bir çaba sarfediyorlar.
Benim mücadeleci bir yapım var. Eğer basketbol antrenörüysem bunu ön plana çıkartabilirim. Antrenörler Birliği'ne Yönetim Kurulu Üyesi olmama rağmen, kurum olarak yeterli mücadeleyi veremedik. Fikirlerimi hep cesurca söylediğim için ön plana çıkan kişi oldum ama birileri de bir şeyler söylemeli.
Böyle bir yükselişimiz varken milli takım başında da bir yerli antrenör olmalı. Orhun Ene bizden biri. Sonuçta burada kim ne kadar tecrübelidir, kim ne kadar baskıyı kaldırır, bunun kararını TBF verir ve onların da doğru yolda olduğunu düşünüyorum. Tanjevic'ten sonra bir başka "viç"'i getirmekten vazgeçtilerini görüyorum. Bu da memnuniyet verici. Açıkçası Orhun Ene tercihine olumlu bakıyorum."
"KIRGINIM"
-Medyayla ilişki demişken bir başka konuya değinmek istiyorum. Efes Pilsen'deki son şampiyonluğunuz sonrası, Kerem Gönlüm'ün cezasıyla sonuçlanan bir doping olayı yaşandı. Fenerbahçe Kulübü sizi ciddi biçimde eleştirdi hatta takıma doping vermekten bahsetmeye varan ciddi iddialarda bulundu. İlk sorum şu... Bir oyuncunun hangi maddeyi alıp almadığını nereye kadar kontrol edebilirsiniz? Diğer sorum ise, üstünüze gelindiği o dönemde kendinizi desteksiz, yalnız hissettiğiniz oldu mu?
"Efes Pilsen Kulübü kendisine yakışır bir biçimde, bu doping olayında durumu iyi kontrol etti. Polemiğe girmeden tamamen hukuk çerçevesinde hareket ettiler. Efes Pilsen ve ben bunun kavgasını basın üzerinden yapmadık.
Ancak beni yaralayan tek şey, sanki Efes Pilsen doping yapmış da bunu ben yaptırmışım gibi gösterilmem oldu. Bunun sonucunda da beni "dopingçi" ilan ettiler. Bu biraz psikolojik bir durum da olabilir. Sonuçta bir sene önce şampiyonluğu ellerinden aldık. Bunun sonucunda da kamuoyu bana karşı bir cephe aldı. Bu çamuru üzerime atmaya çalıştılar.
Orada, Kerem Gönlüm dışında Mario Kasun'da da aynı madde yüksek değerde çıksaydı kulüp ceza alırdı. Böyle bir şey olsa bile bir antrenör takım sporlarında oyuncularını nereye kadar kontrol edebilir? Bir antrenörünün, oyuncularına doping vererek şampiyonluğu kazanmak istemesi kadar abes bir şey olamaz. Bu kadar sıkı kontroller varken üstelik...
Öyle iddialar atıldı ki ortaya.. Ben o maddeyi getirip oyunculara vermişim dendi. 15 yıldır antrenörüm. Avrupa Şampiyonluğu ve Final Four'larım var. Böyle şeylerle asla uğraşmam. Efes Pilsen Kulübü de bir şampiyonluk için bunu yapmaz.
Taurasi madde kullanmış. Bundan Fenerbahçe Kulübü mü sorumlu? Oyuncuların parke dışındaki hayatlarını ne kadar kontrol edebiliriz. O dönem birileri, beni dopingçi ilan eden taraftarı susturabilirdi. Taraftar, kulüp yöneticileri, hakemler ve Federasyon'a hakaret ettiğinde oyun durur anons yaptırılır. O dönem, ne Federasyon yetkilileri ne hakemler, ne Fenerbahçe yöneticileri ne de Efes Pilsen yöneticileri buna bir tepki gösterdi.
Sonuç olarak ben de insanım ben de etkilenebilirim. Beni de eşim çocuklarım var tribünde. Neden bunları duymak zorunda bırakılayım! Ergin Ataman o dönem sadece, oyun kuralları içinde Fenerbahçe Ülker'i yenmek için mücadele etti."
"ORTAK NOKTA BULUNUR, EFES KAPANMAZ"
-Bir basketbol adamı ve eski Efes Pilsenli olarak Efes Pilsen'in kapanma konusuyla ilgili ne söylemek istersiniz?
"Efes Pilsen Kulübü'nün kapanacağını düşünmüyorum. Hükümet de böyle bir şey istemez. Sonuçta onlar da bizim gördüklerimizi görmüyorlar mı!
Efes Pilsen'in de ufak tefek logo değişiklikleri için kulübü kapatacağını sanmıyorum. Elbet ortak bir nokta bulunacak. Burada önemli olan iyi niyetle tarafların bir çözüm aramaları gerektiği... Onun dışındaki şeyler politik kalır.
Bence Efes Pilsen'in basketbola olan yatırımlarının aynen devam edeceğini hatta artması gerektiğini düşünüyorum. Efes Pilsen Kulübü artık kendi salonunu yapmalı. Bir kompleks yapıp daha çok halka ve o kompleksin bulunduğu semte hizmet etmesi gerektiğnii düşünüyorum. Bunun en basit örneği, İtalya'da Benetton Kulübü'nün yaptığı kompleks. Efes Pilsen'de bu güç var. Bu gücü soğutmak yerine bu işe daha fazla çekmenin yollarını aramak lazım. Tuncay Özilhan gibi basketbol aşığı bir işadamından daha fazla nasıl faydalanılacağı düşünülmeli..."
-Son olarak futbola değinmek istiyorum. Galatasaray taraftarısınız ancak bunu işinizde asla belli etmiyorsunuz. Gerek Galatasaray, gerek diğer kulüp takımları gerekse milli takımda, aynı basketbolda olduğu gibi yerli-yabancı hoca tartışması var. Bu konuda bir şey söylemek ister misiniz?
"Her insan gibi ben de çocukluğumdan beri bir takım tutuyorum. Bu da Galatasaray. Ancak benim için öncelikli olan, hak edenin, iyi organize olanın kazanması.
Futboldaki yerli - yabancı antrenör konusuna gelince, bir Türk spor adamı olarak futbol milli takımımızın başında bir Türk antrenörü tercih ederdim ancak bu konuda o kadar farklı görüşler var ki... Mesela dünyanın en iyi futbol ligi İngiltere, milliyetçilik yanlarının kuvvetli olmasına rağmen milli takımlarını bir İtalyan antrenöre teslim etti. Ama bir başka örneğe de bakacak olursak Almanya da hep yerli antrenörü tercih eder.
İnşallah gelecekte biz de bu yola gireriz. Fatih hocayı zaten tartışmaya gerek yok. Tarihimizin en başarılı sonucunu, bir Türk hoca olan Şenol Güneş ile yaşadık. Ligimizin lideri ve geçen sezonun şampiyon takımının hocaları Türk hocalar. Mutlaka gelecekte, benim ve halkın beklentisi olarak milli takımı bir Türk antrenörün yönetmesi.
Ancak şunu da belirtmek lazım. Türk hocalar da o seviyede olmalı ve kendilerini yetiştirmeliler. Bir de, Türk oyuncular yurtdışına gidip futbol oynamalı. Bu konuda çok eksiğiz. Avrupa futbolu, Sırplar, Rumenler, Bulgarlar ile dolu ancak biz neredeyse hiç yokuz. Bu durum futbola da yansıyor. Aynı şey hocalar için de geçerli. Onlar da bu deneyimi yaşamalılar. Türk futbolu artık kabuğunu kırmalı. Bu durumun nedenleri araştırılmalı. Federasyon bunların nedenlerini incelemeli.
Gönlüm, Türk antrenörleri Avrupa'da görmek ve milli takımın başında bir Türk antrenörün olmasıdır. Hocalarımızı da kolay yıpratmayalım. Mesela herkes Aykut Kocaman'ı eleştiriyor. Sanki Aragones ondan daha mı iyiydi! Biz antrenörlerimizi desteklemeli onlar da kendilerini geliştirip Avrupa'da görev almayı hedeflemelidir."
Fotoğraf: Adnan Günay
sedatb@sporx.com
Yaklaşık 3 yıl aradan sonra Beşiktaş Cola Turka'nın başına geçerek, siyah beyazlı ekipte ilk dönemindeki başarıları tekrarlamak isteyen Ergin Ataman, editörümüz Sedat Balcı'ya çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Ataman, Beşiktaş'a "Evet" demeden önce yaşananlar, Beşiktaş'ı seçme nedeni, transferler ve daha bir çok konuda konuştu.
Daha fazla uzatmadan sizleri bu röportajla başbaşa bırakıyoruz...
"BEŞİKTAŞ'IN BENİ İSTEMESİNDEN ETKİLENDİM"
-Sezon başı adınız çeşitli takımlarla anılmıştı. Özellikle CSKA Moskova'ya gideceğiniz çok konuşuldu. Gerçekten de imza atmaya yakın mıydınız? Oradaki süreci anlatır mısınız?
"CSKA Moskova, Dusko Vujosevic'i gönderdikten sonra orada 2 haftalık bir bekleme süreci oldu. İtalyan menajerim bana, bu görev için düşünülen 3 adaydan biri olduğumu söyledi. Diğer adaylardan Pini Gershon'un Maccabi Tel Aviv'de Genel Menajer olması, Yannakis'in ise dil problemi nedeniyle en güçlü aday olarak gösteriliyordum. Bu iki haftalık süreçte CSKA Moskova'nın Euroleague'deki durumu netleşecekti ve nitekim elenmeleri sonrası yönetim, asistan coach ile sezonu tamamlama kararı aldı. Bana gelen bilgi bu şekilde... Eğer CSKA Moskova yönetimi, Dusko'dan sonra yine bir yabancı antrenör ile anlaşma kararı alsaydı ilk aday bendim ama kararları bu şekilde olmadı.
CSKA dışında benim başka takımlarla da temasım oldu. Slovenya Milli Takımı için bir adaydım ancak onlar, kendi lisanlarını konuştuğu için Bozidar Maljkovic'i tercih etti. Ayrıca iki İtalyan, bir Alman, bir Litvanya ve CSKA Moskova dışında bir Rus kulüp için bekleme durumundaydım. Beşiktaş Cola Turka ile anlaşmadan hemen önce bir İspanyol kulübüyle görüştüm ancak onlar da bekleme kararı aldılar.
2010 yılı için hedefim yurtdışına gitmek idi ancak bu olmayınca yurt içi teklifleri değerlendirecektim. Açık söylemek gerekirse sıkılmaya başlamıştım.
Bundan 2-3 hafta önce Trabzonspor ile adım anıldı. Türk Telekom da çeşitli girişimlerde bulundu. Ancak net bir teklif olmadı. Bir tek Trabzonspor teklifte bulundu ancak o dönem yurtdışı tekliflerini ön plana almıştım.
Bütün bunlar olduktan sonra Beşiktaş Cola Turka'nın teklifi çok önemliydi. Bu sezon ligde Fenerbahçe ve Galatasaray zirveye oynuyor. Salonlar dolu. Beşiktaş'ın da bu rekabete girmek istemesi ve benden destek istemeleri beni etkiledi."
"ÖDEME SIKINTISI HER KULÜPTE OLABİLİR"
-Beşiktaş Cola Turka'yı salonda izlediğiniz her maç sonrası bazı spekülasyonlar oluşuyordu.
"Beşiktaş Cola Turka maçları her zaman benim en sık seyrettiğim maçlar oldu. Bunun iki nedeni var. Birincisi, salonun bitişiğindeki spor salonunda spor yapıyor olmam. Eşim de oranın genel müdür yardımcısı. Ben zaten hep buralardayım. Efes Pilsen'i çalıştırırken de zaman zaman maçlara geldiğim olmuştur.
Bir de şu var. Şeref Yalçın ile 3 sezon önce burada çalışırken bir arkadaşlığımız oldu. Ben Efes Pilsen'deyken de bu arkadaşlığım oldu."
-Takımda son zamanlarda ortaya çıktığı söylenen maddi sorunların, eğer yaşanmışsa tekrar olmayacağı yönünde yönetimden garanti istediniz mi?
"Yönetimden bu konuda garanti alırken bana çok önemli bir şey söylediler. Bu takımda geçen yıldan oynayan 3-4 oyuncu var. Kaptan Cevher ile konuştum. Her yıl çeşitli dönemlerde bazı ödemelerde gecikmeler olduğunu söyledi. Ancak, bugüne dek Beşiktaş'ta geçmiş yıllardan hiç parasının kalıp kalmadığını sordum. Bana kalmadığını söyledi. Şu an bir gecikme olup olmadığını sordum ve 1-2 aylık bir gecikme olduğunu söyledi. Bu parayı alıp almama endişesinin de olmadığını söyledi. Zaten bu endişe olsa takımda kalmazdı. Avrupa da dahil her kulüpte bu tür gecikmeler olabiliyor.
Sonuçta Türkiye'nin bazı gerçekleri var. Zaman zaman futbolda da böyle şeyler olabiliyor. Sonuçta karşınızda Beşiktaş Kulübü var. Şuna inandım ki Beşiktaş'ta kimsenin parası kalmaz ama 45 günlük gecikmeler olabilir ancak bu takımın performansına etki edemez. Belki bazı sonuçlar için bir bahane olabilir. Oyuncular sadece, gecikme de olsa bir belirginlik olsun istiyor. 45 gün gecikmeyle ödemeler yapılacaksa bunu bilmek istiyorlar. Sonuç olarak bu konuda bir sıkıntı olacağını sanmıyorum. Zaten şu an da ciddi bir biçimde transfer piyasasında oyuncu bakıyoruz."
-Transferde hangi pozisyonlara isimler bakıyorsunuz? Bu oyuncuları ne zamana dek takıma dahil etmiş olursunuz? Çok fazla isim dönüyor ortada Alexey Zukhanenko, Vladimir Dragicevic, Ender Arslan, Cenk Akyol gibi... Bu isimlerle görüşüyor musunuz? Görüşüyorsanız son durum nedir?
"Ender ile ilgilenmeme nedenim, kulübünün onu bırakmayacağını bilmem yoksa kendisi çok değerli bir isim. Cenk için bir girişimim oldu çünkü neredeyse hiç oynamıyor ancak kulübü de yerli oyuncu sayısını azaltmamak için haklı olarak kendi menfaatlerini düşündüler.
Kadroya bir Türk, bir ya da iki yabancı oyuncu takviyesi yapmayı planlıyoruz. Türk oyuncu için girişimlerimiz sürüyor. Alacağımız yerli oyuncunun mevkisine göre yabancı oyuncu girişimlerimiz olacak. (Bu röportajdan yaklaşık 1 gün sonra pivot Hüseyin Beşok ile anlaşıldı)
Herhangi bir sakatlık sorunu olmadığı sürece oyun kurucu hariç her pozisyona oyuncu alabiliriz. (Yine bu röportajdan yaklaşık 24 saat sonra, Allen Iverson'ın 6-8 hafta parkelerden uzak kalacağı haberi geldi)
Dragicevic ve Zukhanenko ile temasımız oldu. Ama Zukhanenko'dan vazgeçtik. Benim düşündüğüm tarzda bir oyuncu değil."
"ÖYLE İSİMLERLE GÖRÜŞÜYORUZ Kİ..."
-Geçmişte Predrag Drobnjak'ın sezon ortası, değerinin altında gelişi gibi bir başka ünlü ismi sezon ortası değerinin altında kadroya katmak mümkün mü?
"Olabilir. Zaten benim şu an temas ettiğim isimler, yakından tanıdığım, belki de Beşiktaş'ta oynaması beklenilmeyen sürpriz isimler. Buradaki sıkıntı kulüpler yoksa oyuncuların çoğu benimle Beşiktaş'ta çalışmaya istekli... (Ergin hoca, isim konusunda da ısrarla ser verip sır vermemekte kararlı)"
-Allen Iverson'ın takıma kazandırılması iki açıdan değerlendirildi. Parkedeki ve parke dışı etkileriyle bu transferi alkışlayanlar ve eleştirenler oldu. Eğer karar yetkiniz olsaydı, Allen Iverson'ın o paralarla gelişine onay verir miydiniz yoksa o parayı başka türlü mü kullanmak isterdiniz?
"NBA'den bugüne dek Avrupa'ya birçok oyuncu geldi. Bunlardan biri olsaydı kesinlikle karşı çıkardım. Ama Allen Iverson o kadar büyük bir isim ki, NBA'de Michael Jordan, Kobe Bryant, Shaquille O'Neal ile aynı seviyede bir yıldız olarak görülüyor. Allen Iverson daha 35 yaşında. NBA'de 35-40 yaş arasında çok yıldız var. Bu açıdan Iverson çok heyecan verici. Ona teknik açıdan "Hayır" demek çok zor.
İsim olarak Beşiktaş Avrupa'da, Dominique Wilkins'ten bu yana en büyük transferi yaptı. Beşiktaş bugüne dek sadece futbol ile bilinirdi. Ancak bugün Çin'de bile insanlar Beşiktaş Cola Turka'yı biliyor. Hem Beşiktaş hem de dünya ikincisi Türk basketbolu için çok büyük olay.
İşin teknik boyutunda ise, Iverson'ın hazır olarak gelmediğini dışarıdan gözlemledim. Ancak ciddi ve çalışmayı seven bir oyuncu. Malzeme belli. Kalite belli. Sakatlık sorunu yaşamazsa Iverson, bir süre sonra yüzde 70'leri bulacaktır. O noktaya geldiğinde Türkiye'de onu kimse tutamaz. Efes maçındaki Iverson daha yüzde 40'lardaydı.
Kendisiyle yaptığım görüşmede bana, Türkiye'de bir geri dönüş yapıp yeniden NBA'de forma giymek istediğini söyledi. 2-3 sezon daha NBA'de forma giyebilir. Iverson'ın Beşiktaş'ta kariyerini bitireceğini sanmıyorum. Çünkü burada karşılıklı menfaatler var. Biz Iverson'dan faydalanırken o da kendisini gösterip NBA'e dönmeye çalışacak."
-Chatman ve Iverson'ın birlikte oynayamayacağı şeklinde görüş var. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
"Öncelikle takımımı biraz daha iyi tanımam lazım. Dışarıdan bakmak başka, içinde olmak başka. Taktiksel olarak ikisi birlikte oynarlar hem de çok da iyi oynarlar. Ancak genel anlamda oynamamaları lazım çünkü takım fiziksel olarak kısalıyor. Maçın içinde 30 değil de 20 dakika birlikte oynarlar ve ona göre taktiksel bir sistem kurulur ancak genel olarak Allen Iverson ile Mire Chatman'ın sürekli ilk beş içinde olmalarını düşünmüyorum. Zaman zaman birbirlerinin alternatifleri olmalılar. Rakip baskıda da ikisi birlikte sahada yer alabilir. Yine de bunu tam olarak görebilmek için sakatların iyileşip takviyelerin yapılması lazım.
-Takımda iki ABD'li ve Ogilvy ile birlikte 3 Bosman dışı oyuncu var. Eğer bir başka Bosman dışı oyuncu alırsanız, bu isimlerden birinin gönderilmesi mümkün mü?
*Şu aşamada hiç kimseyi elden çıkarmayı düşünmüyorum. Ama Likholitov'un 3-4 hafta sürebilecek bir sakatlığı var. Kadroya muhakakk yabancı oyuncu almamız lazım. 6 yabancı oluruz bir tanesini tribünde tutarız. Hedefler büyüyünce takım yapısının da ona göre olması lazım.
Ogilvy ile ilgili spekülasyonlar var. Kendisi benim en beğendiğim isimlerden... Daha 22 yaşında. Belki de kontratını uzatıp kendisiyle devam etmek istiyoruz."
-Efes Pilsen'deki son döneminizde takımınızın yıldız transferi Igor Rakocevic idi ancak kendisi beklentilerinizi karşılayamadı. Bunu da açık ve net dile getirdiniz. Aynı durumu bu takımın yıldızı Allen Iverson ile yaşama endişeniz var mı?
"İki oyuncu asla kıyas kabul edilemez. Biri Rolls Royce diğeri BMW. Iverson ile 3 gündür çalışıyorum. Gelecekte ne olur bilmiyorum ancak şu 3 günde gördüğüm şey, takım için var olan bir oyuncu. Böyle bir oyuncuyla sıkıntım olmaz. En büyük sıkıntı, bir oyuncunun kendisini sahada takımın üstünde görmesi ve kendisi için oynamaya başlamasıdır.
Başka bir kulübün oyuncusu hakkında artık konuşamam ancak Rakocevic konusunda herkes her şeyi gördü. Büyük oyuncu olmak başka, takım için büyük oyuncu olmak başka. Efes Pilsen'i çalıştırdığım dönemde, bu durumu göremediğim için Rakocevic ile teknik anlamda problemim oldu. Yoksa saha dışında kendisiyle hiç bir sorunum yoktu."
"SENEYE HEDEF ZİRVE OLACAK"
-Beşiktaş Cola Turka'daki ilk döneminizde önce sizinle yine burada röportaj yapmıştım ve bana, Sinan Güler'den büyük bir çıkış beklediğinizi söylemiştiniz. Gerçekten de o Sinan, sonu milli takıma uzanan bir çıkış yapmayı başardı. Mevcut takımda bu tür beklentinizin olduğu biri ya da birileri var mı? Bir de altyapıdan gözünüze kestirdiğiniz kimse var mı?
"O dönem Sinan Güler'i genç bir yaşta yakalamıştık. O da bu şansı çok iyi kullandı. Bugünkü Beşiktaş Cola Turka'da şu an için Sinan Güler modeli bir oyuncu yok. Mevut oyuncular daha tecrübeli. Ama önümüzdeki yıl olabilir. Oyun tarzı olarak savunması iyi olan Mustafa Abi'yi daha sık kullanmak istiyoruz ancak o da 33 yaşında tecrübeli bir isim.
Bu kadroda da genç olup katkı veren isim olarak Ogilvy var. Onun büyük bir oyuncu olabileceğini düşünüyorum."
-Burak Bıyıktay'ın, yeniden Genel Menajer olarak görevini sürdürme ihtimali nedir?
"Burak Bıyıktay bu kulüpte uzun yıllar çeşitli görevlerde yer aldı. Ancak şöyle bir şey var. Burak Bıyıktay, Genel Menajer iken antrenör oldu. Bundan sonra yapacağı kariyer planlaması da önemli. Genel Menajer ya da antrenör olacağını bilmiyoruz. İşin idari kısmında yer almak isterse tabi ki yöneticilerimiz bunu değerlendirir."
-Anlaşmanız 1.5 yıllık. Bu sezon takım için belirlediğiniz hedef nedir?
"Beşiktaş, hem Türkiye'de hem de Avrupa'da zirvede olmak istiyor. Artık iki hedefimiz var. Öncelikle bu sezon gelebileceğimiz en iyi noktaya gelerek ligi tamamlamak. Playoff'lara iyi bir yerden girip zirveyi kovalamak.
İkinci hedefimiz ise, gelecek sezon, 3 yıl önce olduğu gibi Türkiye ve Avrupa'da ses getirecek bir takım yaratmak. Bu takımı kurarken bu sezon oyuncuların göstereceği performans da önemli. Benim olduğum yerdeki Beşiktaş'ın hedefi ligi 4. ya da 5. olarak bitirmek olamaz. Yönetimde bu konuda bir prensip anlaşmamız oldu zaten onların istediği de bu."
-Türk Milli Takımı'ndaki head coach değişikliğini hepimiz bekliyoruz. "Orhun Ene" ismi telaffuz ediliyor. Sizce kendisi bu görevi üstlenebilir mi? Bunu sorma nedenim, bugüne dek coachluk kariyerini, medyayla ilişki anlamında rahat geçiren Orhun Hoca'nın, milli takım üzerinden ciddi anlamda eleştirilebileceğidir. Sizce bu baskıyı kaldırabilecek mi?
"Yıllardır düşüncem hep aynı. Türkiye'de basketbol son 10 yılda inanılmaz yerlere geldi. Burada kulüpleri çalıştıran yerli antrenörlerin büyük payları var. Bir ekol kurulması için büyük bir çaba sarfediyorlar.
Benim mücadeleci bir yapım var. Eğer basketbol antrenörüysem bunu ön plana çıkartabilirim. Antrenörler Birliği'ne Yönetim Kurulu Üyesi olmama rağmen, kurum olarak yeterli mücadeleyi veremedik. Fikirlerimi hep cesurca söylediğim için ön plana çıkan kişi oldum ama birileri de bir şeyler söylemeli.
Böyle bir yükselişimiz varken milli takım başında da bir yerli antrenör olmalı. Orhun Ene bizden biri. Sonuçta burada kim ne kadar tecrübelidir, kim ne kadar baskıyı kaldırır, bunun kararını TBF verir ve onların da doğru yolda olduğunu düşünüyorum. Tanjevic'ten sonra bir başka "viç"'i getirmekten vazgeçtilerini görüyorum. Bu da memnuniyet verici. Açıkçası Orhun Ene tercihine olumlu bakıyorum."
"KIRGINIM"
-Medyayla ilişki demişken bir başka konuya değinmek istiyorum. Efes Pilsen'deki son şampiyonluğunuz sonrası, Kerem Gönlüm'ün cezasıyla sonuçlanan bir doping olayı yaşandı. Fenerbahçe Kulübü sizi ciddi biçimde eleştirdi hatta takıma doping vermekten bahsetmeye varan ciddi iddialarda bulundu. İlk sorum şu... Bir oyuncunun hangi maddeyi alıp almadığını nereye kadar kontrol edebilirsiniz? Diğer sorum ise, üstünüze gelindiği o dönemde kendinizi desteksiz, yalnız hissettiğiniz oldu mu?
"Efes Pilsen Kulübü kendisine yakışır bir biçimde, bu doping olayında durumu iyi kontrol etti. Polemiğe girmeden tamamen hukuk çerçevesinde hareket ettiler. Efes Pilsen ve ben bunun kavgasını basın üzerinden yapmadık.
Ancak beni yaralayan tek şey, sanki Efes Pilsen doping yapmış da bunu ben yaptırmışım gibi gösterilmem oldu. Bunun sonucunda da beni "dopingçi" ilan ettiler. Bu biraz psikolojik bir durum da olabilir. Sonuçta bir sene önce şampiyonluğu ellerinden aldık. Bunun sonucunda da kamuoyu bana karşı bir cephe aldı. Bu çamuru üzerime atmaya çalıştılar.
Orada, Kerem Gönlüm dışında Mario Kasun'da da aynı madde yüksek değerde çıksaydı kulüp ceza alırdı. Böyle bir şey olsa bile bir antrenör takım sporlarında oyuncularını nereye kadar kontrol edebilir? Bir antrenörünün, oyuncularına doping vererek şampiyonluğu kazanmak istemesi kadar abes bir şey olamaz. Bu kadar sıkı kontroller varken üstelik...
Öyle iddialar atıldı ki ortaya.. Ben o maddeyi getirip oyunculara vermişim dendi. 15 yıldır antrenörüm. Avrupa Şampiyonluğu ve Final Four'larım var. Böyle şeylerle asla uğraşmam. Efes Pilsen Kulübü de bir şampiyonluk için bunu yapmaz.
Taurasi madde kullanmış. Bundan Fenerbahçe Kulübü mü sorumlu? Oyuncuların parke dışındaki hayatlarını ne kadar kontrol edebiliriz. O dönem birileri, beni dopingçi ilan eden taraftarı susturabilirdi. Taraftar, kulüp yöneticileri, hakemler ve Federasyon'a hakaret ettiğinde oyun durur anons yaptırılır. O dönem, ne Federasyon yetkilileri ne hakemler, ne Fenerbahçe yöneticileri ne de Efes Pilsen yöneticileri buna bir tepki gösterdi.
Sonuç olarak ben de insanım ben de etkilenebilirim. Beni de eşim çocuklarım var tribünde. Neden bunları duymak zorunda bırakılayım! Ergin Ataman o dönem sadece, oyun kuralları içinde Fenerbahçe Ülker'i yenmek için mücadele etti."
"ORTAK NOKTA BULUNUR, EFES KAPANMAZ"
-Bir basketbol adamı ve eski Efes Pilsenli olarak Efes Pilsen'in kapanma konusuyla ilgili ne söylemek istersiniz?
"Efes Pilsen Kulübü'nün kapanacağını düşünmüyorum. Hükümet de böyle bir şey istemez. Sonuçta onlar da bizim gördüklerimizi görmüyorlar mı!
Efes Pilsen'in de ufak tefek logo değişiklikleri için kulübü kapatacağını sanmıyorum. Elbet ortak bir nokta bulunacak. Burada önemli olan iyi niyetle tarafların bir çözüm aramaları gerektiği... Onun dışındaki şeyler politik kalır.
Bence Efes Pilsen'in basketbola olan yatırımlarının aynen devam edeceğini hatta artması gerektiğini düşünüyorum. Efes Pilsen Kulübü artık kendi salonunu yapmalı. Bir kompleks yapıp daha çok halka ve o kompleksin bulunduğu semte hizmet etmesi gerektiğnii düşünüyorum. Bunun en basit örneği, İtalya'da Benetton Kulübü'nün yaptığı kompleks. Efes Pilsen'de bu güç var. Bu gücü soğutmak yerine bu işe daha fazla çekmenin yollarını aramak lazım. Tuncay Özilhan gibi basketbol aşığı bir işadamından daha fazla nasıl faydalanılacağı düşünülmeli..."
-Son olarak futbola değinmek istiyorum. Galatasaray taraftarısınız ancak bunu işinizde asla belli etmiyorsunuz. Gerek Galatasaray, gerek diğer kulüp takımları gerekse milli takımda, aynı basketbolda olduğu gibi yerli-yabancı hoca tartışması var. Bu konuda bir şey söylemek ister misiniz?
"Her insan gibi ben de çocukluğumdan beri bir takım tutuyorum. Bu da Galatasaray. Ancak benim için öncelikli olan, hak edenin, iyi organize olanın kazanması.
Futboldaki yerli - yabancı antrenör konusuna gelince, bir Türk spor adamı olarak futbol milli takımımızın başında bir Türk antrenörü tercih ederdim ancak bu konuda o kadar farklı görüşler var ki... Mesela dünyanın en iyi futbol ligi İngiltere, milliyetçilik yanlarının kuvvetli olmasına rağmen milli takımlarını bir İtalyan antrenöre teslim etti. Ama bir başka örneğe de bakacak olursak Almanya da hep yerli antrenörü tercih eder.
İnşallah gelecekte biz de bu yola gireriz. Fatih hocayı zaten tartışmaya gerek yok. Tarihimizin en başarılı sonucunu, bir Türk hoca olan Şenol Güneş ile yaşadık. Ligimizin lideri ve geçen sezonun şampiyon takımının hocaları Türk hocalar. Mutlaka gelecekte, benim ve halkın beklentisi olarak milli takımı bir Türk antrenörün yönetmesi.
Ancak şunu da belirtmek lazım. Türk hocalar da o seviyede olmalı ve kendilerini yetiştirmeliler. Bir de, Türk oyuncular yurtdışına gidip futbol oynamalı. Bu konuda çok eksiğiz. Avrupa futbolu, Sırplar, Rumenler, Bulgarlar ile dolu ancak biz neredeyse hiç yokuz. Bu durum futbola da yansıyor. Aynı şey hocalar için de geçerli. Onlar da bu deneyimi yaşamalılar. Türk futbolu artık kabuğunu kırmalı. Bu durumun nedenleri araştırılmalı. Federasyon bunların nedenlerini incelemeli.
Gönlüm, Türk antrenörleri Avrupa'da görmek ve milli takımın başında bir Türk antrenörün olmasıdır. Hocalarımızı da kolay yıpratmayalım. Mesela herkes Aykut Kocaman'ı eleştiriyor. Sanki Aragones ondan daha mı iyiydi! Biz antrenörlerimizi desteklemeli onlar da kendilerini geliştirip Avrupa'da görev almayı hedeflemelidir."
Fotoğraf: Adnan Günay