Futbolcunun eşi de ikna edildi. Yalnız küçük bir sorun daha var. Futbolcunun çocuğunun eğitimi ne olacak? Böylelikle gazeteci için haber çıkar, okuyucu en ufak detaya kadar okur, sektör çalışır.
Duyumcular transfer döneminin en çok dikkat çeken kişilerindendir. Bu duyumcu bazen bir spor yorumcusu bazen sıradan bir internet kullanıcısı olabilir. Duyumlar genellikle yönetici abilerden, futbolcunun yakın bir dostundan alınır. Transfer dönemini şenlendiren bu kişilerin iddiaları tutmasa da çektikleri ilgiyle günün kahramanı olurlar.
Tabi dünyada binlerce üst düzey futbolcu olduğu için transfer söylentisi yayarken destekli sallamak şart. Okuyucuya neden-sonuç ilişkisi kurduracak bazı deliller gerekebilir. Bu Türkiye'de oynayan bir futbolcunun mahalleden arkadaşı olabilir, teyze oğlu olabilir. Yeter ki bir bağlantı olsun.
Hiçbir transfer dönemi sorunsuz geçmez. Ancak bu "pürüzleri" düzeltecek biri çıkar. Özel jetiyle futbolcuyu alanlar, karşı takımın yöneticisiyle kanka olanlar transfer işini çözünce günün kahramanı olur.
Tipik transfer hikayesidir. Futbolcuyla anlaşılır, tam imzalar atılacak. O da ne? Futbolcunun eşi Türkiye'ye gelmek istememektedir.
Bir transfer için yöneticisinden, teknik ekibine herkes uğraşır. Peki taraftar boş durur mu? Onlar da ellerinden geldiğince futbolcuyu ikna etmeye çalışırlar. Başarılı olduğu durumlar da olur.
Futbolcular, taraftarlar, yöneticiler derken bir ismin varlığı çok dikkat çekmez ama hep gözümüzün önündedir. Transfer mi oldu? Yapıştır alevli topu. Menajerden olumsuz yanıt mı geldi? Yapıştır alevli topu. Ateşli top yıllar geçmesine rağmen her derde devadır. Hiç eskimez, uyandırdığı merak hiçbir zaman silinmez.
Basında görsel önemlidir. Bazen bir dedikodunun izleyicinin kafasında oluşması için fotoşopta birkaç usta hareket gerekebilir.
İnsanoğlu merak eden bir varlık. Hele transfer gelecek diye nöbet tutan taraftar daha fazla merak eden bir varlık. Bu merakı da "tık"a çevirmek lazım. Örneğin başlıkta bakıyorsunuz "KARTAL TRANSFERDE BOMBAYI PATLATTI." Transfer bekleyen bir Beşiktaş taraftarı habere tıklıyor ve bakıyor ki Kartalspor genç takımdan oyuncuyu kadrosuna katmış. Futboldan başka sporla alakası olmayan taraftar başlığa bakıyor "FENERBAHÇE'YE 3 FLAŞ İSİM" tıkladığında takımın masa tenisi takımının yaptığı transferleri görüyor. Kısacası oltaya kendisi takılıyor.
Uzun uğraşlar sonucu bir futbolcu transfer ediliyor ama medyadan kurtulabiliyor mu? Hayır. Onu fantezi dolu dünyamızın nesneleri haline getiriyoruz. Padişah gibi giyinen Brezilyalı, arabeskçi pozuyla gül koklayan İsveçli, sünnet çocuğu gibi giydirilmiş Almanla hayal gücünün sınırlarını zorluyoruz.
Önceki maddelerde hem yöneticilere, hem taraftara çektiren, pürüz çıkaran bir karakter vardı. "Madem bizi bu kadar uğraştırdı neden etinden, sütünden faydalanmayalım?" Buluyoruz "yengenin" fotoğraflarını çakıyoruz foto galerileri. Böylece futbola olan ilgi de artıyor.
Eşler ikna edildi, çocuklar okula kaydedildi. Futbolcu neyle gelecek? Uçakla. Uçak da bu kutlu olaya vesile olduğu için transferin en önemli araçlarından biridir.
Uçak gelince taraftarın boşta durması beklenemez. Binlerce kişi havaalanına toplanır. Tezahüratlar, coşku, sevgi gösterisi derken aniden o kişi ortaya çıkar. Sanki futbolcu geldiği takımı bilmiyormuş gibi arkadan dolaşıp atkı takan taraftar.
Bu kadar gaza gelinen bir ortamda futbolcudan da sakin demeç beklenemez.
Taraftar, yönetici, futbolcu herkes şovunu yaparken medyadan elini kolunu bağlayıp oturmasını bekleyemezsiniz. Bazen dilin esnekliğini kullanmak gerekebilir.
Masa başı haberciliğinin ayarı kaçınca gazetelerimiz yabancı gazeteleri referans göstermeye başlar. "Hacı, ben demiyorum İtalyan diyor."