Beşiktaş'ın bugün efsane yılları olarak anılan dönemler?
Rıza, Metin, Ali, Feyyaz, Şifo Mehmet, Zeki, Recep ve Gökhan'lı yıllar?
İşte o günlerden bir misafirim var bugün.
Zeki Önatlı? Onu, futbolculuk günlerinin ardından, Rıza Çalımbay'ın Beşiktaş Teknik Direktörlüğü ve ardından Tigana'nın ekibindeki yardımcı antrenör olarak hatırlayabilirsiniz?
Zeki Önatlı, Beşiktaş'ta 1987-1993 yılları arasında futbol oynadı.
Zeki'nin kendi tabiriyle, "Rıza, Metin, Ali, Feyyaz, Şifo, Recep, Gökhan'ın en küçükleri benim" diyor.
O dönemdeki futbol bir yana arkadaşlığı dahi hâlâ unutamamış Zeki?
Beşiktaş'ın ardından Kocaelispor ve İstanbulspor'daki futbolculuk günleri.
Ziya Doğan'ın antrenörlük döneminde Beşiktaş'a yeniden döndüğünü anlatıyor.
Ardından da yardımcı antrenör olarak eski takım arkadaşı Rıza Çalımbay ile Rizespor'da yolları yeniden kesişiyor.
?ve sonra ver elini Beşiktaş.
"Süper Lig'in ikinci devresinin başlangıcında Rıza Çalımbay'ın Teknik Direktörlüğü'nde Gökhan Keskin, ben, Bülent Albayrak ve Cengiz birlikte başladık. Hatta o dönemde tek bir mağlubiyet aldık. İkinci dönemin başında bazı tatsız olaylar yaşandı. Olaylar gelişti ve Rıza hoca istifa etti. Ben devam etmek zorunda kaldım. Daha sonra ise Jean Tigana ile çalıştım."
İnanın hiçbir soru yöneltmiyorum ama, kelimeler peşi sıra dökülüyor Zeki Önatlı'nın ağzından?
"Ben Beşiktaş'ta var oldum. Herkes beni Beşiktaş'ta tanıdı. Bana kulüp başkanı, futbol şube sorumlusu başkanım, 'Beşiktaş için sen burada kalacaksın' derse buna kimsenin diyeceğin bir şey yoktur. Rıza Hoca da Beşiktaşlı, beni en iyi o anlar."
"BEŞİKTAŞ VARSA, FEDAKARLIK KAÇINILMAZDIR"
- Rıza Çalımbay, Beşiktaş'tan ayrılırken size 'kal' denildi öyle mi?...
"Evet, ben ekip ruhuna inanan insanım. Beni Rıza Hoca ekibine almıştı. Ben Rıza Hoca'nın ekibinde olmak zorundaydım. Orada olmak vicdanen beni rahatlatır. Çünkü, doğrusu da budur. Ama, işin ucunda Beşiktaş varsa bir takım şeylerden fedakarlık edebiliyorsunuz."
- Rıza Çalımbay ayrıldığında siz Beşiktaş'ta kaldığınızda içiniz sızladı mı?..
"Sızlamaz mı, sızlamaz mı?"
- Vicdanen bir muhasebe yapıyor musunuz?
"Ben insani olarak kararımın yanlış olduğunu düşünüyorum. Sonuçta Rıza Hoca ile gitmek zorundaydım. Ama orada söz konusu Beşiktaş olduğu için bu kararı verdim. Başka bir durum söz konusu olsa hiç düşünmem bile. Ben Rıza Hoca'nın ekibindeyim, 'Rıza Hoca gitsin, sen kal' deseler, hiç düşünmem giderim. Ama Beşiktaş olunca bunu yapamadım. Bu olayda Rıza Hoca da, kulüp başkanı da fedakarlık yaptı."
- Yani insani olarak 'Yanlış yaptım' diyorsunuz...
"Evet, evet, evet.. Kesinlikle. Beşiktaş mevzu bahis olunca bunları düşünemiyorsunuz."
- 'Beşiktaş'a yakışan bu oldu ama insani olarak bunu yapmamam gerekirdi' düşüncesi çok bıçak sırtı durum...
"Evet ama, ben her şeyden önce Rıza Hoca'ya sordum. 'Hocam bana kal diyorlar, ne dersin?'.. 'Sen bilirsin' dedi. Sen bilirsin deme, 'Benimle gel de, geleyim' diye net şekilde sordum."
"BEŞİKTAŞ ŞAHISLARIN ÖNÜNDEDİR"
- 'Benimle Gel' demedi yani?
"Hayır, 'Gel' deseydi, giderdim. Beşiktaşlı olmak böyle bir şey işte... Rıza Hoca da Beşiktaş'a çok şey vermiştir. Beşiktaş Kulübü şahısların önündedir. Beşiktaş Kulübü'ne hizmet edecekseniz, üzerinize düşen fedekarlığı yapmak zorundasınız."
- Türk Futbol Tarihi'nde farklı bir sevgiyle anılan Beşiktaş kadrosunun içindeydiniz...
"Benim oynadığım kuşak ayrı bir jenerasyondu. İnsanlık nosyonu çok farklıydı. Karakter olarak da çok iyiydi. Oynadığımız dönemde de beraberdik, şimdi de görüşürüz. Ben öyle şanslı bir gruba denk geldim."
- Hâlâ görüşür müsünüz?
"Elbette, bir araya geliriz. En son görüştüğüm insan Recep'tir. Belki 2 sene olmuştur görüşmeyeli. Ama bugün aradığımda dahi dün ayrılmış gibiyizdir. Bizim enteresan bir birliktiğimiz vardı."
- Günümüzde sizin zamanınızdaki o dostluğu, sinerjiyi görebiliyor musunuz?
"Şu an bakıyorum futbol piyasasına o arkadaşlığı göremiyorum. Bizim zamanımızda Mirkela vardı. Tek başınaydı ama, bizimle kaynaştı. Madida vardı o da öyleydi, bizimle kaynaştı. Dönemimizde insan nosyonu daha yüksekti. Rekabet tabii ki vardı ama arkadaşlık da önemliydi. Mesela Fenerbahçeli bir Oğuz, bir Şifo, bir Metin, bir Feyyaz... İnanın şu anki piyasada paha biçilemez isimlerdir."
"SEMİH ARTIK PATLAMALI"
- Yeni nesil içinde o bahsettiğiniz ışığı gördüğünüz oyuncular var mı?
"Arda çok yetenekli bir oyuncu mesela. Ama Arda'nın bir de pozitif bir elektriği var. Bu onun için artı bir özellik. Semih'in de artık patlaması gerek. 'Nöbetçi Golcü' ne demek?.. Bu çocuk, bu sıfatı hak etmiyor. Kezman'ı alıyorsun, Guiza'yı alıyorsun, elinde Semih gibi bir adam var. Yine Fenerbahçe, 'Nöbetçi Golcü' diye baktıkça Semih değerini kaybedecek.
Semih ne kadar dayanacak?.. Fenerbahçe'de oynayacak mı?.. Belki takım tek santrfor oynayacak. O zaman Guiza mı yedek kalacak?.. Ama Semih gibi bir adam bekliyor. Sabretti ama, EURO 2008'de yıldızı parladı. Hâlâ sonradan girip maç kurtaracaksa, nereye kadar?.. Fenerbahçe mağlup olurken ya da berabere iken oyuna girer ama, takım 3-0 mağlupken, Semih maça alınmıyor. Hoca başka oyuncuları deniyor. Bir oyuncu için bu çok kötü bir şeydir. Semih'in oynaması lazım. Futbolcu oynayarak bir noktaya gelir."
"TUGAY, HEYKELİ DİKİLECEK ADAMDIR!.."
- Nihat'ın da Avrupa'yı denemesi bir şanstı, ama çok güzel değerlendirdi...
"Ama en istikrarlı çıkan Nihat oldu, Avrupa'ya gidenler arasında... Pardon Tugay'ı unutmayalım!.. Tugay, burada heykeli dikilecek adamdır. Ama Tugay Türkiye'de olsaydı, 10 sene önce futbolu bırakmıştı. Bıraktırılmıştı."
- Bülent'e, Hakan Şükür'e yapılan... Git, oyna gel, biz sana 5 sene sonra jübile yapalım, heykelini dikelim gibi...
"Enteresandır. Türkiye'de futbol oynuyorsanız 3 büyüklerde oynarsınız... Bunlarda oynarken de başarılı olmak zorundasınız. Başarısızlıkta 'Tuh, kaka'sınız!..Başarı da ise çok yükseklere çıkarılırsınız."
"HAKAN ŞÜKÜR TÜRKİYE'NİN GELMİŞ GEÇMİŞ EN İYİ FUTBOLCUSUDUR"
- Hakan Şükür'e yapılan bu teklifi siz nasıl değerlendiriyorsunuz?..
"Daima 'Vefa' diyoruz. Tabii olacak vefa da. Fakat, Hakan da bunların idraki içerisindedir. Hakan'a başka bir misyonlar yüklendi. Sadece futbolcu kimliği açısından bu karar alınmadı. Eğer öyle bir karar alınmış olsaydı, Hakan'a kimse bu lafı diyemezdi. Eğer Türk Futbolu bu noktaya gelmişse, bunun mihenk taşı Hakan Şükür'dür. Hakan, benim açımdan Türkiye'nin gelmiş geçmiş (Metin Oktay'ı bilmem izleyemedim) en büyük futbolcusudur."
- Adnan Polat da bunu söyledi ama tepki gördü...
"Ama bakın, futbolun dışında da başka şeyler de konuşuldu. Sadece saha içerisinde konuşulsaydı kusura bakmayın değil Adnan Polat, Hakan Şükür'e laf söylemek kimsenin haddine değildir."
- Tigana gibi Fransız Milli Takımı'nın yıllarca formasını taşımış, sizin gibi eski bir futbolcu ile 1.5 sene çalıştınız... Tigana size neler kattı?..
"Türkiye'de teknik direktör olmak zaman alıyor, bir şekilde oluyorsunuz. Ama yardımcı antrenör olarak ekip içinde yer almak Avrupa'da uzun bir süreç. Oysa ülkemizde çok kolay. Buna arkadaş ilişkisi diyebilirsiniz, cemaat ilişkisi diyebilirsiniz. Oysa Avrupa'da bu evreler gerçekten çalışılarak geçiliyor. Mesela Tigana'nın yardımcısı Jee Stephen vardı. Bu adam Dünya Kupası ve Avrupa Şampiyonası'nda Fransa Mili Takımı'nın yardımcı antrenöruydü. Türkiye'de bunu kimse bilmez. Ama Jee, süreçlerden geçti. Ve Jee hâlâ yardımcı antrenör. Düşünebiliyor musunuz?.. Dünya Şampiyonası görmüş bir yardımcı antrenör Türkiye'de görev yapsın. Hemen yolları ayırırız."
- Tigana'nın bu şekilde ayrılması garip mi sizce?
"Bence değil. Çünkü Türkiye'yi çok seviyordu. Burada alışık olmadığı bir dünya buldu. Özellikle spor medyasını çok sevmedi onu rahatlıkla söyleyebilirim."
- Oysa Tigana, prensiplerinin dışında çok olay yaşadı...
"Evet, evet. Tigana tam bir prensip adamıydı. Ama saha dışına çıktığınızda dünyanın en şeker insanlarından birisi. Yemek yemekten, gezmekten, konuşmaktan çok keyif alırdım. Sportif anlamda basın diyeceğim ama kusura bakmayın, onu çok yaraladı. Basınla ilişkisi biraz farklı olsaydı Tigana'yı basın da sevecekti. Çünkü, basın da onu anlayamadı. Tigana bize söylediklerini basına da anlatsaydı, Türk basını eminim onu çok sevecekti. Böyle bir değer kaçtı. Ama yine gelmeyi düşünüyor. Görüşüyoruz."
- Siz kendi adınıza nasıl bir çalışma programı seçtiniz...
"Yine futbol dünyasının içinde kalacağım. Ben daha sürecin içerisindeyim. Çalışıp, iyi bir takımda teknik direktörlük yapmak istiyorum."
"BİR YERE GELMEK İÇİN YETENEK YETMİYOR"
- Yorulmuş gibi görüyorum sizi...
"Olaylar... Olaylar yoruyor. Ne kadar bilgi birikiminiz olsa da, ne kadar konuya hakim olsanız da yeteneklerinizle bir yere gelemiyorsunuz. Başka dış etkenler var."
- Geçen sene Süper Lig'de 14 takımın teknik direktör değiştirdiğini düşünürsek, işinizin hayli zor olduğu ortada...
"Sadece futbolda da değil, diğer kurumlarda da böyle. Fakat, hadiye futbolda daha net olarak görülüyor. Galipseniz başarılı, mağlupsanız başarısızsınız!.. Bu insanın istikrarı vardır, bilgi birikimi vardır. Kimi değerleri vardır... Biz de bunlar baz alınmıyor. Sadece sonuç arıyoruz. Skora göre yorum yapıyoruz."
- Peki o halde, iyi oynadığımız fakat, rakamsal olarak kaybettiğimiz bir EURO 2008 yaşadık. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
"Almanya maçını çıkartalım, ondan önceki 3 maça bakalım. Milyar dolar verseniz bu reklamı yapamazdınız. Tüm dünya bizi konuştu. İnanılmaz bir olaydı."
- Orada olmak ister miydiniz?
"Futbolcu olarak mı, kulübede mi?.."
"EURO 2008'İ HAK EDEN TAKIM KAZANDI"
- Futbolcu olmak daha müthiş olmaz mıydı?..
"Futbolcu olarak o heyecanı hissetmiyorsunuz. Kulübede olmak istemezdim. Ama trübünde olmak isterdim. Kulübede sorumluluğunuz var ama yapacak bir şeyiniz yok. Sahadasınız ama sadece koşuyorsunuz... Bence sonunda kupayı hakeden kazandı, İspanya..."
- Ay-Yıldızlı takımımızı değerlendirelim. Ben Almanya-İspanya final maçını seyrederken, 'Biz bu takıma mı yenildik Allah'ım?!' diye dizlerimi dövüyordum. Ama defalarca Dünya ve Avrupa Şampiyonaları'nda final oynamış, hatta müzesine götürmüş ekol olmuş bir ülke varı karşımızda...
İlk olarak şundan yola çıkalım. Yarı Final oynadık mı?
"Daha önce oynadık mı?"
-Hayır...
"Bu büyük bir başarıdır. Bunun için daha eleştiriye gerek yoktur. Ama biz yine eleştiriyoruz. Seyirci alkışladı. Basına bakın, Türkiye ilk kez Yarı Final oynamasına rağmen, 'Bu kadronun şampiyon olması lazımdı' diyenler var..."
"TAKIM TERİM'E TESLİMSE TERCİHLERİNE SAYGI DUYACAKSIN"
- Sanıyorum, Fatih Terim'in Almanya maçı sonrasında takımı bırakacağını açıklamasının da nedenleri arasında bu eleştiriler var.
"Fatih Hoca, basınla iletişimini bu kadar katı değil de, daha sevecen şekilde kurabilirdi. Ama bir de kendinizi Fatih Terim'in yerine koyun, 'Bu işi bilmiyorsun'la başlayan dünya kadar eleştiri... Atladığımız bir nokta var. Fatih Hoca'ya takımı teslim etmişsiniz, onun tercihlerine saygı duyacaksınız. Maçtan sonra eleştirirsiniz, zaten herkes eleştirdi. Ne oldu?.."
- İkinci maçta çocuklar canavar gibi oynadı.
"Üçüncü maçta ne oldu?.."
- Daha da canavarlaştılar!...
"Dördüncü maç?"
- Hep beraber sevinçten çıldırtık!..
"Ne oldu o zaman Fatih Terim'e?.. Olay şuna geliyor. 'Hıh! Fatih Hoca bizim dediğimizi yaptı!' Neden sizin dediğinizi yapsın Allah aşkına ya?!.."
- Yok mu o kadar aklı canım?!. O kadar aklı olmayan adama neden bu kadar para veriyoruz o halde?!..
"Türk Milli Takımı Fatih Terim döneminde tarihindeki en başarılı zafere imza atmıştır. Bu gerçektir, nokta!.."
- Bu coşkuyla, daha büyük hedefleri de zorlayacağız...
"Mesela Dünya Şampiyonası'nda İspanya grubumuzda. Baktığınızda Avrupa Şampiyonu İspanya, biz ikinciliği zorlarız. Görüntü olarak bu. Ama hayır, biz gruptan birinci olarak da çıkabiliriz. Takımımız turnuva tecrübesi kazandı. Genç bir ekip, birbirini tanıyor. Önümüz çok açık. Mesela Volkan o kırmızı kartı görmeyecek. Arda, Tuncay o kartları bir daha belki hiç görmeyecek."
- Bir musibet, bin nasihattan evladır!...
"İstediğiniz kadar anlatın, oyuncular o'nu yaşayacaklar!... Ama ne olursa olsun, EURO 2008 bize çok güzel şeyler yaşattılar."
"TAKIM BİR ŞAMPİYON OLSA, DEMİRÖREN RAHAT BİR NEFES ALACAK"
- Beşiktaş'a bu kadar yakın biri olarak, Siyah-Beyazlılar'ı bu sezon neler bekliyor sizce?
"Taraftar olarak mı, teknik adam olarak konuşmak gerek bilemiyorum. Bazen çok şey yapmak istersin, hiç bir şey yapamazsınız ya... Başkan, çok iyi bir Beşiktaşlı. Mesaisini, parasını Beşiktaş'a ayırıyor. Beşiktaş'ı şampiyon yapmak istiyor. Şu an onun telaşı içinde. Soğukkanlı değil. Takım bir şampiyon olsa Yıldırım Demirören de, takım da acaip rahatlayacak. Başkanım ben çok isterdim ki, 3 hafta içinde takım şampiyon olsun. Ama başkanım, sezon 3 hafta değil, çok uzun bir sezon!.. Bu kaos içerisinde Beşiktaş'ı yine sıkıntılı günler bekliyor."
"ERTUĞRUL HOCA'NIN ARTIK BAHANESİ KALMADI"
- Beşiktaş için Ertuğrul Sağlam'ı genç buluyor musunuz?
"Daha önce de söylemiştim. 'İnşallah Ertuğrul Hoca kendi açısından güzel bir sezon geçirir' diye... Türkiye Kupası kazanılmadı. Tigana kazanmıştı, başarısız sayıldı. Takımdan uzaklaştırıldı. Ertuğrul takımın başında kaldı. Hoca'nın geçen sene tecrübe kazandığına inanıyorum. Şimdi gerçek performansını gösterme zamanı. Meyveye dönme zamanıdır. Bir bahaneye sığınma hakkı yok. Test değil, finaldir artık... Beşiktaş'ta baktığınızda en kariyersiz hoca Ertuğrul Sağlam'dır."
- Diyelim ki, Allah korusun ama, takım başarısız oldu. Gerek yönetim, gerek tribünün sabrı biter mi?
"Bitmesi lazım..."
"DEMİRÖREN BAŞARI ADINA DEĞERLERDEN UZAKLAŞIYOR"
- Hoca bunun farkında mıdır?
"Farkında tabii. Demirören döneminde kaybedilmiş şampiyonluklar var. Ama Demirören'in ve takımın bu konudaki hırsını biliyorum. Camianın da buna ihtiyacı olduğunu, susadığını biliyorum. Benim değerlendirmem şampiyonluk üzerine değildir. Biz Beşiktaşlıyız, Beşiktaşlı duruşu, karakteri vardı. Şampiyon olmasak dahi önemli değildi, Galatasaraylısı, Fenerbahçelisi bize sempatiyle bakardı. Biz o sevgiyi, ilgiyi, saygıyı kaybediyoruz. Beni korkutan bu. Yoksa, şampiyon olan 4 takım var. Beşiktaş bu değerlerini kaybediyor, buna üzülüyorum. Başkan Demirören Demirören, bu değerleri kaybetmemek adına, para harcıyor, emek harcıyor. Ama hem başarıdan, hem de değerlerden uzaklaşıyor."
Bir dönem Siyah Beyaz forma için ter dökmüş bir futbolcunun günümüz futbolu, Beşiktaş, Milli Takım üzerine ahvali...
Çok şey konuştuk Zeki Önatlı ile..
Futboldan, eski günlerden, çok taze olarak da EURO 2008'den...
Ama benim aklımda "Galipseniz başarılı, mağlupsanız başarısızsınız!.. Skora göre yorum yapıyoruz" sözleri ayrı bir yer etti nedense...
Gerek teknik adam olsun, gerekse sporcu.
Herkesin gözünü yıldıran bu nokta bir kez daha karşıladı bizi bakın.
Sporu spor olduğu için sevebildiğimiz gün, gerçekten büyük adımlar atmayı da başarmış olacağız.
Spor dünyasındaki, skor bakışı değişmedikçe bizlerde o büyük adımlarla koşacağımız günlerin hayaliyle avunup duracağız maalesef...
Röportaj: Saadet ÖZCAN
Rıza, Metin, Ali, Feyyaz, Şifo Mehmet, Zeki, Recep ve Gökhan'lı yıllar?
İşte o günlerden bir misafirim var bugün.
Zeki Önatlı? Onu, futbolculuk günlerinin ardından, Rıza Çalımbay'ın Beşiktaş Teknik Direktörlüğü ve ardından Tigana'nın ekibindeki yardımcı antrenör olarak hatırlayabilirsiniz?
Zeki Önatlı, Beşiktaş'ta 1987-1993 yılları arasında futbol oynadı.
Zeki'nin kendi tabiriyle, "Rıza, Metin, Ali, Feyyaz, Şifo, Recep, Gökhan'ın en küçükleri benim" diyor.
O dönemdeki futbol bir yana arkadaşlığı dahi hâlâ unutamamış Zeki?
Beşiktaş'ın ardından Kocaelispor ve İstanbulspor'daki futbolculuk günleri.
Ziya Doğan'ın antrenörlük döneminde Beşiktaş'a yeniden döndüğünü anlatıyor.
Ardından da yardımcı antrenör olarak eski takım arkadaşı Rıza Çalımbay ile Rizespor'da yolları yeniden kesişiyor.
?ve sonra ver elini Beşiktaş.
"Süper Lig'in ikinci devresinin başlangıcında Rıza Çalımbay'ın Teknik Direktörlüğü'nde Gökhan Keskin, ben, Bülent Albayrak ve Cengiz birlikte başladık. Hatta o dönemde tek bir mağlubiyet aldık. İkinci dönemin başında bazı tatsız olaylar yaşandı. Olaylar gelişti ve Rıza hoca istifa etti. Ben devam etmek zorunda kaldım. Daha sonra ise Jean Tigana ile çalıştım."
İnanın hiçbir soru yöneltmiyorum ama, kelimeler peşi sıra dökülüyor Zeki Önatlı'nın ağzından?
"Ben Beşiktaş'ta var oldum. Herkes beni Beşiktaş'ta tanıdı. Bana kulüp başkanı, futbol şube sorumlusu başkanım, 'Beşiktaş için sen burada kalacaksın' derse buna kimsenin diyeceğin bir şey yoktur. Rıza Hoca da Beşiktaşlı, beni en iyi o anlar."
"BEŞİKTAŞ VARSA, FEDAKARLIK KAÇINILMAZDIR"
- Rıza Çalımbay, Beşiktaş'tan ayrılırken size 'kal' denildi öyle mi?...
"Evet, ben ekip ruhuna inanan insanım. Beni Rıza Hoca ekibine almıştı. Ben Rıza Hoca'nın ekibinde olmak zorundaydım. Orada olmak vicdanen beni rahatlatır. Çünkü, doğrusu da budur. Ama, işin ucunda Beşiktaş varsa bir takım şeylerden fedakarlık edebiliyorsunuz."
- Rıza Çalımbay ayrıldığında siz Beşiktaş'ta kaldığınızda içiniz sızladı mı?..
"Sızlamaz mı, sızlamaz mı?"
- Vicdanen bir muhasebe yapıyor musunuz?
"Ben insani olarak kararımın yanlış olduğunu düşünüyorum. Sonuçta Rıza Hoca ile gitmek zorundaydım. Ama orada söz konusu Beşiktaş olduğu için bu kararı verdim. Başka bir durum söz konusu olsa hiç düşünmem bile. Ben Rıza Hoca'nın ekibindeyim, 'Rıza Hoca gitsin, sen kal' deseler, hiç düşünmem giderim. Ama Beşiktaş olunca bunu yapamadım. Bu olayda Rıza Hoca da, kulüp başkanı da fedakarlık yaptı."
- Yani insani olarak 'Yanlış yaptım' diyorsunuz...
"Evet, evet, evet.. Kesinlikle. Beşiktaş mevzu bahis olunca bunları düşünemiyorsunuz."
- 'Beşiktaş'a yakışan bu oldu ama insani olarak bunu yapmamam gerekirdi' düşüncesi çok bıçak sırtı durum...
"Evet ama, ben her şeyden önce Rıza Hoca'ya sordum. 'Hocam bana kal diyorlar, ne dersin?'.. 'Sen bilirsin' dedi. Sen bilirsin deme, 'Benimle gel de, geleyim' diye net şekilde sordum."
"BEŞİKTAŞ ŞAHISLARIN ÖNÜNDEDİR"
- 'Benimle Gel' demedi yani?
"Hayır, 'Gel' deseydi, giderdim. Beşiktaşlı olmak böyle bir şey işte... Rıza Hoca da Beşiktaş'a çok şey vermiştir. Beşiktaş Kulübü şahısların önündedir. Beşiktaş Kulübü'ne hizmet edecekseniz, üzerinize düşen fedekarlığı yapmak zorundasınız."
- Türk Futbol Tarihi'nde farklı bir sevgiyle anılan Beşiktaş kadrosunun içindeydiniz...
"Benim oynadığım kuşak ayrı bir jenerasyondu. İnsanlık nosyonu çok farklıydı. Karakter olarak da çok iyiydi. Oynadığımız dönemde de beraberdik, şimdi de görüşürüz. Ben öyle şanslı bir gruba denk geldim."
- Hâlâ görüşür müsünüz?
"Elbette, bir araya geliriz. En son görüştüğüm insan Recep'tir. Belki 2 sene olmuştur görüşmeyeli. Ama bugün aradığımda dahi dün ayrılmış gibiyizdir. Bizim enteresan bir birliktiğimiz vardı."
- Günümüzde sizin zamanınızdaki o dostluğu, sinerjiyi görebiliyor musunuz?
"Şu an bakıyorum futbol piyasasına o arkadaşlığı göremiyorum. Bizim zamanımızda Mirkela vardı. Tek başınaydı ama, bizimle kaynaştı. Madida vardı o da öyleydi, bizimle kaynaştı. Dönemimizde insan nosyonu daha yüksekti. Rekabet tabii ki vardı ama arkadaşlık da önemliydi. Mesela Fenerbahçeli bir Oğuz, bir Şifo, bir Metin, bir Feyyaz... İnanın şu anki piyasada paha biçilemez isimlerdir."
"SEMİH ARTIK PATLAMALI"
- Yeni nesil içinde o bahsettiğiniz ışığı gördüğünüz oyuncular var mı?
"Arda çok yetenekli bir oyuncu mesela. Ama Arda'nın bir de pozitif bir elektriği var. Bu onun için artı bir özellik. Semih'in de artık patlaması gerek. 'Nöbetçi Golcü' ne demek?.. Bu çocuk, bu sıfatı hak etmiyor. Kezman'ı alıyorsun, Guiza'yı alıyorsun, elinde Semih gibi bir adam var. Yine Fenerbahçe, 'Nöbetçi Golcü' diye baktıkça Semih değerini kaybedecek.
Semih ne kadar dayanacak?.. Fenerbahçe'de oynayacak mı?.. Belki takım tek santrfor oynayacak. O zaman Guiza mı yedek kalacak?.. Ama Semih gibi bir adam bekliyor. Sabretti ama, EURO 2008'de yıldızı parladı. Hâlâ sonradan girip maç kurtaracaksa, nereye kadar?.. Fenerbahçe mağlup olurken ya da berabere iken oyuna girer ama, takım 3-0 mağlupken, Semih maça alınmıyor. Hoca başka oyuncuları deniyor. Bir oyuncu için bu çok kötü bir şeydir. Semih'in oynaması lazım. Futbolcu oynayarak bir noktaya gelir."
"TUGAY, HEYKELİ DİKİLECEK ADAMDIR!.."
- Nihat'ın da Avrupa'yı denemesi bir şanstı, ama çok güzel değerlendirdi...
"Ama en istikrarlı çıkan Nihat oldu, Avrupa'ya gidenler arasında... Pardon Tugay'ı unutmayalım!.. Tugay, burada heykeli dikilecek adamdır. Ama Tugay Türkiye'de olsaydı, 10 sene önce futbolu bırakmıştı. Bıraktırılmıştı."
- Bülent'e, Hakan Şükür'e yapılan... Git, oyna gel, biz sana 5 sene sonra jübile yapalım, heykelini dikelim gibi...
"Enteresandır. Türkiye'de futbol oynuyorsanız 3 büyüklerde oynarsınız... Bunlarda oynarken de başarılı olmak zorundasınız. Başarısızlıkta 'Tuh, kaka'sınız!..Başarı da ise çok yükseklere çıkarılırsınız."
"HAKAN ŞÜKÜR TÜRKİYE'NİN GELMİŞ GEÇMİŞ EN İYİ FUTBOLCUSUDUR"
- Hakan Şükür'e yapılan bu teklifi siz nasıl değerlendiriyorsunuz?..
"Daima 'Vefa' diyoruz. Tabii olacak vefa da. Fakat, Hakan da bunların idraki içerisindedir. Hakan'a başka bir misyonlar yüklendi. Sadece futbolcu kimliği açısından bu karar alınmadı. Eğer öyle bir karar alınmış olsaydı, Hakan'a kimse bu lafı diyemezdi. Eğer Türk Futbolu bu noktaya gelmişse, bunun mihenk taşı Hakan Şükür'dür. Hakan, benim açımdan Türkiye'nin gelmiş geçmiş (Metin Oktay'ı bilmem izleyemedim) en büyük futbolcusudur."
- Adnan Polat da bunu söyledi ama tepki gördü...
"Ama bakın, futbolun dışında da başka şeyler de konuşuldu. Sadece saha içerisinde konuşulsaydı kusura bakmayın değil Adnan Polat, Hakan Şükür'e laf söylemek kimsenin haddine değildir."
- Tigana gibi Fransız Milli Takımı'nın yıllarca formasını taşımış, sizin gibi eski bir futbolcu ile 1.5 sene çalıştınız... Tigana size neler kattı?..
"Türkiye'de teknik direktör olmak zaman alıyor, bir şekilde oluyorsunuz. Ama yardımcı antrenör olarak ekip içinde yer almak Avrupa'da uzun bir süreç. Oysa ülkemizde çok kolay. Buna arkadaş ilişkisi diyebilirsiniz, cemaat ilişkisi diyebilirsiniz. Oysa Avrupa'da bu evreler gerçekten çalışılarak geçiliyor. Mesela Tigana'nın yardımcısı Jee Stephen vardı. Bu adam Dünya Kupası ve Avrupa Şampiyonası'nda Fransa Mili Takımı'nın yardımcı antrenöruydü. Türkiye'de bunu kimse bilmez. Ama Jee, süreçlerden geçti. Ve Jee hâlâ yardımcı antrenör. Düşünebiliyor musunuz?.. Dünya Şampiyonası görmüş bir yardımcı antrenör Türkiye'de görev yapsın. Hemen yolları ayırırız."
- Tigana'nın bu şekilde ayrılması garip mi sizce?
"Bence değil. Çünkü Türkiye'yi çok seviyordu. Burada alışık olmadığı bir dünya buldu. Özellikle spor medyasını çok sevmedi onu rahatlıkla söyleyebilirim."
- Oysa Tigana, prensiplerinin dışında çok olay yaşadı...
"Evet, evet. Tigana tam bir prensip adamıydı. Ama saha dışına çıktığınızda dünyanın en şeker insanlarından birisi. Yemek yemekten, gezmekten, konuşmaktan çok keyif alırdım. Sportif anlamda basın diyeceğim ama kusura bakmayın, onu çok yaraladı. Basınla ilişkisi biraz farklı olsaydı Tigana'yı basın da sevecekti. Çünkü, basın da onu anlayamadı. Tigana bize söylediklerini basına da anlatsaydı, Türk basını eminim onu çok sevecekti. Böyle bir değer kaçtı. Ama yine gelmeyi düşünüyor. Görüşüyoruz."
- Siz kendi adınıza nasıl bir çalışma programı seçtiniz...
"Yine futbol dünyasının içinde kalacağım. Ben daha sürecin içerisindeyim. Çalışıp, iyi bir takımda teknik direktörlük yapmak istiyorum."
"BİR YERE GELMEK İÇİN YETENEK YETMİYOR"
- Yorulmuş gibi görüyorum sizi...
"Olaylar... Olaylar yoruyor. Ne kadar bilgi birikiminiz olsa da, ne kadar konuya hakim olsanız da yeteneklerinizle bir yere gelemiyorsunuz. Başka dış etkenler var."
- Geçen sene Süper Lig'de 14 takımın teknik direktör değiştirdiğini düşünürsek, işinizin hayli zor olduğu ortada...
"Sadece futbolda da değil, diğer kurumlarda da böyle. Fakat, hadiye futbolda daha net olarak görülüyor. Galipseniz başarılı, mağlupsanız başarısızsınız!.. Bu insanın istikrarı vardır, bilgi birikimi vardır. Kimi değerleri vardır... Biz de bunlar baz alınmıyor. Sadece sonuç arıyoruz. Skora göre yorum yapıyoruz."
- Peki o halde, iyi oynadığımız fakat, rakamsal olarak kaybettiğimiz bir EURO 2008 yaşadık. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
"Almanya maçını çıkartalım, ondan önceki 3 maça bakalım. Milyar dolar verseniz bu reklamı yapamazdınız. Tüm dünya bizi konuştu. İnanılmaz bir olaydı."
- Orada olmak ister miydiniz?
"Futbolcu olarak mı, kulübede mi?.."
"EURO 2008'İ HAK EDEN TAKIM KAZANDI"
- Futbolcu olmak daha müthiş olmaz mıydı?..
"Futbolcu olarak o heyecanı hissetmiyorsunuz. Kulübede olmak istemezdim. Ama trübünde olmak isterdim. Kulübede sorumluluğunuz var ama yapacak bir şeyiniz yok. Sahadasınız ama sadece koşuyorsunuz... Bence sonunda kupayı hakeden kazandı, İspanya..."
- Ay-Yıldızlı takımımızı değerlendirelim. Ben Almanya-İspanya final maçını seyrederken, 'Biz bu takıma mı yenildik Allah'ım?!' diye dizlerimi dövüyordum. Ama defalarca Dünya ve Avrupa Şampiyonaları'nda final oynamış, hatta müzesine götürmüş ekol olmuş bir ülke varı karşımızda...
İlk olarak şundan yola çıkalım. Yarı Final oynadık mı?
"Daha önce oynadık mı?"
-Hayır...
"Bu büyük bir başarıdır. Bunun için daha eleştiriye gerek yoktur. Ama biz yine eleştiriyoruz. Seyirci alkışladı. Basına bakın, Türkiye ilk kez Yarı Final oynamasına rağmen, 'Bu kadronun şampiyon olması lazımdı' diyenler var..."
"TAKIM TERİM'E TESLİMSE TERCİHLERİNE SAYGI DUYACAKSIN"
- Sanıyorum, Fatih Terim'in Almanya maçı sonrasında takımı bırakacağını açıklamasının da nedenleri arasında bu eleştiriler var.
"Fatih Hoca, basınla iletişimini bu kadar katı değil de, daha sevecen şekilde kurabilirdi. Ama bir de kendinizi Fatih Terim'in yerine koyun, 'Bu işi bilmiyorsun'la başlayan dünya kadar eleştiri... Atladığımız bir nokta var. Fatih Hoca'ya takımı teslim etmişsiniz, onun tercihlerine saygı duyacaksınız. Maçtan sonra eleştirirsiniz, zaten herkes eleştirdi. Ne oldu?.."
- İkinci maçta çocuklar canavar gibi oynadı.
"Üçüncü maçta ne oldu?.."
- Daha da canavarlaştılar!...
"Dördüncü maç?"
- Hep beraber sevinçten çıldırtık!..
"Ne oldu o zaman Fatih Terim'e?.. Olay şuna geliyor. 'Hıh! Fatih Hoca bizim dediğimizi yaptı!' Neden sizin dediğinizi yapsın Allah aşkına ya?!.."
- Yok mu o kadar aklı canım?!. O kadar aklı olmayan adama neden bu kadar para veriyoruz o halde?!..
"Türk Milli Takımı Fatih Terim döneminde tarihindeki en başarılı zafere imza atmıştır. Bu gerçektir, nokta!.."
- Bu coşkuyla, daha büyük hedefleri de zorlayacağız...
"Mesela Dünya Şampiyonası'nda İspanya grubumuzda. Baktığınızda Avrupa Şampiyonu İspanya, biz ikinciliği zorlarız. Görüntü olarak bu. Ama hayır, biz gruptan birinci olarak da çıkabiliriz. Takımımız turnuva tecrübesi kazandı. Genç bir ekip, birbirini tanıyor. Önümüz çok açık. Mesela Volkan o kırmızı kartı görmeyecek. Arda, Tuncay o kartları bir daha belki hiç görmeyecek."
- Bir musibet, bin nasihattan evladır!...
"İstediğiniz kadar anlatın, oyuncular o'nu yaşayacaklar!... Ama ne olursa olsun, EURO 2008 bize çok güzel şeyler yaşattılar."
"TAKIM BİR ŞAMPİYON OLSA, DEMİRÖREN RAHAT BİR NEFES ALACAK"
- Beşiktaş'a bu kadar yakın biri olarak, Siyah-Beyazlılar'ı bu sezon neler bekliyor sizce?
"Taraftar olarak mı, teknik adam olarak konuşmak gerek bilemiyorum. Bazen çok şey yapmak istersin, hiç bir şey yapamazsınız ya... Başkan, çok iyi bir Beşiktaşlı. Mesaisini, parasını Beşiktaş'a ayırıyor. Beşiktaş'ı şampiyon yapmak istiyor. Şu an onun telaşı içinde. Soğukkanlı değil. Takım bir şampiyon olsa Yıldırım Demirören de, takım da acaip rahatlayacak. Başkanım ben çok isterdim ki, 3 hafta içinde takım şampiyon olsun. Ama başkanım, sezon 3 hafta değil, çok uzun bir sezon!.. Bu kaos içerisinde Beşiktaş'ı yine sıkıntılı günler bekliyor."
"ERTUĞRUL HOCA'NIN ARTIK BAHANESİ KALMADI"
- Beşiktaş için Ertuğrul Sağlam'ı genç buluyor musunuz?
"Daha önce de söylemiştim. 'İnşallah Ertuğrul Hoca kendi açısından güzel bir sezon geçirir' diye... Türkiye Kupası kazanılmadı. Tigana kazanmıştı, başarısız sayıldı. Takımdan uzaklaştırıldı. Ertuğrul takımın başında kaldı. Hoca'nın geçen sene tecrübe kazandığına inanıyorum. Şimdi gerçek performansını gösterme zamanı. Meyveye dönme zamanıdır. Bir bahaneye sığınma hakkı yok. Test değil, finaldir artık... Beşiktaş'ta baktığınızda en kariyersiz hoca Ertuğrul Sağlam'dır."
- Diyelim ki, Allah korusun ama, takım başarısız oldu. Gerek yönetim, gerek tribünün sabrı biter mi?
"Bitmesi lazım..."
"DEMİRÖREN BAŞARI ADINA DEĞERLERDEN UZAKLAŞIYOR"
- Hoca bunun farkında mıdır?
"Farkında tabii. Demirören döneminde kaybedilmiş şampiyonluklar var. Ama Demirören'in ve takımın bu konudaki hırsını biliyorum. Camianın da buna ihtiyacı olduğunu, susadığını biliyorum. Benim değerlendirmem şampiyonluk üzerine değildir. Biz Beşiktaşlıyız, Beşiktaşlı duruşu, karakteri vardı. Şampiyon olmasak dahi önemli değildi, Galatasaraylısı, Fenerbahçelisi bize sempatiyle bakardı. Biz o sevgiyi, ilgiyi, saygıyı kaybediyoruz. Beni korkutan bu. Yoksa, şampiyon olan 4 takım var. Beşiktaş bu değerlerini kaybediyor, buna üzülüyorum. Başkan Demirören Demirören, bu değerleri kaybetmemek adına, para harcıyor, emek harcıyor. Ama hem başarıdan, hem de değerlerden uzaklaşıyor."
Bir dönem Siyah Beyaz forma için ter dökmüş bir futbolcunun günümüz futbolu, Beşiktaş, Milli Takım üzerine ahvali...
Çok şey konuştuk Zeki Önatlı ile..
Futboldan, eski günlerden, çok taze olarak da EURO 2008'den...
Ama benim aklımda "Galipseniz başarılı, mağlupsanız başarısızsınız!.. Skora göre yorum yapıyoruz" sözleri ayrı bir yer etti nedense...
Gerek teknik adam olsun, gerekse sporcu.
Herkesin gözünü yıldıran bu nokta bir kez daha karşıladı bizi bakın.
Sporu spor olduğu için sevebildiğimiz gün, gerçekten büyük adımlar atmayı da başarmış olacağız.
Spor dünyasındaki, skor bakışı değişmedikçe bizlerde o büyük adımlarla koşacağımız günlerin hayaliyle avunup duracağız maalesef...
Röportaj: Saadet ÖZCAN