Olay mektup ile ilgili bilinmeyenler!

Gündemdeki isim gazeteci, Sporx Genel Yayın Yönetmeni Tahir Kum’dan özel açıklamalar...

Haber; Sporx.com
Sporx'e ücretsiz abone ol,ilk bilen sen ol!
Olay mektup ile ilgili bilinmeyenler!
Klavye okları ile sonraki ya da önceki habere geçebilirsiniz.
08 Ağustos 2011 17:15
Türkiye 3 Temmuz’dan bu yana şike operasyonuyla yatıp kalkıyor…

F.Bahçe ile başlayan daha sonra Beşiktaş ve Trabzonspor'u vuran dalga son olarak G.Saray’a sıçradı… Sarı – kırmızılılara yapılan operasyon sürpriz karşılandı. Beklenmedik bir olaydı. Operasyonun altından Bülent Tulun’un 2007 yılında Adnan Polat’a yazdığı ilginç mektup çıktı.

Gazeteci Tahir Kum’un emniyetteki ifadesiyle gündeme gelen mektubun ardından Kum, konu ile ilgili soru işaretlerini ilk kez Sporx aracılığı ile cevaplandırdı. İşte Sporx Genel Yayın yönetmeni Tahir Kum’un verdiği cevaplar:

G.Saray’la ilgili yapılan bu operasyon sizin emniyette verdiğiniz ifadeden dolayı mı başladı?

Hayır, benden önce başlamıştı. Medyada yazılanlara baktığınızda başrollerde gözüksem de öyle değil. Bu savcılık ve emniyetin operasyonu. Bu olayla ilgili sadece benim ifadem- bilgim alınmadı. Bunu tekrarlıyorum, bu konuda emniyete bilgi ve belge veren tek gazeteci de ben olmadım. Bilgisine başvurulan üçüncü gazeteciydim. Benden önce aynı konuda yani 2005-2006 sezonundaki iddialarla ilgili iki gazetecinin daha bilgisine başvuruldu.

İlk olay Lube Ayar’ın yazısıyla ve onun bu konuda ifade vermesiyle başladı. Daha sonra yine gazeteci Halil Özer emniyete gelerek ifade verdi. Ardından ben çağrıldım. Diğer arkadaşların G.Sarayla ilgili emniyete nasıl bir bilgi verdiklerini bilmiyorum. Lube Ayar bir televizyon kanalında kendisinin de emniyetle bazı bilgi ve belgeleri paylaştığını söyledi. Ama bunlar ne bilemiyorum. Bu, önümüzdeki günlerde resmi makamların soruşturmayla ilgili açıklamaları ve ifade tutanaklarının ortaya çıkmasıyla belli olur.

Emniyette Denizli – F.Bahçe ile ilgili bir ifadeniz oldu mu?

Olmadı. Sordular ben de o karşılaşmayla ilgili hiçbir şey bilmediğimi ve bu konuda elimde hiçbir şeyin olmadığını söyledim. Aslında bu konuda kendimi de fazla yormak istemiyorum. Çünkü çok yıprandım . Zaten bir süre sonra hepimizin verdiği ifadeler resmi kaynaklar tarafından ortaya çıkacak. Bakalım bazı gazetelerde yazdığı gibi, emniyetteki ifademde, "Benim elimde Denizli – F.Bahçe maçıyla ilgili belgeler var. İsterseniz bunu sizinle paylaşırım" demiş miyim, dememiş miyim herkes resmi kayıtlardan bunu görecek. Ama ne yazık ki, birçok meslektaşım benimle ilgili yalan – yanlış  bilgilerle söylemediğim seyleri söylemişim gibi haberler yazarak beni haksız yere hedef tahtası haline getirdiler. Bir topluluğun bana karşı adeta linç kampanyası başlatmasına neden oldular. Bakalım ifadelerimiz ortaya çıktığında yüzleri kızaracak mı, merak ediyorum. 

Söz konusu mektupla ilginiz nedir? Emniyete siz mi verdiniz?

Bakın emniyet bu son operasyonda G.Sarayla ilgili neyi araştırdı neyin üstüne gitti bunu bilmiyorum. Şu an da bunu bilmemizde mümkün değil. Çünkü resmi açıklama yok. Ama ortada herkesin hem fikir olduğu bir mektup olayı var. Bunun üzerinden bu operasyonun başladığı söyleniyor. Bülent Tulun'un Adnan Polat'a yazdığı mektup.  Bunu saklamıyorum. Evet, medyaya yansıyan bu mektup benden çıktı. Ama diğer iki gazeteci arkadaş ayrıca emniyete bir şey verdi mi, onlarda da bir bilgi var mıydı bilmiyorum. Dosyada gizlilik olduğu için bunu bilemiyoruz. Sayın Ali Dürüst'ün dediği gibi konu şike veya teşvik ile ilgisi olmayan sadece G.Saray'daki bir iç yazışmadır. Emniyete bu mektupla ilgili ifadem aynı şekilde olmuştur. "Bu G.Saray'ın iç meselesi ile ilgili bir yazıdır" demişimdir. Bu mektubun yanında ek bir delil bilgi olmadan bu belgeyle ilgili bir yakıştırma yapmanız mümkün değildir.



Peki geçen hafta "bende şike veya teşvik belgesi yok" demiştiniz, şimdi bu mektubun sizden çıktığını söylüyorsunuz?

Bakın bu olay çarşamba günü patlak verdiğinde hemen bir an da medyada "Tahir Kum Denizli – F.Bahçe ile ilgili emniyete teşvik parası ödendiğine dair belge verdi. Emniyet bu ihbar üzerine düğmeye basarak operasyon başlattı" şeklinde haberler yazılmaya başlandı. Bende Sporx.com'dan bir yazılı açıklama yaparak elimde o karşılaşmayla ilgili herhangi bir şike veya teşvik belgesinin olmadığını söyledim. Elma ile armut karıştırılıyor. Bunda çelişen ne var? Bahsedilen bir teşvik belgesi. Ben de böyle bir şey yok diyorum. Bu ise başka bir şey, bir mektup ve G.Saray iç yazışması. Kaldı ki içinde ne Denizli'nin ne F.Bahçe'nin ne bir başkasının adı geçiyor… İçinde ne şike ne de teşvik emaresi var.

Satır aralarında bu bahsedilen sözcüklerden hiçbiri olmayan böyle kuru bir mektuba "işte teşviğin belgesi" diyebilir misiniz? Ben de "elimde böyle bir teşvik belgesi yok" dedim. Yani kıvırmıyorum. Bu mektubun içeriğinde, Bülent Tulun'un, Adnan Polat'a, "Sen benim transferden komisyon aldığımı ima ediyorsun, bunun kayıtları kulüpte. Asıl sen kulüpten aldırdığın o 1.5 milyon doları ne yaptın?" gibi hesap sorması yatıyor. Düne kadar biri bu mektubu yolda bulsa,  "Aaaa teşvik belgesi buldum" diyebilir mi  Allah aşkına? Bu mektuptan bu veya teşvik manası çıkar mı? Dediğim gibi benim elimde o maç veya o sezonla ilgili ne teşvik ne de şike belgesi oldu. Ben böyle bir belge yok dedim. Tabii mektuptaki ifade ve zaman ilginç. Yazının altından araştırılıp soruşturulunca ne çıkar onu bilemiyorum. 

Bu mektup emniyette nasıl gündeme geldi. Siz direkt getirdiniz mi?

Hayır. Bakın ben elimde teşvik veya şikeye ait bir belge yok diye yaptığım açıklamada "Böyle bir dedikodunun nerden kaynaklandığının bilgisini emniyete verdim" diyorum. Son bir iki yıldır benim elimde 2005 – 2006 sezonuyla, özellikle Denizli – F.Bahçe maçıyla ilgili şike ve teşvik belgeleri olduğu yazılıp duruyordu.  Artık bir şehir efsanesi halini almıştı. Bundan iki üç hafta önce de gazeteci Lube Ayar bu konuyu tekrar twitter'ında gündeme getirerek "Tahir Kum'da Denizli – F.Bahçe maçıyla ilgili şike belgesi olduğunu duymuştum" diye yazdı. Bu konu medyada yeniden gündeme gelmesine neden oldu. Emniyet hemen beni çağırdı ve bu iddiayı bana sordu. Lube Ayar'da emniyetteki ifadesinde sanırım bu duyumunu tekrar dile getirmiş ki polisler de bana buradan yola çıkarak. "Sende o maçla ilgili şike belgesi var mı?" dedi. Ben de "hayır" dedim. "Ne o maç ne de bir başka maçla ilgili elimde şike veya teşvik belgesi var" dedim. 

Haklı olarak onlarda, "İyi de böyle bir şey yoksa o zaman neden senin adın bu konuyla ilgili hep gündeme getiriliyor. Sürekli yazılıp çiziliyor. Bir şey var belli ki?" benzeri bir yaklaşım gösterdiler. Ben de kendilerine "Bende sadece o sezona ait G.Saray'ın kulübünün bir iç yazışması var, bu da bir mektup fotokopisi. Olay da bundan kaynaklanıyor. Ama bu şike belgesi filan değil sadece transferle ilgili bir mektup bir yazı” dedim. Onlarda bunu görmek istediler. Ben de aynı gün bulup emniyete getirdim. "Bizde kalsın" dediler verdim. Dediğim gibi bu konuda dinledikleri ifade aldıkları diğer gazeteci arkadaşlar ne dedi, ne bilgi ne belge verdi bilmiyorum. Medya kabağı benim başımda patlattığı için konuya açıklık getireyim istedim. 

Peki gazeteci olarak bu dedikodular olurken, "elimde şike belgesi yok, ama böyle bir mektup var" diye o mektubu neden yayınlamadınız? 

Bakın ben bunun gerekçesini detaylı bir şekilde emniyette anlattım. Soruşturmanın üzerinde gizlilik olduğu için de benim bu konuda ifademle ilgili bilgi vermem sakıncalı. Ama şunu söyleyebilirim bu mektup tek başına bir şeyi ifade etmiyor. Sadece bir öfkeyi iç çekişmeyi husumeti içeriyor. Yani G.Saray'ın iç meselesi. Yan delillerle belki altından farklı bir şeyler de çıkabilir. Ayrıca dediğim gibi bu yazının orjinali değil fotokopisi. Bir de bu mektupla kısmen bağlantılı olarak o dönem yine bir dava söz konusu olmuştu bu da bunu etkiledi. Dediğim gibi bunu en ince detayına kadar emniyette izah ettim. Yakında ortaya çıkar. Emniyet savcılık inceliyor. Mektubun altından ne çıkacak merak ediyorum. Altından çok önemli bir şey de çıkabilir, tavşan da. Göreceğiz…

Bu olaydan sonra bu mektubu size F.Bahçe'nin verdiği yazılıp çiziliyor. Mektup size nerden geldi?

Bunu sorduğunuz iyi oldu. Şimdi konuşulan bu. Bakın bu mektubun nasıl elime geçtiğini en ince detayına kadar yer – zaman – mekan olarak isimler vererek emniyette anlattım. Daha bu olay patlak vermeden anlattım söyledim ve emniyet kayıtlarına geçti…  Yani bu soruya ilk kez cevap vermiyorum.  Bakın Aziz Üstel abim önceki gün gazetesinde mektup ve benimle ilgili ilginç bir yaklaşım göstermiş. Demiş ki, "Tahir Kum tutuklu Şekip Mosturoğlu'nun yakın dostu. Belgenin ondan çıkması ilginç. Bu işte bir bit yeniği var!" diye yazmış. Yani belgenin ondan F.Bahçe'den geldiğini söylemeye çalışmış. Dediğim gibi belgenin nerden ve nasıl geldiği emniyet kayıtlarında var. Medyada gördüğüm olayın bu kısmının meraklısı çok. Bu belgenin kaynağı asla F.Bahçe veya Şekip Bey asla değil. Neresi ve kim olduğu emniyet kayıtlarında var. Bunu şimdiden söylemem yanlış olur, hata olur. 

Bir de sizin özellikle Aziz yıldırım ve F.Bahçe’ye yakın olmanız sürekli gündeme getiriliyor. Bu nerden kaynaklanıyor?

Benim F.Bahçe'ye bir yakınlığım yok. Çünkü ben Trabzonsporluyum, beni tanıyan herkes de bunu biliyor. Sadece Şekip Mosturoğlu'na yakınlığım vardır. O benim yakın dostumdur, abimdir. Ailecek görüştüğüm spor camiasındaki tek kişidir. Aziz Yıldırım ile tanışmamız da Şekip Bey sayesinde olmuştur. Benim bugüne kadar Aziz Bey ile karşılıklı birebir oturup su içmişliğim dahi olmamıştır. F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım’a sempati ile bakmamın sebebi de çok farklıdır. Nedir diyecekseniz;  Aziz Bey'in benim  de ailelerinin bir parçası olduğum 13-14 yıldır ALS hastalığı ile mücadele eden futbolcular Sedat Balkanlı ve İsmail Gökçek'e adeta babalık yapmasıdır. Spor camiası Sedat ve İsmail abimin bende nasıl bir yeri olduğunu çok iyi bilir.

Bu konudaki hassasiyetimi bilmeyenler için söylüyorum. Google’a "Tahir Kum ve ALS" yazdığınızda kaleme aldığım yazılar sanırım bu konudaki hassasiyetimi anlatır. Sedat ve İsmail abinin eşlerinin bugüne kadar çaldıkları tüm kapılardan elleri boş dönerken onlara bir numaralı desteği F.Bahçe ve Aziz Yıldırım vermiştir. Aziz bey, Sedat'ın ailesine, çocuklarına F.Bahçe'de forma giydiği için destek çıkarken Trabzonsporlu İsmail Gökçek'i hiçbir konuda ondan ayırmamıştır. Onu unutmamıştır. Trabzonspor Başkanı ve yöneticisinin teknik direktörünün daha bir gün zilini çalmadığı futbolcusu İsmail Gökçek'e Aziz Yıldırım sahip çıkmıştır. Bu yüzden Aziz Bey benim gönlümde iyi bir yer etmiştir. Ben de onun gönlünde iyi bir yer edinmişsem tek nedeni budur. O Sedat’a ne yaptıysa aynısını İsmail Gökçek için de yapmıştır. Bunun en önemli şahidi de başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’dır. Başbakanımızla İsmail Gökçek’i evinde ziyarete gittiğimizde eşi Adalet hanım Aziz Bey'in yaptıklarını gözleri yaşararak başbakanımıza ve yine bizimle orda bulunan eşi Emine hanıma anlatmıştır. Trabzonsporlu iki futbolcunun beş altı yıldır tüm okul masraflarını üstlenmiştir. Her yaptığı yardım gecesine maddi destek  vermiştir. Ve hiçbir zamanda bunu gündeme getirmeme izin vermemiştir. Bu yüzden Aziz beyi sevmişimdir ona yakın olmuşumdur. Kendisinin futbol için yaptığı iyi işleri gibi kötü işleri de olmuştur. Bunları da çekinmeden kaleme almışımdır.

Benim için Aziz beyin F.Bahçe'ye yaptıkları değil 13 yıldır makinaya bağlı olarak yaşayan memleketimin takımı Trabzonspor’umun  futbolcusuna yaptıklarıdır. Yanlışlarını yazmaktan, kızacağı konuları gündeme getirmekten de hiç kaçmamışımdır. Bunun en basit örneği o meşhur Cihan Oskay'a en çok sayfalarını açan bir numaralı gazeteci ben olmuşumdur. Olayın üzerine gitmişimdir. Bu yüzden Aziz Yıldırım yönetiminin F.Bahçe camiasının hedef tahtası haline gelmişimdir. Birilerinin gözünde o gün G.Saraylıydım, bugün Fenerli oldum. Bu dünyanın hali böyle, n’apalım…
Tümü
 Reklam