Ecevit Kılıç, 2003'te yazdığı Kirli Kramponlar'la Türkiye'deki mafya-futbol ilişkisini ortaya koydu. Temmuz ayında başlayan şike soruşturmasını da içine katarak güncellediği kitabının 3. baskısını geçtiğimiz günlerde yayımladı. Şike soruşturmalarında karşımıza sürekli Sedat Peker ve ekibinin çıktığını söyleyen gazeteci, TFF'nin son kararıyla ilgili, sözü, Sedat Peker'le her zaman yakın ilişki içinde olduğunu söylediği Aziz Yıldırım'ın açıklamalarına getiriyor: "Aziz Yıldırım'ın açıklamalarından korktular."
Şike soruşturmasının Sedat Peker'e yakın isimlerden başlayıp Aziz Yıldırım'a uzanması, bu ilişkileri kaleme alan sizi şaşırtmasa gerek...
Geçmişte açılan dosyalara baktığımızda, şimdiki daha hafif kalıyor. Geçmişte çok daha ağır iddialar ama yine aynı isimler var. Türk futbolunda şike kültürünü sürdüren bir çete ve etrafında bir sürü isim var. 1997-98'den başlayarak bugüne geldiğimizde karşımıza Sedat Peker çıkıyor! Onunla birlikte DGM'de yargılanan kulüp başkanları, menajerler, teknik direktörlerle onun gücünden yararlanan futbolcular var.
Peker'in gücünün nasıl bir anlamı var?
Mecnun Odyakmaz ismi çok önemli. Bülent Uygun sonradan yapıya dahil oldu. Olgun Peker, eskiden beri içinde. Trabzonspor eski 2. Başkanı Atilla Yıldırım vardı, daha sonra çekildi. Dönem dönem kardeş Vedat Peker, Rizespor'da başkanlık yaptı. Tepede Sedat Peker, etrafında bunlar var. Olgun Peker'in yürüttüğü bir menajerlik şirketi var. Dört büyüklerdeki yerli futbolcu transferlerinde söz hakkı tamamen bu şirkette. Bununla kalmıyor. Sedat Peker, her futbolcunun düğününe hediye gönderir. Kumarda, Borsa'da para kaybeden ona gider. Bütün bunlar geri alınır. Bu, kulüp yöneticileri için de cazip. Almak istediğin bir futbolcu varsa, bunu bu çete üzerinden yapabiliyorsan, daha ucuza mâl edebiliyorsun!
Sedat Peker'in bu iyiliklerinin karşılığı nedir?
Tamamen para!
Sedat Peker'in en etkin olduğu yer Fenerbahçe'dir
Sedat Peker'in futbola girişi nasıl oluyor?
Susurluk döneminin içinden çıkan bir figür. Devletin ya da ona bağlı olanların verdiği birtakım görevleri var. Yargılanıyor ama etkinliğini futbolcular üzerinden legalize etme çabasına giriyor. Kendini meşru kılmak istiyor. 2002 Dünya Kupası'nda röportaj yapıyorduk. Milli Takım'da bir futbolcu çok kötü oynuyordu ve "Şimdi arayayım da, bunu oyundan çıkarttırayım." dedi. Öyle bir gücü var! Bu gücü, kulüp yönetimleri ve Federasyon'la olan ilişkilerinden aldı! Sivasspor'u, bir dönem Rizespor'u, Giresunspor'u kontrol altında tutuyorsunuz. Bülent Uygun, Eskişehirspor'de devam etseydi orası da kontrol altında olacaktı! Ona yakın isimler ya teknik direktör ya da kulüp başkanı oluyor. En etkin olduğu yer ise Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım! Aziz Yıldırım'la çok garip bir kader birliği var!
Açar mısınız bu kader birliğini?
90'lı yılların sonunda mafya, futbolda çok daha etkindi. Federasyon başkanlarını, mafya belirliyordu. 1997'deki Federasyon seçimlerinde Haluk Ulusoy seçildi ama Alaattin Çakıcı için Eyüpsultan'da 50 koyun kesmek zorunda kaldı!
O seçimde devletle çete mi savaştı?
O dönemde etkili olan Alaattin Çakıcı ve Sedat Peker, o seçimde Mustafa Kefeli'yi destekliyordu. Kefeli, Çakıcı'ya çok yakındı ve Türkbank davasının sanıklarındandı. Ama karşı tarafta Haluk Ulusoy direniyordu. Onu da Korkut Eken destekliyordu. Arka planda Mehmet Ağar vardı. Çatışmayı Korkut Eken, seçimi Haluk Ulusoy kazandı. Eken, bir ağabeydi. Çakıcı, bu işin peşini bırakmadı, Ulusoy'u ölümle tehdit etti. O da 50 koyun keserek, Çakıcı'ya kendini affettirdi!
Seçimden sonra Çakıcı, TFF Başkan Vekili Hadi Türkmen'i niçin ölümle tehdit etti?
Çünkü bu ekibi istemiyordu. Mustafa Kefeli kazansın diye, diğer bir aday Alp Yalman'ın da gece yarısı oteldeki odasını basarak tehdit ettiler. Yalman korktu, çekildi. Hadi Türkmen'in bana anlattığına göre; Haluk Ulusoy'dan yardım istiyor, bu tehditten sonra. Ulusoy da, "Kendimi kurtarmaya çalışıyorum. Gücün yetiyorsa kal. Yetmiyorsa çek, git." diyor!
Bugün şike soruşturması kapsamında tutuklanan Peker'e yakın isimler, 1999'da da, DGM'de çete kurma suçuyla yargılanıyor...
O dönemin birkaç yıl öncesinden başlayan bir yapı, bu. O davanın duruşmalarına bakarsanız, çok isim geçer. Mesela Bülent Uygun, bu kadar etkin değildi; ama Sedat Peker, güvenlik koridorundan geçerken ona asker selamı veriyordu. Sergen Yalçın mesela, kumarda dolandırılmış. Peker, o parayı geri almış. O da gelip gidiyordu. Peker, o dönemde "Milli Takım'dakilerin hepsi arkadaşım." diyordu. Gerçekten öyleydi. Futbolcular bütün işlerini Peker'e havale ediyorlardı. Futbolcular, paralarının önemli bölümünü Borsa'da değerlendiriyordu. O paralar da, Borsa'daki şebeke tarafından değerlendiriliyordu. Sedat Peker de Borsa'yla çok içli dışlı!
Fenerbahçe Yönetim Kurulu, Sedat Peker'e teşekküre Romanya'ya gitti!
1998'de Aziz Yıldırım'ın başkan seçildiği kongrede Sedat Peker'in nasıl bir dahli var?
İlişki buradan başlıyor. O dönemdeki büyük kulüplerin hepsinde mafya söz sahibiydi. Aziz Yıldırım, Vefa Küçük'e karşı bir oyla kazandı. O dönem Peker, yurt dışındaydı. Mecnun Odyakmaz, salondaydı. Ki 99'daki yargılamada çetenin iki numaralı ismi olarak yargılanıyordu. Temel neden, Yıldırım'ın kazanmasını istemeleriydi. Kazandı ama yönetimi alamadı! Vefa Küçük'ün listesi yönetime girdi. Yıldırım bastırdı, yeni kongrede kendi yönetimini oluşturdu.
Aziz Yıldırım, bunun ardından Sedat Peker'e teşekkür etmek için Romanya'ya mı gidiyor?
Evet, bu çok önemli. Peker, o dönemde kırmızı bültenle aranıyor, çete kurmak suçundan. Yıldırım, yönetim kurulunun tamamını alarak, teşekküre gidiyor. Sedat Peker, bunu doğruluyor; "Ama çay-kahve içmeye geldiler." diyor. Aziz Yıldırım reddediyor. Bu olaydan sonra aralarındaki bağ çok güçlendi. Bir yerde arıza yaşadılar. Peker, Odyakmaz'ı Fenerbahçe'de altyapı sorumlusu yapmak istedi. Ama Yıldırım, bunu göze alamadı. Odyakmaz, çetenin iki numaralı sanığı olarak göz önündeydi. Yargılanıyordu. İlişkileri kopar gibi oldu, yeniden toparladılar.
Aziz Yıldırım için Saffet Sancaklı neyse Mecnun Odyakmaz da odur!
Fenerbahçe kalecisi Rüştü'nün dövülmesi de bu dönemde mi?
O daha sonra ama aynı ekibin işi! Olayın arkasında Aziz Yıldırım vardı. Mecnun Odyakmaz ve ekibi, Rüştü'yü dövdü. Her ne kadar Peker-Yıldırım ilişkisi gerilse de, Mecnun Odyakmaz'ın Sivasspor'un başına geçmesinde, Aziz Yıldırım'ın da en az Sedat Peker kadar desteği var. Odyakmaz'a kefil oldu. Bir dönem Saffet Sancaklı, Aziz Yıldırım için neyse daha sonra Mecnun Odyakmaz odur!
Saffet Sancaklı, Aktüel dergisinde, Yıldırım'la silah ticareti yaptıklarını söylemişti...
Oradan tutun da, Sancaklı'nın İstanbulspor'u almasına kadar... Aziz Yıldırım'ın desteğiyle o takımı aldı. Sancaklı, Fenerbahçe ağırlıklı menajerlik yapıyordu. Aktüel'deki o röportajı ben yaptım. Sonra beni Aziz Yıldırım aradı, "Bunları gerçekten söyledi mi?" diye sordu; ben "Evet" deyince "Tamam" diyerek kapattı. Ondan sonra da ilişkileri sanırım sona erdi.
Lucescu, Sinan Engin'e "Tanıdığım en büyük mafyasın." dedi
2004'teki Kelebek Operasyonu'yla Sedat Peker ile ekibi, yine yargı karşısına çıkıyor. Bu sefer, şike olayına karıştıkları ortaya çıkıyor. Beşiktaş-Rizespor maçı... Vedat Peker istemediği için Sergen oynamıyor... Maç 0-0 berabere bitiyor. Rizespor kümede kalıyor, Bursaspor düşüyor...
Beşiktaşta organizasyonu yapan Sinan Engin. Lucescu, Sinan Engin'e, "Tanıdığım en büyük mafya sensin." diyor. Orada açık şike var. Beşiktaş'ın son maçlarının hepsi kötü. Maça asılan futbolculara Peker tayfasından tehditler geliyordu. Beşiktaş, Sinan Engin'in elindeydi ve Peker'in direktifleriyle çalıştı. Serdar Bilgili'nin kaçıp gitmesi de çok önemli.
Neden gitti?
Resmiyete dökülmedi, belge falan yok; ama ben bunu o dönem Borsa'daki bir hareketliliğe bağlıyorum. Serdar Bilgili, bilmeyerek Sedat Peker'in paravan şirketlerine zarar verdi. Ciddi bir tehdit altındaydı ve bırakıp kaçmak zorunda kaldı. Peker, Bilgili'nin önüne büyük bir fatura çıkardı. "Ya ödersin, ya ölürsün!" tehdidinde bulundu!
Alaattin Çakıcı'yı Beşiktaş'a sokan Süleyman Seba'dır
Beşiktaş'a Süleyman Seba döneminde mafyanın sirayet ettiğini söylüyorsunuz...
Beşiktaş'a bu kirlilik, Seba'nın seçildiği ilk kongrede geldi, 1984... Mahkeme tutanakları var. Alaattin Çakıcı'yı Beşiktaş'a musallat eden Süleyman Seba'dır. O kongrede güvenliği Çakıcı'nın adamları sağladı. Çakıcı kongre üyesi oldu. Her yerde aranıyorken... Seba uçağa binemezdi, maçlara Çakıcı'nın adamlarının götürdüğü iddia ediliyordu.
Seba'nın seçilmesinde MİT İstanbul Bölge Başkanı Nuri Gündeş'in de rol oynadığı doğru mu?
Gündeş, Seba'nın MİT'ten mesai arkadaşı. Seba, personel daire başkanıydı. Seba'nın ilk dönemindeki isimler, temiz değildi! Hayali ihracata bulaşmış, imajı kötü isimlerden oluşuyordu.
Bahis şikesi mevzuunda, 2001'de, Susurluk sanıklarından Ali Fevzi Bir olayı çıkageliyor. Avrupa'dan, Türkiye'deki maçlara bahis oynanıyor. Hakem Sadık İlhan önderliğinde hakemler, fuhuş çetesi de kullanılarak manipüle ediliyor. Bir, bu gücü nasıl buldu?
Türkiye'de şikeyle ilgili açılmış en ciddi dosya, oydu. Daha medyatikti, yargı bazında topyekûn bir soruşturmaydı. Federasyon'un yapması gerekeni savcılık yaptı. Ali Fevzi Bir, Susurluk'un temel taşlarından biriydi. Sami Hoştan ile Susurluk Çetesi'nin para kaynağıydı. Ömer Lütfi Topal'ın öldürülmeden elinden alınan mal varlıkları, bu ikisine aktarıldı. O dönemde tetikçilik yapan Özel Harekâtçıları kolluyordu. 2. Lig'den 1. Lig'e kadar çoğu maçın parayla alındığı, o dönemki kayıtlarda çok açık. Bu yapı ortaya çıktıktan sonra tasfiye edildi. Bir ve Sedat Peker aynı ekibin içindeydi. Ali Fevzi Bir, Öz Sahrayıceditspor'u aldı. O ekip birlikte bu takımın maçına gidiyorlardı.
TFF'nin şike soruşturmasıyla ilgili kararsızlığını nasıl değerlendiriyorsunuz?
TFF, "Gizlilik kararı olduğu için ve elimizde belgeler olmadığı için karar veremedik." diyor. Öğrendiğim kadarıyla belgelerin hemen hepsi var. Burada kanaate dair tespit çok rahat yapılabilir. Şimdi iddianame beklenecek, bu sefer de "İddianamede net bir şey yok, yargı sonucunu bekleyelim." denecek. Ellerine böyle bir şans geldi ama kirliliği korumayı seçtiler. Eğer karar çıksaydı, Aziz Yıldırım kesinlikle konuşacaktı. TFF, bundan korktu. İkincisi de futbol ekonomisinin zarar görmesinden korktu! Bu karardan en büyük zararı taraftar görecek. Bu sene korkunç olacak! Federasyon bu gerilimi, tamamen tribünlere yansıttı. Fenerbahçe'ye karşı diğer takım taraftarlarının büyük öfke besleyeceğini düşünüyorum. Kulüp başkanları, bu karardan memnun olabilir ama Fenerbahçe taraftarına yönelik tepki artacak.
Lube Ayar dezenformasyon yapıyor
Şike operasyonu gösterdi ki kirlilik sadece spor basınıyla sınırlı değil. En basiti, daha önce şikeyle ilgili haberler yapan bir muhabirin Aziz Yıldırım ile ilişkisi: Lube Ayar. Habertürk gazetesinde bununla ilgili telefon kayıtları yayımlandı. Kesinlikle bir haber kaynağı-gazeteci ilişkisi değil. Tam bir dezenformasyon... Şike olaylarının aleyhine ama merkezdeki Aziz Yıldırım'ı koruyucu, Yıldırım'la sorun yaşayan isimleri hedef alan haberlerdi. Bunu Hizbullah örneğine benzetiyorum. Hizbullah üzerine kitaplar, yazılar yazan bir Cumhuriyet yazarı vardı. Bu örgütün yaptığı dehşeti anlatırdı ama her zaman "Şeriatçı terör örgütü" diye başlardı. Bu örgütün derin devlet tarafından yönlendirildiğini, JİTEM'in yan unsuru olarak görev yaptığını asla yazmazdı. Sonunda bu örgütün o dönem devlet tarafından kullanıldığı ve JİTEM'in komutanlarının kontrolünde olduğu net ortaya çıktı. Ardından o gazetecinin de JİTEM komutanlarından biriyle ilişkili olduğu ortaya çıktı.
Şike soruşturmasının Sedat Peker'e yakın isimlerden başlayıp Aziz Yıldırım'a uzanması, bu ilişkileri kaleme alan sizi şaşırtmasa gerek...
Geçmişte açılan dosyalara baktığımızda, şimdiki daha hafif kalıyor. Geçmişte çok daha ağır iddialar ama yine aynı isimler var. Türk futbolunda şike kültürünü sürdüren bir çete ve etrafında bir sürü isim var. 1997-98'den başlayarak bugüne geldiğimizde karşımıza Sedat Peker çıkıyor! Onunla birlikte DGM'de yargılanan kulüp başkanları, menajerler, teknik direktörlerle onun gücünden yararlanan futbolcular var.
Peker'in gücünün nasıl bir anlamı var?
Mecnun Odyakmaz ismi çok önemli. Bülent Uygun sonradan yapıya dahil oldu. Olgun Peker, eskiden beri içinde. Trabzonspor eski 2. Başkanı Atilla Yıldırım vardı, daha sonra çekildi. Dönem dönem kardeş Vedat Peker, Rizespor'da başkanlık yaptı. Tepede Sedat Peker, etrafında bunlar var. Olgun Peker'in yürüttüğü bir menajerlik şirketi var. Dört büyüklerdeki yerli futbolcu transferlerinde söz hakkı tamamen bu şirkette. Bununla kalmıyor. Sedat Peker, her futbolcunun düğününe hediye gönderir. Kumarda, Borsa'da para kaybeden ona gider. Bütün bunlar geri alınır. Bu, kulüp yöneticileri için de cazip. Almak istediğin bir futbolcu varsa, bunu bu çete üzerinden yapabiliyorsan, daha ucuza mâl edebiliyorsun!
Sedat Peker'in bu iyiliklerinin karşılığı nedir?
Tamamen para!
Sedat Peker'in en etkin olduğu yer Fenerbahçe'dir
Sedat Peker'in futbola girişi nasıl oluyor?
Susurluk döneminin içinden çıkan bir figür. Devletin ya da ona bağlı olanların verdiği birtakım görevleri var. Yargılanıyor ama etkinliğini futbolcular üzerinden legalize etme çabasına giriyor. Kendini meşru kılmak istiyor. 2002 Dünya Kupası'nda röportaj yapıyorduk. Milli Takım'da bir futbolcu çok kötü oynuyordu ve "Şimdi arayayım da, bunu oyundan çıkarttırayım." dedi. Öyle bir gücü var! Bu gücü, kulüp yönetimleri ve Federasyon'la olan ilişkilerinden aldı! Sivasspor'u, bir dönem Rizespor'u, Giresunspor'u kontrol altında tutuyorsunuz. Bülent Uygun, Eskişehirspor'de devam etseydi orası da kontrol altında olacaktı! Ona yakın isimler ya teknik direktör ya da kulüp başkanı oluyor. En etkin olduğu yer ise Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım! Aziz Yıldırım'la çok garip bir kader birliği var!
Açar mısınız bu kader birliğini?
90'lı yılların sonunda mafya, futbolda çok daha etkindi. Federasyon başkanlarını, mafya belirliyordu. 1997'deki Federasyon seçimlerinde Haluk Ulusoy seçildi ama Alaattin Çakıcı için Eyüpsultan'da 50 koyun kesmek zorunda kaldı!
O seçimde devletle çete mi savaştı?
O dönemde etkili olan Alaattin Çakıcı ve Sedat Peker, o seçimde Mustafa Kefeli'yi destekliyordu. Kefeli, Çakıcı'ya çok yakındı ve Türkbank davasının sanıklarındandı. Ama karşı tarafta Haluk Ulusoy direniyordu. Onu da Korkut Eken destekliyordu. Arka planda Mehmet Ağar vardı. Çatışmayı Korkut Eken, seçimi Haluk Ulusoy kazandı. Eken, bir ağabeydi. Çakıcı, bu işin peşini bırakmadı, Ulusoy'u ölümle tehdit etti. O da 50 koyun keserek, Çakıcı'ya kendini affettirdi!
Seçimden sonra Çakıcı, TFF Başkan Vekili Hadi Türkmen'i niçin ölümle tehdit etti?
Çünkü bu ekibi istemiyordu. Mustafa Kefeli kazansın diye, diğer bir aday Alp Yalman'ın da gece yarısı oteldeki odasını basarak tehdit ettiler. Yalman korktu, çekildi. Hadi Türkmen'in bana anlattığına göre; Haluk Ulusoy'dan yardım istiyor, bu tehditten sonra. Ulusoy da, "Kendimi kurtarmaya çalışıyorum. Gücün yetiyorsa kal. Yetmiyorsa çek, git." diyor!
Bugün şike soruşturması kapsamında tutuklanan Peker'e yakın isimler, 1999'da da, DGM'de çete kurma suçuyla yargılanıyor...
O dönemin birkaç yıl öncesinden başlayan bir yapı, bu. O davanın duruşmalarına bakarsanız, çok isim geçer. Mesela Bülent Uygun, bu kadar etkin değildi; ama Sedat Peker, güvenlik koridorundan geçerken ona asker selamı veriyordu. Sergen Yalçın mesela, kumarda dolandırılmış. Peker, o parayı geri almış. O da gelip gidiyordu. Peker, o dönemde "Milli Takım'dakilerin hepsi arkadaşım." diyordu. Gerçekten öyleydi. Futbolcular bütün işlerini Peker'e havale ediyorlardı. Futbolcular, paralarının önemli bölümünü Borsa'da değerlendiriyordu. O paralar da, Borsa'daki şebeke tarafından değerlendiriliyordu. Sedat Peker de Borsa'yla çok içli dışlı!
Fenerbahçe Yönetim Kurulu, Sedat Peker'e teşekküre Romanya'ya gitti!
1998'de Aziz Yıldırım'ın başkan seçildiği kongrede Sedat Peker'in nasıl bir dahli var?
İlişki buradan başlıyor. O dönemdeki büyük kulüplerin hepsinde mafya söz sahibiydi. Aziz Yıldırım, Vefa Küçük'e karşı bir oyla kazandı. O dönem Peker, yurt dışındaydı. Mecnun Odyakmaz, salondaydı. Ki 99'daki yargılamada çetenin iki numaralı ismi olarak yargılanıyordu. Temel neden, Yıldırım'ın kazanmasını istemeleriydi. Kazandı ama yönetimi alamadı! Vefa Küçük'ün listesi yönetime girdi. Yıldırım bastırdı, yeni kongrede kendi yönetimini oluşturdu.
Aziz Yıldırım, bunun ardından Sedat Peker'e teşekkür etmek için Romanya'ya mı gidiyor?
Evet, bu çok önemli. Peker, o dönemde kırmızı bültenle aranıyor, çete kurmak suçundan. Yıldırım, yönetim kurulunun tamamını alarak, teşekküre gidiyor. Sedat Peker, bunu doğruluyor; "Ama çay-kahve içmeye geldiler." diyor. Aziz Yıldırım reddediyor. Bu olaydan sonra aralarındaki bağ çok güçlendi. Bir yerde arıza yaşadılar. Peker, Odyakmaz'ı Fenerbahçe'de altyapı sorumlusu yapmak istedi. Ama Yıldırım, bunu göze alamadı. Odyakmaz, çetenin iki numaralı sanığı olarak göz önündeydi. Yargılanıyordu. İlişkileri kopar gibi oldu, yeniden toparladılar.
Aziz Yıldırım için Saffet Sancaklı neyse Mecnun Odyakmaz da odur!
Fenerbahçe kalecisi Rüştü'nün dövülmesi de bu dönemde mi?
O daha sonra ama aynı ekibin işi! Olayın arkasında Aziz Yıldırım vardı. Mecnun Odyakmaz ve ekibi, Rüştü'yü dövdü. Her ne kadar Peker-Yıldırım ilişkisi gerilse de, Mecnun Odyakmaz'ın Sivasspor'un başına geçmesinde, Aziz Yıldırım'ın da en az Sedat Peker kadar desteği var. Odyakmaz'a kefil oldu. Bir dönem Saffet Sancaklı, Aziz Yıldırım için neyse daha sonra Mecnun Odyakmaz odur!
Saffet Sancaklı, Aktüel dergisinde, Yıldırım'la silah ticareti yaptıklarını söylemişti...
Oradan tutun da, Sancaklı'nın İstanbulspor'u almasına kadar... Aziz Yıldırım'ın desteğiyle o takımı aldı. Sancaklı, Fenerbahçe ağırlıklı menajerlik yapıyordu. Aktüel'deki o röportajı ben yaptım. Sonra beni Aziz Yıldırım aradı, "Bunları gerçekten söyledi mi?" diye sordu; ben "Evet" deyince "Tamam" diyerek kapattı. Ondan sonra da ilişkileri sanırım sona erdi.
Lucescu, Sinan Engin'e "Tanıdığım en büyük mafyasın." dedi
2004'teki Kelebek Operasyonu'yla Sedat Peker ile ekibi, yine yargı karşısına çıkıyor. Bu sefer, şike olayına karıştıkları ortaya çıkıyor. Beşiktaş-Rizespor maçı... Vedat Peker istemediği için Sergen oynamıyor... Maç 0-0 berabere bitiyor. Rizespor kümede kalıyor, Bursaspor düşüyor...
Beşiktaşta organizasyonu yapan Sinan Engin. Lucescu, Sinan Engin'e, "Tanıdığım en büyük mafya sensin." diyor. Orada açık şike var. Beşiktaş'ın son maçlarının hepsi kötü. Maça asılan futbolculara Peker tayfasından tehditler geliyordu. Beşiktaş, Sinan Engin'in elindeydi ve Peker'in direktifleriyle çalıştı. Serdar Bilgili'nin kaçıp gitmesi de çok önemli.
Neden gitti?
Resmiyete dökülmedi, belge falan yok; ama ben bunu o dönem Borsa'daki bir hareketliliğe bağlıyorum. Serdar Bilgili, bilmeyerek Sedat Peker'in paravan şirketlerine zarar verdi. Ciddi bir tehdit altındaydı ve bırakıp kaçmak zorunda kaldı. Peker, Bilgili'nin önüne büyük bir fatura çıkardı. "Ya ödersin, ya ölürsün!" tehdidinde bulundu!
Alaattin Çakıcı'yı Beşiktaş'a sokan Süleyman Seba'dır
Beşiktaş'a Süleyman Seba döneminde mafyanın sirayet ettiğini söylüyorsunuz...
Beşiktaş'a bu kirlilik, Seba'nın seçildiği ilk kongrede geldi, 1984... Mahkeme tutanakları var. Alaattin Çakıcı'yı Beşiktaş'a musallat eden Süleyman Seba'dır. O kongrede güvenliği Çakıcı'nın adamları sağladı. Çakıcı kongre üyesi oldu. Her yerde aranıyorken... Seba uçağa binemezdi, maçlara Çakıcı'nın adamlarının götürdüğü iddia ediliyordu.
Seba'nın seçilmesinde MİT İstanbul Bölge Başkanı Nuri Gündeş'in de rol oynadığı doğru mu?
Gündeş, Seba'nın MİT'ten mesai arkadaşı. Seba, personel daire başkanıydı. Seba'nın ilk dönemindeki isimler, temiz değildi! Hayali ihracata bulaşmış, imajı kötü isimlerden oluşuyordu.
Bahis şikesi mevzuunda, 2001'de, Susurluk sanıklarından Ali Fevzi Bir olayı çıkageliyor. Avrupa'dan, Türkiye'deki maçlara bahis oynanıyor. Hakem Sadık İlhan önderliğinde hakemler, fuhuş çetesi de kullanılarak manipüle ediliyor. Bir, bu gücü nasıl buldu?
Türkiye'de şikeyle ilgili açılmış en ciddi dosya, oydu. Daha medyatikti, yargı bazında topyekûn bir soruşturmaydı. Federasyon'un yapması gerekeni savcılık yaptı. Ali Fevzi Bir, Susurluk'un temel taşlarından biriydi. Sami Hoştan ile Susurluk Çetesi'nin para kaynağıydı. Ömer Lütfi Topal'ın öldürülmeden elinden alınan mal varlıkları, bu ikisine aktarıldı. O dönemde tetikçilik yapan Özel Harekâtçıları kolluyordu. 2. Lig'den 1. Lig'e kadar çoğu maçın parayla alındığı, o dönemki kayıtlarda çok açık. Bu yapı ortaya çıktıktan sonra tasfiye edildi. Bir ve Sedat Peker aynı ekibin içindeydi. Ali Fevzi Bir, Öz Sahrayıceditspor'u aldı. O ekip birlikte bu takımın maçına gidiyorlardı.
TFF'nin şike soruşturmasıyla ilgili kararsızlığını nasıl değerlendiriyorsunuz?
TFF, "Gizlilik kararı olduğu için ve elimizde belgeler olmadığı için karar veremedik." diyor. Öğrendiğim kadarıyla belgelerin hemen hepsi var. Burada kanaate dair tespit çok rahat yapılabilir. Şimdi iddianame beklenecek, bu sefer de "İddianamede net bir şey yok, yargı sonucunu bekleyelim." denecek. Ellerine böyle bir şans geldi ama kirliliği korumayı seçtiler. Eğer karar çıksaydı, Aziz Yıldırım kesinlikle konuşacaktı. TFF, bundan korktu. İkincisi de futbol ekonomisinin zarar görmesinden korktu! Bu karardan en büyük zararı taraftar görecek. Bu sene korkunç olacak! Federasyon bu gerilimi, tamamen tribünlere yansıttı. Fenerbahçe'ye karşı diğer takım taraftarlarının büyük öfke besleyeceğini düşünüyorum. Kulüp başkanları, bu karardan memnun olabilir ama Fenerbahçe taraftarına yönelik tepki artacak.
Lube Ayar dezenformasyon yapıyor
Şike operasyonu gösterdi ki kirlilik sadece spor basınıyla sınırlı değil. En basiti, daha önce şikeyle ilgili haberler yapan bir muhabirin Aziz Yıldırım ile ilişkisi: Lube Ayar. Habertürk gazetesinde bununla ilgili telefon kayıtları yayımlandı. Kesinlikle bir haber kaynağı-gazeteci ilişkisi değil. Tam bir dezenformasyon... Şike olaylarının aleyhine ama merkezdeki Aziz Yıldırım'ı koruyucu, Yıldırım'la sorun yaşayan isimleri hedef alan haberlerdi. Bunu Hizbullah örneğine benzetiyorum. Hizbullah üzerine kitaplar, yazılar yazan bir Cumhuriyet yazarı vardı. Bu örgütün yaptığı dehşeti anlatırdı ama her zaman "Şeriatçı terör örgütü" diye başlardı. Bu örgütün derin devlet tarafından yönlendirildiğini, JİTEM'in yan unsuru olarak görev yaptığını asla yazmazdı. Sonunda bu örgütün o dönem devlet tarafından kullanıldığı ve JİTEM'in komutanlarının kontrolünde olduğu net ortaya çıktı. Ardından o gazetecinin de JİTEM komutanlarından biriyle ilişkili olduğu ortaya çıktı.