"Yıldırım ve Saran arasından sağ çıktım"

Son dönemin popüler spiker ve sunucularından Ersin Düzen ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Ersin Düzen NTV Spor'dan TRT'ye geçişine dair birçok konuda özel açıklamalarda bulundu.

Haber; Sporx.com
Sporx'e ücretsiz abone ol,ilk bilen sen ol!
'Yıldırım ve Saran arasından sağ çıktım'
Klavye okları ile sonraki ya da önceki habere geçebilirsiniz.
18 Nisan 2011 09:32
ÖZEL RÖPORTAJ: Esat DERGİ
twitter.com/esatdergi
- esatd@sporx.com

Çocukken ender de olsa bize mikrofon uzatılır ve sorulurdu: “Kaçıncı sınıfa gidiyorsun?”. Bu soruya nedense hepimiz “8. Sınıf” yanıtını verirdik, adeta programlanmışcasına… Bazen de ailelerimizin ekabir isimlerinin bir araya geldiğinde bize “Büyüyünce ne olacaksın bakayım..” denirdi. İlkokul sıralarında bize empoze edilen yanıt hiç değişmezdi: “Doktor olacağım.”

Ardından büyüdük ve bazılarımız keşfetti hayatı, gördü, "ben bunu yapmalıyım" dedi içinden. Kimi sessiz harflerle, kimi ise bağırarak o işin peşinden giderek. Yakın geçmişte NTV Spor'dan TRT'ye transfer olan spiker Ersin Düzen de bunlardan biri.

1992 yılında radyocu olarak bu sektöre giren Düzen, hem radyoda hem televizyonda 4 yıl Eskişehir'de çalışmasının ardından 1997'de kararını TV’de kılarak İstanbul'a gelir. Herkes onu Star, ATV en çok da NTV Spor'daki çıkışı ile tanıyor. Star'a geçişi de gerçek bir hikaye. Bir gün yapmak istediği iş için bir mektubu aynı otelde kaldığı Mahsun Kırmızıgül'e ulaştırıyor ve Star bünyesiyle ilk adımını atıyor, aslında atılan ilk adım yapmak istediği iş için yapılan samimi giriş, uğraş. Kıssadan hisse: “Koştur”...

Kanyon Alışveriş Merkezi'nde neden rezervasyon almadıklarını anlayamadığım Midpoint adlı restauranttayız. Çok tanıdık görüyorum etrafta, hemen içimdeki kimlikle buradan haber çıkar refleksi giriyor içime ama onu bastırıyorum.

Ardından da kapıda Arjantin eşorfmanlı bir adam beliriyor, devamında kahveler ve sohbet... Medya röportajları serisinde rastgele bir şekilde belirlenen ilk konuğum Ersin Düzen. Amaç bir spor röportajı yerine aktüel bir söyleşi, bakalım tadı ne kadar öyle olacak...

 

- TRT'ye geçişiniz nasıl oldu? Teklif size mi geldi?

“İlk etapta Sergen Yalçın ile görüştüler. Sergen ile anlaştıktan sonra sunucu kim olacak düşüncesi oluşmuş. Hem Sergen ile beraber çalıştığım için hem de demek ki beni başarılı gördükleri için bir teklifte bulundular. Ben de o teklifi yaklaşık 15-20 gün düşündüm. Neler getirebilir, neler götürebilir diye inceledim. Bir anda verilmiş bir karar değil. Çok uzun süreli bir düşünme ile verdim kararımı.”

- Şu an doğru karar verdiğinizi düşünüyor musunuz? Tedirginliğiniz var mı?
“Şu an çok mutluyum ve doğru bir karar verdiğimi düşünüyorum. Program iyi gidiyor, elimizden geleni yapıyoruz. Tabii ki daha iyi yapabilir miyiz diye düşünüyoruz. Her şeyin mutlaka daha iyisi var.”

- TRT Spor'da ekstra bir göreviniz olacak mı?
“ Şu an için yok. Ama olmasını çok istiyorum.”

(Ersin Düzen’in TRT’de sunduğu “1’e 1 Futbol” adlı bir program bir dış yapım. TRT ve TRT Spor’da bu tür dış yapımlar artıyor. Çekimler Sefaköy’de yapılıyor )

- TRT Spor son iki senedir ciddi atılım içinde. Doğru adımlarla gidilirse Lig TV ve NTV Spor'u zorlayabilir mi?
“Kesinlikle zorlayabilir ve zorlaması da lazım. İhtiyaç var. Şu an bakığımızda bir tane spor kanalı var NTV Spor. Lig TV ise bir futbol kanalı.”

- Eurosport da spor kanalı.
“Evet, Eurosport uluslararası yayın yapıyor. TRT’nin elinde çok güzel olanaklar var. Arşivi olsun, geçmişte yaptıkları olsun, sporun her dalındaki yayınları olsun, iyi bir içeriğe sahip. Bence çok iyi bir spor kanalı da olabilir. Bir de şu var: NTV Spor’un, Eurosport’un, Lig TV’nin ve TRT Spor’un aralarındaki rekabet mutlaka birbirlerine yarayacaktır.”

- Hakan Şükür ve Sergen Yalçın'ı tarz olarak kıyaslarsanız nasıl bir tespitte bulunabilirsiniz?
“Hakan olaya biraz daha saha içiyle, futbol tarafından bakmaya çalışıyor. Sergen de aynı şekilde. Ancak zaman zaman daha acımasız, eleştiriye yönelik, biraz daha insanların dikkatini çekebilecek bir üslubü var. Kimi zaman da esprili.”

- Bunu bilerek yapmıyor ama değil mi? Bunu bilerek yapanlar da var.
“Kesinlikle değil. Futbolculuk döneminde de böyleydi. Bir gün ben Telegol'deyken Sergen’le röportaj yaptık ve yayınladık. Ben o gün Sergen'in futbolu bıraktıktan sonra olağanüstü bir yorumcu olacağını söyledim.”

- Şu an faal futbolcular içinden benzeri bir adayınız var mı?
“Arda. Daha uzun yılları var ama futbolu bıraktıktan sonra bence çok iyi bir yorumcu olacak. Alex de aynı şekilde Türkiye'de olağanüstü bir yorumcu olabilir.”

- Sergen Yalçın ile iyi arkadaşsınız. Tatile gidiyorsunuz, eğleniyorsunuz.
(Gülerek) “Evet iyi arkadaşız. Gidiyoruz tabii niye gitmeyelim. Sergen ile NTV Spor'da çalışmaya başladığımdan beri görüşüyoruz. Gece kulüplerine de gidiyoruz. Futbolculuk döneminde tanıyordum kendisini, ama dışarıda gezelim, tozalım olayı yoktu. Futbolu bıraktıktan sonra gezmeye başladık.”

- En beğendiğin yorumcu kim? Program yaptıklarının dışında...
“ Rıdvan hoca çok iyi. Bunun dışında Markus Merk'i beğeniyorum.”

- Güntekin Onay ve Rıdvan Dilmen'in “Yüzde 100 futbolu” ile aynı zaman dilimindesiniz. Rekabet var mı?
“Var tabii ki. Aynı saatte, benzer programlar. Rakip olarak değil de birbirlerine karşı karşıya olan programlar diyelim.”

- TRT'de kendinizi frenliyor musunuz?

“ Tam tersine...Star, ATV, NTV Spor neysem burada da öyleyim. Acaba sözlerim milletin gözüne daha fazla batar mı diye düşünmüyorum. Çünkü haddimi biliyorum. Neyi ne zaman söyleceğimin bilincindeydim, ağzımdan çıkanı kulağım duyuyor.”
 

KIRGIN BİR ADAM..
"BAŞKALARI GİBİ 'MAAŞIMI ARTIRIN YOKSA GİDİYORUM' DEMEDİM"

- NTV Spor'dan ayrılma sebebiniz neydi peki?

(Bir süre sessizlik) “Bunu nasıl anlatabilirim ki… Her türlü faktör var içinde.”

- Maddi imkanlar mı etkendi? Örneğin Sergen Yalçın'ın NTV Spor’dan ayrılma sebebi orada "1 nolu adam olma" isteğinin gerçekleşmemesiydi. Sizin için de aynı şeyi diyebilir miyiz?
“ NTV Spor'dan ayrılma sebebimi ’maddi‘ sebeplere bağlamak doğru değil ve bu haksızlık. Ben hayatım boyunca böyle adam olmadım.”

- Orada haksızlığa uğradığınızı mı düşünüyorsunuz?
“ Fuat Akdağ, geçtiğimiz günlerde Ntvspor izleyicileriyle buluşma toplantısında benim için 'fazla para verdiler, gitti' yorumunda bulunup kestirip atmış. 2007'de Atv'den ayrılırken 2 sene öncesinde Fuat Akdağ'a söz verdiğim için Ntvspor'a gittim. O dönemde daha iyi şartlar sunan kanallar olmasına rağmen sözümde durdum. Ntvspor'da daha ilk senemde kaç teklif aldığımı, ne kadar maaş verdiklerini kendisi biliyor. Ama ben  anlaştığım maaşın altına 3 sene çalışmama rağmen, yine de ayrılmadım  teklifleri geri çevirdim. Başkaları gibi gidip görüşüp, sonra gelip 'maaşımı arttırın yoksa gidiyorum' demedim. 1997'den beri bu işin içindeyim, TRT, çalıştığım dördüncü kanal. Oysa, 14 senede bana 14 tane teklif geldi. Sadece parayı, pulu düşünen bir adam olsaydım kanal kanal gezmiş olurdum. Ntvspor'da gecemi gündüzümü geçirdim, özel hayatım bitmesine rağmen, kanalıma nasıl katkı sağlayabilirim onun mücadelesini verdim. Hatta ekşisözlük'te espri bile yapılmış 'Adam sürekli yayında. Serviste çekyatı var, orada kalıyor heralde' diye. Uzun lafın kısası, vicdanım rahat, ama gönlümün kırıldığı çok şey oldu. ''

- Spor Gecesi programını izliyor musunuz? Siz o saatte insanların yorgun olduğunu düşünerek, biraz daha rahatlamaya yönelik bir program hazırlıyordunuz. Şu andaki format ise sizinkinden farklı.
“Emek'i de, Özgür'ü de çok severim. Özgür televizyon piyasası içinde en fazla dikkat çeken muhabirdi. Şimdi programcılığa geçiş yaptı. Özgür ciddi anlamda bunu hak ediyor, onun hakkında fikrim hep buydu. Programa gelirsek ben o programı kendim hazırladım. Projesini tamamen ben sundum, o saatte yayın olsun diye teklif yapan bendim. Programın A'dan Z'ye her şeyi ile ben ilgileniyordum. Düşüncem gün boyu NTV Spor'u takip eden insanlar var, bir de takip edemeyenler var. Takip edenler için bir farklılık yaratmak, takip etmeyenler içinse gün içindeki gelişmeleri vermek amacımdı. Çok beğenildi. NTV Spor'a geçişimin farkındalığı o program sayesinde oldu. Dört gün boyunca en iyi saatte yayın yaptığımız için farkındalık arttı. Açıkcası çok fazla takip edemiyorum. Yalan söylemeyeyim, ama sanırım en fazla 3 ya da 4 kez izledim. İzlediğim kadarıyla iyi, benden sonraki bölümleri devam ettiriyorlar. Dış basın, videolar, ilginç dosyalar...”

"İNSANLARA NE VERİRSENİZ ONLARI İZLİYOR"


- Sizce spor medyasında bir çatlak var mı? Halen içerik ve polemik konusunda anlaşmazlık var. Reyting olmazsa oksijensiz kalırsın diye vuruyorlar insanın kafasına kafasına...

“Var tabi, olmaz mı ama ben bütün reytingleri de takip ediyorum. Gazeteleri de okuyorum. Spor sayfaları konusunda eskiye göre bence bir gelişme var, yayıncılık konusunda ise çok daha büyük gelişme var. Eskiden polemikli, kavgalı programlar daha fazlaydı. Bu genel olarak televizyonculukta da aynı şekilde, spor olarak sınırlandırmamalı.”

“İnsanlara ne verirseniz onları izliyor. Genel olarak bizim hayatımız polemik üstüne kurulu. Müzik, sanat, politika, spor, vb. her anımızda bir polemik var. Bundan besleniyoruz. Reyting denen olayın bu kadar önemsenmemesi gerek. Misal Almanya'da haberler 15 dakika sürüyor. İlk haber hava durumudur. Burada kimse hava durumu ile ilgilenmez. İnsanlar 11.00 – 11.30 gibi yatar. Sabah 6.00'da kalkarlar. En önemli programları paket halinde gece koyarlar, tık tık verirler. Bizde haberlerin hepsi aşağı yukarı aynı şeyler ve yaklaşık bir saat. Programlar, üç aşağı beş yukarı aynı. En önemli programlarını insanlar orada prime time'a koyuyorlar, bizde gecenin 2.00'sinde izleniyor o programlar. Okan Bayülgen'in programı örnek. Futbolun da reytingi gitti. Biz yıllar önce yaptığımız programları biliyoruz, arada büyük farklar var. Üç büyükler dibe vurduğunda insanlar sadece onların taraftarlarını etkiliyor zannediyor. Oysa her şeyi etkiliyor.”

TELEGOL


- Şimdiki Telegol'ü nasıl buluyorsunuz?
“Pek bir farkı yok. Yıllardan beri o program, çizgisi öyle. Haberciliğinde hiçbir değişikliği olmaz.”

- Telegol karşıtı da çok var, Telegol izleyen de çok var. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Yorumcular dikkat çekici. Uslubundan rahatsız olsa da izlerken dikkatini çeken insanlar var. Serhat ağabey ve ekibi tabiri caizse sinekten yağ çıkarmaya çalışıyorlar. Habercilik konusunda üstlerine yok. Gazetenin ufacık köşesinde yer alan haberi ertesi hafta gazetelerde manşet haline getirtebiliyorlar, bu ustalık ister, başarıdır. Format farklı, Türk televizyonlarının efsanesi.

Ahmet Çakar, Gürcan Bilgiç, rahmetli Kazım Kanat ağabey ile “Santra” programını yaptık.. Açıkcası programa gelen eleştirilerden ben payımı almıyordum. Espri ağırlıklı programdı. Evet şu anki gibi çok fazla gerilim ve bağırış çağırış olmuyordu.”

"AZİZ YILDIRIM VE SADETTİN SARAN ARASINDAN SAĞ ÇIKTIM"


- Herkesin kariyerinde belli yükselişler ve düşüşler olur. Anlık şeylerdir bazen bunlar. Örneğin Fatih Terim ile yaşadıklarınız...
“Fatih Terim ile olan Şampiyonlar Ligi röportajı kariyerim için önemlidir. Tanımmam, haber olarak gazetelerde yer almam ve insanların beni hafızasına kazınması açısından bu röportaj önemliydi. Onun dışında ATV'deyken Aziz Yıldırım'ı konuk ettiğimiz bir program vardı. Telefonla Sadettin Saran bağlandı. İnanılmaz gerilimli bir programdı. O programda ikisinin arasından sağ salim çıkabilmek kariyerim açısından çok önemliydi.”

- Bir program çek deseler, ister yerli ister yabancı yorumcu. Dört kişi seçeceksin. Kimlerle yapmak istersin?
“1- Ahmet Çakar, 2- Rıdvan Dilmen 3- Sergen Yalçın 4- O da ben olurum... Maradona'yı almak isterdim bir de...”



MEĞERSE ÜMİT ÖZAT...

- Spor dünyası içinden konuk ettiğiniz ve sizi şaşırtan biri oldu mu?
“Ümit Özat. İnanılmaz şaşırdım. Yurtiçi, yurtdışı takımları, oyuncuları takip etmesinden, bırak takım kadrolarını altyapı oyuncularını bile bilmesinden, hatta geçmişteki oyunculardan. Tahmin bile edemezdik yani. Fenerbahçe'den ayrılınca Ahmet Çakar ile programa davet etmiştik, resmen darmadağın olmuştuk. Program içinde değil de genel olarak öncesi ve sonrasında bizi çok şaşırtmıştı. Çok okuyormuş, öğreniyormuş, bu tesadüf değil. Ben bunu gördüm. Her şeyi A'dan Z'ye biliyor. Antrenman çalışmalarını bile. Futbolculuğunda bunu yansıtmıyordu.”

"EN BAŞARILISI BURCU ESMERSOY"


- Medyada kadın-erkek polemiği her daim devam ediyor. Genç yazarlar özellikle dekoltesi yüzünden bazı kadın spikerlerin ekrana konmasından şikayetçi. Bana bir kanalın ekran yüzlerinin olması gayet normal geliyor.

“Kesinlikle normal. İyi bir teknik direktör çok iyi futbolcu mu olmak zorunda? Hayır. İyi bir sunucu sporla büyümek, futbolcu bir babaya ya da dedeye sahip olmak zorunda değil. Eski bir hakemin oğlu kesinlikle iyi bir hakem olabilir mi? İnsanlar kendilerini geliştirebiliyor ve mesleğin sevebiliyorlarsa bunun belli bir altyapısının olmasına gerek yok. Kadınları böyle yorumluyorlar çünkü. Eski manken oyuncu olur, şarkıcı olur bu buna benziyor. Eğer iyi yapıyorsa olur tabii.”

- Şu an ekrandaki kadın spikerleri başarılı buluyor musun?

“Burcu (Esmersoy) kadınlara örnek oldu. Spor sunuculuğunu zirvede bıraktı ki bence en doğru kararı verdi. Sine (Büyüka) çok iyi yapıyor işini, araştırıyor, maçları gidip yerinde izliyor. Tuğba (Dural), Dilara (Gönder)  Lig TV'de Merve (Toy) başarılı. Skytürk'te Berfu da iyi...
 
Şöyle bir şey de var başarısız olanları zaten ekranda tutmuyorlar. Kadınların da orada kendini kanıtlama zorunluluğu ve zorluğu var. Kimseyi orada tutmuyorlar yani.”

BU BOMBAYI KİMSE BİLMİYOR
GÜLDÜRECEK SAMİMİ VE NAİF BİR İTİRAF


(aksan ile anlatmam gerek aslında diyor ve...)


“Bir gün Udinese’nin bir maçını anlatıyorum. Gökhan İnler de Udinese'de oynuyor. Formada Inler yazıyor ama. Ben onun orada olduğunu biliyorum ama beyin nasıl durmuşsa Gökhan İnler'i anlatıyorum. Türk asıllı İsviçreli futbolcu, sakatlığı sebebiyle yok, filan. Oysa adam oynuyor. Top geliyor ona, ‘Inler’ diyorum ama ‘I’ harfine vurgu yaparak garip bir aksanla. Adamın orada oynadığını filan biliyorum ama tamamen algım durmuş.

Devre arasında Güntekin'in eşi mesaj attı bana, görünce kıpkırmızı oldum, 'Senin Inler sahada oynuyor' diye. Sonra ikinci 45 dakika Gökhan İnler demedim. Nasıl düzeltebilirdim ki, Inler diye devam ettim 45 dakika. 2007'de yaşandı bu olay...”

- Sözlüklerle aran nasıl?

“ Giriyorum. Ekşisözlük'e bayılıyorum. Millet sallıyor ama sallayanlara ben de sallamak isterim. Çok keyifli bir yer. İnsanlar saygısızca olmadığı sürece eleştiriyi kabullenmek zorundalar.”

- Eleştiriyi de iyi yapıyorlar, yani taşı gediğine oturtma durumu çok. Tek sıkıntı bir yazıdan veya ifadeden o insanı tanımadan, oturup iki laf etmeden bazen acımasızca yapılan tek taraflı teşhisler...

“Keşke yazar olsam Ekşi'de. Ben de yazardım.

- Söyleyelim bakalım, torpil geçecekler mi... İncisözlük peki?

“Giriyorum, neşe kaynağı. 1 Nisan'da yaptıkları şakaya az kalsın kurban oluyordum. 31 Mart gecesine kadar Facebook'tan bir bayan sürekli bana mesaj yazdı. Görüşelim diyordu. Muhtemelen o da organizasyonun içinde...”

(İncisözlük, 1 Nisan şakası olarak Hababam Sınıfı'nda yaşanan bir sahneyi canlandırmak istedi. Hepimizin çok iyi bildiği o sahnede sınıftaki 4 kız kız, sınıftaki tüm erkeklere ayrı ayrı Taksim Meydanı’nda randevu vermişti. Randevu günü de Taksim’de toplanan erkeklerle dalga geçmişlerdi. Bu şakadan etkilenen İncisözlükçüler, sosyal ağlarda sahte kız profilleri açtı ve kendilerine yaklaşan erkekleri 1 Nisan akşamı Taksim Atatürk Kültür Merkezi önüne çağırdı.. Bu ilginç randevu kameralara alındı ve sosyal açıdan değişik tespitlerde bulunmamıza vesile oldu...)

- Dört günde yapmışlar organizasyonu, düşseydiniz tuzağa bayağı ilgi olurdu.

“Hayır ben kimseyle mesajlaşmıyorum normalde. Sonra fotoğraflarına bakıyorum, güzel de insan. Kafam karışıyor. Kız bana yazıyor ama öyle buluşalım gibi değil. Hayranın olan biri değil. Muhabbeti dikkat çekici yani, saf değil yani. Ben öğrendikten sonra yazdım ’oyun bitti, 1 Nisan geçti‘ diye, sonra da cevap gelmedi.”

- Ucuz kurtulmuşsunuz...
- (Gülerek) Ben yeseydim de zaten orada buluşmazdım...

"RONALDO MESSİ'DEN BİR ADIM ÖNDE, ÇÜNKÜ..."


- Ronaldo mu Messi mi? Ben bunun cevabını biliyorum.
- (Gülerek) Nereden biliyorsun ki?

- E ben de fanatik Real Madridliyim...
“Şimdi şöyle bir şey söyleyebilirim. Ronaldo Manchester United'da da aynıydı. İspanya'da da aynı. Her iki ligin futbolu da beraber oynadığı oyuncular da farklı. Şöyle düşünüyoruz. Messi acaba başka bir takımda aynı performansı gösterebilir mi? Bence Messi bugünkü performansını başka takımda gösteremez.”

- Barcelona'nın tüm şiirleri ezberlemiş, kendini tanıyan bir takım olması en büyük avantajı.
Kesinlikle. Messi’yi Messi yapan, tabii ki yetenekleri çok ama, takım arkadaşları. Ronaldo, Manchester United'da 40'ın üstünde gol attı bir sezonda, aynı şekilde Real Madrid'de de devam ediyor. Bence Ronaldo antipatik ama öyle.

- Bence antipatiklik konusu bize öyle geliyor. Arkadaşları verdiği röportajlarda Ronaldo'nun takımın en neşeli, matrak adamı olduğunu söylüyorlar. Biz para kazanan ya pahalı gözlük takan oyuncuyu sevmiyoruz.


PES ÇILGINLIĞI...
VE BİR TÜRK-YUNAN SAVAŞI


 - FIFA mı? PES mi?
“Yıllardır PES, hiç değiştirmedim. Mesut Özil. Çok iyi cidden, Ronaldo'dan daha faydalı. Ya da ben çok iyi kullanıyorum.”

- Hangi takım?
“Takım yok. Biz turnuva yapıyoruz. Ama hayal edin ki her şey gerçeğe uygun.. Çikoata kutularının içine kuraları koyuyoruz, arkaya Şampiyonlar Ligi müziği koyuyoruz. Her şey havasında oluyor. Bizde kurayla belirleniyor takımlar...”

- FIFA oynadınız mı? Online PES oynuyor musun?
“Denedim, ama sevmedim. Bu arada benim de, Güntekin’in de asıl oynadığımız oyun Call of Duty. En büyük hastalığımız o. Sabaha kadar oynuyoruz.

- Kadınlar da oynuyor.
- “Türk kadınlarla karşılaşmadım da sık sık yabancılarla karşılaşıyoruz. Küfür ediyorlar. Asıl bomba, biz Türk grubu olarak Yunanlı bir grup çıktı karşımıza. Biz onları yendik, bir baktık bize hakaret etmeye başladılar. Online da bir ciddi savaş çıkmıştı, enteresandı.”

- Bahisle aranız nasıl, oynuyor musunuz?

“4 senedir oynamıyorum. Önceden tek tük oynuyordum. Kaybediyorum, kazanıyorum durumundan değil. Açıkçası şu an bize sunulan oyunda oranların uygun olduğunu düşünmüyorum.”

TOP GUN DOLAYISIYLA PİLOTLUK


- Farzedelim ikinci bir hayatınız var, hangi işi yapardınız?

“Çocukluğumda insanlar sorduğunda hep ‘spiker olmak istiyorum‘ yanıtını verirdim. Avukat, doktor, ‘Top Gun'dan dolayı pilot olmak istiyoruz derdi insanlar. Açıkçası düşünmedim ama sanırsam ben de pilot olabilirdim.

"MARADONA BİR AŞK..."

- Maradona, Pele, Ronaldo, Zidane?

“Maradona tartışmasız dünyanın 1 numarası. Bence Maradona bir ’aşk‘. Aşk neyse, karşı cinse hissettiğin, sevgiliye karşı hissettiğin onu düşündüğünde neyse futbolu da düşündüğünde Maradona işte o.”

- 2006'da yine bize verdiğiniz bir röportajda 'baba olmak istiyorum' demiştin. Bu istek ne durumda?

“O zamanki duygularımla şimdiki duygularım arasında kıyaslanamayacak şekilde bir artış var. Şimdi daha da fazla istiyorum. O zaman baba olma isteğinin başındaydım. Şimdi yaş da ilerledi sonuçta.

"ÜÇ SENEDİR HAYATIMDA BİRİ YOK"


- Ufukta umut, biri yok mu?
“3 senedir hayatımda biri yok. Kimseyle birlikte değilim. Yani sevgili anlamında kimse yok...”



- Sosyal medyayı iyi kullanan yenilikçi medya mensuplarından birisiniz. Sizce sosyal medya bir tehlike mi? Fırsat mı?
“Oradaki tutum ve davranışına bağlı bir durum. Gerçekten çok saygısız insanlar da var. Çok şükür benim bu konuda pek şikayetim yok, arada ufak tefek kendini bilmezler oluyor. Ben kimseye cevap vermiyorum.”

"YOBO İSMİNİ BEN DUYURDUM"


- Neden?
“Twitter'a ilk girdiğimde insanlar soruyor ve cevaplıyordum. Benim sayfama girenler bu cevapları görüyorlar. Ve onlar da soru soruyorlar. 35 bin tane takipçim var şu an. Hepsine cevap verirsem bütün günümü orda geçirmek zorunda kalacağım. İnsanlar biraz abartıyorlar. Twitter olmadan önce millet ne yapıyor acaba? Gece kulübüne gidiyorum, kızlar-erkekler yan yana ellerinde telefonlar ve twitter'dan sohbet ediyorlar. Bana bu saçma geliyor. Seninle masada otururken twitter'dan karşılıklı yazışmamız gibi bir şey.
 
Benim bu kadar takipçim olmasının sebebi bu kadar insanın bana hayran olması değil. Ben orayı haber verme amaçlı da kullandım. Türkiye'de transfer dönemi içinde hiçbir yerde yer almayan isimler ilk kez benim twitter adresimde duyuruldu. Insua veya misal Yobo. Yobo'nun baş harfi bile medyada yazılmamışken, bu transferi ilk kez ben verdim twitterdan. Güvenilir bilgi veriyorum, polemik olsun diye yapmıyorum. Dikkatleri üstüme çekmeyi amaçlasam istediğim kadar isim sallarım. Bu güven sayesinde insanlar Ersin Düzen yazdıysa doğrudur diyor...''

- Twitter'da özel hayatınızı paylaşmaktan çekiniyor musunuz? Benim mottolarımdan biri samimi olmak. İnsanlarla özelini paylaşmak asla kötü bir şey değil.
“Ben hiçbir zaman kendimi frenlemiyorum. (Gülerek) Olsa bir şey zaten paylaşırım. Zaman zaman duygularımı yazıyorum, şarkı paylaşıyorum. Hemen anlıyor insanlar zaten yazıyorlar...”

- Twitter hesabını kapatan çok insan var. Kendilerine yazılanlar karşısında yanlış diyaloglara girenler de...
“Güntekin'i o konuda ben çok uyarmıştım ama o cevap verdi. Ben bazen direkt e-posta’sına yazıyorum, tabiri caizse ağzının payını veriyorum. İnsanlar çok garip duygular içinde, kafalarında acayip şeyler kuruyorlar. Ama bu işin içindeysen buna katlanmazsak zorundasın. Futbolcuysan nasıl bazı şeylere katlanmak zorunda olduğun gibi...”

(Ersin Düzen'in twitter hesabı: twitter.com/ersinduzen)


"TÜRKİYE'NİN DURUMU ÇOK İYİ, ENDİŞE ETMİYORUM"

- Türkiye'nin durumunu bir vatandaş olarak nasıl buluyorsun?

“Genel olarak çok iyi buluyorum ülkemizin durumunu. Bir takım endişeler var ama karamsar olmamak lazım. Bana endişelenmemizin olduğu bir durum gibi gelmiyor. Ben öyle bir düşünce yapısında değilim. İstediğimizi yapabiliyoruz, istediğimiz gibi yaşayabiliyoruz. Bir kısıtlama yok. Bir takım kurallar tabii ki olmak zorunda, dünyanın bütün ülkelerinde var. Diğer ülkelere bakıp buradaki halimize baktığımızda şükretmeliyiz bence. Geçmişte neyimiz çok iyiydi ki, şimdi kötü olsun?”

- Bir müzik sorusu geliyor. Ondan önce soralım. İçki yasası, +24 olayını biliyorsunuz. Belki bu sene bazı festivalleri son kez izliyoruz. İzlediklerimizin çok daha iyisini izleyecektik belki?

“Festivalleri etkileyeceğini hiç düşünmüyorum. Etkilerse sadece buna bağlamak yanlış olur. Bu arada hiçbir şeyi dozajında yaşamıyoruz. Her şeyi abartıyoruz. Ne sevincimizi, ne üzüntümüzü doğru düzgün yaşıyoruz. Maça gidişimiz, maçı izleyişimiz de aynı şekilde. Festivallerde de böyle. Zaman zaman rezillikler oluyor. Düzgün gitse kimse müdahale etmez ki. Mutlaka birileri provoke ediyor. Farklı algılanmasının sebebi bu..”

DEPECHE MODE İLE BİR ÇOCUKLUK...


- İyi bir alternatif müzik dinleyicisiniz. Ben bunu hep sorarım. Ayağınızı kaydıran 3 grup?

“Depeche Mode, Metallica, Guns N' Roses gibi grupları dinleyerek büyüdüm. Şimdilerde Muse'u çok beğeniyorum. Arctic Monkeys, Arcade Fire, Anathema var. Hatta Arctic Monkeys için İspanya'ya festivale gideceğim... Genel olarak dinlediğim bir tarz var ama kalıplaşmış bir dinleti durumum yok. Babamın bir arkadaşının stüdyosu vardı. Müziği çok sevdiğim için çocukluğumda yazları oraya gider, çalışırdım. O zamanlar CD filan yoktu. Plaktan kasete şarkı aktarımı yapıyordum. Satıyorduk bunları. Liste getiriyorlardı bize. Eskiden insanlar bir şarkı için kaset almıyorlardı, kaset doldurtuyorlardı. Sonra yıllarca yerli- yabancı radyo programları yaptım. Radyonun önüne küçük teybimi koyup sevdiğim şarkıları kaydettiğim günlerden bugüne kadar müzikle ilgim hiç bitmedi... ”

FENERBAHÇE KEHANETİ, 33.HAFTA


- Fenerbahçeli olduğunuzu fazla ortaya çıkartmıyorsunuz? Bu duyguları o kadar uçta yaşamadığınız için mi?

“ Hayır ben duygularımı statta yaşıyorum.”

- Bu sene nasıl görüyorsunuz Fenerbahçe'yi?

“33. haftada şampiyon olur. Hesaplamalarım onu gösteriyor. Ankaragücü maçından sonra Fenerbahçe şampiyonluğunu ilan edebilir.”

-Peki Galatasaray? Sıkıntılı bir süreç yaşıyorlar. Her kulüp bu dönemleri belli periyotlarla ama uzun ama kısa yaşar.
“Yeni bir başkan, yönetim ve kadroyla Galatasaray’ın önümüzdeki sene önünün çok açık olduğunu düşünüyorum. Avrupa yok, tamamen lige odaklanacaklar. Şaşırtıcı gelebilir ama Galatasaray gelecek yıl şampiyonluğa oynar, iddialı bir takım olur... ”
 


SİNE BÜYÜKA...


- Twitter'dan gelen bir soru. Sormak zorundayım. Aslında beni ilgilendirmiyor, özel hayat kimseyi de ilgilendirmemeli belki. Fakat insanlar garip ve ortada bir bilgi kirliliği var. Sine Büyüka ve siz. 2008'de nişanlıydınız ve sonra ayrıldınız. İnsanlar sizin halen daha birlikte olduğunuzu, olacağınızı düşünüyor. "Ona karşı halen daha bir şeyler hissediyor mu" diye soruyorlar..


- (Önemli ve kilitlenen etkili bir sessizlik)

"Soruda sıkıntı var" yazacağım sadece diyerek es geçiyorum bu soruyu ve unutarak konuşulanları...

Gazetecilik bir konuşturma sanatı ayrıca. Kayıt cihazına baktığımda 1 saat 5 dakika gibi bir süre görüyorum, bunun önemi yok. Önemi olan röportaj yaptığınız insan aynı zamanda sizin misafiriniz ve uygun anda o tuşun stop duşuna basabilmelisiniz.

Devamında böyle yaparak sonlandırıyorum röportajı, bana göre ise sohbeti. İncisözlük tayfası özet geç diyecek biliyorum, özet geçiyorum yabancı ve kırgın ama keyfiyle mutlu bir adam karşımdaki...

FOTOĞRAFLAR: Cemre KURTULMUŞ

Tümü
 Reklam